Paylaş
Bu hafta sizinle Ege‘nin karşı yakasına, geçmişten günümüze Anadolu’nun hemen yanı başında olan ama belki de hep uzaktan gördüğümüz bir adaya gidiyoruz, öyle ya çoğumuz en azından Çeşme’ye gitmiştir, akşam olunca deniz kenarında yürürken biraz uzakta ışıkları yanan adanın adını Sakız ağacından ve kültüründen alan ada olduğunu, Çeşme limanından sürekli hareket eden küçük feribotların da Sakız Adası’na gittiğini görmüştür...
Çeşme’den küçük feribotlarla başlayan ve yaklaşık 30 dakika süren seyahatle ulaşabildiğiniz adanın ve Ege’nin zengin mutfağını, özellikle bol ve taze deniz ürünlerini, mezelerini, yemek kültürünü, yaşam tarzını, ilginç köylerini, doğasını, hareketli çarşı bölgesini keşfetmek, Osmanlı döneminin izlerini sürmek. Ada’nın güneyinde, Sakız ağaçları bölgesinde Seramik atölyeleri ile meşhur Armolia- dar sokakları ve kendine has desenli evleri ile meşhur Pirgi, bir başka kale köy Mesta ‘yı görüp merkezde Korais Kütüphanesi-Philip Argenti Etnoğrafya Müzesini, Bizans müzesi olarak kullanılan Mecidiye camiini-karşısındaki çeşmeyi, zamana direnen Osmaniye ve Bayraklı camilerini, muhteşem Melek Paşa çeşmesini ve Osmanlı dönemi çeşmelerini, kale içindeki küçük meydanda Osmanlı donanmasının Kaptan-ı Deryası Kara Ali Paşa’nın da kabrinin bulunduğu Türk mezarlığını görmek sıcakkanlı esnaf ile tanışıp, keyifli tavernalarda saatlerce oturmak için Sakız adasına gidilir, veya benimle gelinir...
HAYAT HER ZAMAN YAVAŞ AMA...
Ege adalarında hayat her zaman yavaş akıyor ama adada hayatın hızlandığı Paskalya dönemi geleneksel Roket savaşları etkinlikleri ve mart sonu düzenlenen Mostra Karnavalı başka bir yazının konuları. Adayı gezerken çok saatler boyu uzun yürüyüşe gerek yok, kısa mesafelerde ve yavaş yürüyüşlerle ada merkezini-çarşı bölgesini, kaleyi keşfetmek gerek, adanın keyfini çıkarmak, yaşamı gözlemlemek için uzun ve bol sohbetli akşam yemekleri olmazsa olmaz.
Adaya giderken, Ege güneşi ısıtacağı için pamuklu giysileri tercih edin, akşamları serin olabilir, tedbirli olun. Fotoğraf makinelerinizi, şarj aletlerinizi, pillerinizi, hafıza kartlarını, cd’lerinizi, kullandığınız ilaçlarınız varsa ilaçlarınızı unutmayın. Bütün neşenizi, heyecanınızı, merakınızı yanınıza almayı, varsa dertlerinizi, işinizi, sıkıntılarınızı ve en önemlisi ön yargılarınızı hepsini evde, ana karada bırakmayı unutmayın!
Benim bir sözün vardır; adaya birlikte gittiğimiz misafirlerimize hep şunu tavsiye ederim. Adaya geçerken ana kara ile bağlantıyı kopartın, her şeyi unutun ve geride bırakın. Sizi bağlayan sınırlayan, kabloyu kesin ve adanın keyfini çıkarın.. işte o zaman geride kalan şeyleri hatırlamak isteseniz bile hatırlayamayacaksınız.
ADANIN MERKEZİ
Sakız Adası şehri Sakız Adasının ekonomik ve kültürel merkezidir. Nüfusu 30,000’dir ve Adanın doğu yakasındadır ve adanın başkentidir. Arkeolojik bulgular Sakız Adasının MS 6000 yılı antik kentinden, yunanlar tarafından MS 1000 hemen önce inşa edilmiştir, itibaren sürekli olarak mesken edildiğini göstermiştir. Böylece adanın tarihinin 3000 yıldan önceye kadar uzandığından eminiz.
Bu başlangıçtan bugüne değin çok kazanmayı ve düşüşü ve her yeni yapılanmasında kent hep aynı coğrafyayı kullandı. Bu sebepten kentin modern yapısı içinde bu uzun tarihin izlerini görebilirsiniz. Bu Sakız Adasını, diğer Yunan adaları gibi, yaşayan zengin bir Yunan ve Ege geçmişini vücuda getirir. Antik zamanlar boyunca Sakız Adası kenti büyük ekonomik ve entellektüel zenginlik dönemini yaşadı. Bilimsel ve kültürel gelişimini tamemen etkileyen müthis deniz kuvvetleri ile ününü ve büyük ticaret gücünü bir kenara bırakırsak Sakız Adası büyük şair Homer’in doğun yeri olarak sayılmıştır. Sakız Adası hiç kuşku götürmez bir şekilde İyonya’daki (Asya Bölgesi) Yunan kolonilerinin en önemlisiydi. Roma döneminde Sakız Adası düştü fakat Bizans döneminde kendini topladı ve yaklaşık 1000 yıl boyunca en önemli taşralardan biri oldu. 1346’da Cenovalılar tarafından işgal edildi. 1566’da Osmanlı Türkleri Bizans İmparatoruğunu çoktan ele geçirmiş olup Cenovalıları dışarı çıkardı, Sakız Adasını 1912 yılına kadar da elinde tuttu. Bu yıl Sakız Adası bağımsızlaştı ve Yunanistan’ın bir parçası oldu. Bugünün kenti yenilenmiş bir iyileşme döneminden geçmektedir.
Buranın sakinleri genel olarak deniz (birçok gemi patronunun evidir.) ticareti, çiftçiliği ve balıkçılıkla uğraşmaktadır. Son yıllarda Yunanistan ve yurtdışından gelen ziyaretçileri baştan çıkaran doğal güzellikleri ve tarihi yerleri sebebiyle turizm ilgi çekmektedir. Adasının tarihinden birçok kalıntı tastiklenmek ve keyfinin çıkarılması için her yerdeler. Bunların en önemlilerinden bazıları Arkeolojik, Bizans ve Denizcilik müzeleri ile Koraes Kütüphanesinde bulunabilir. Diğer önemli yerler Bizans Kalesi, Cenovalıların Kambos’taki narenciye bahçeleri arasındaki köyleri ve neo-klasik binalardır, tüm bunlar Sakız Adasının gurur ve eğlencesini meydana getiren şeylerdir.Konaklama için de bence adanın merkezini seçmelisiniz.. Ben olsam Kyma Otel’de kalır, Bay Theodore ile tanışırdım.
BU KÖYLERİ MUTLAKA GÖRÜN
ARMOLIA
Armolia bir ortaçağ köyüdür fakat günümüzde neredeyse tamamen yeniden inşa edilmiştir. Merkezdeki dar sokaklarda bulunan birkaç kemer kalıntısı bizlere buranın original görüntüsü hakkında fikir vermektedir.
Adadaki en etkileyici ikonklardan biri, 1744 tarihli, Panagia Kilisesinde bulunabilir, Agios Demetrios köyü bitişiğindedir. Bir tepenin üstünde duran Vretou Manastırı’na ziyaret yürüyenler için bir ödüldür. Köydeki bir tepenin batısında Apolichonon Bizans Kalesi durmaktadır.
PYRGI
Tüm Pyrgi köyü - Sakız Adası merkezinin 25 Km güneyinde inşa edildiği gibi duran orijinal bölgelerden biridir. Dar sokaklar, sayısız kiliseler ve aralarından 13. yüzyıldan kalma Bizans kilisesi St. Apostles, siyah beyaz geometrik şekillerin kombinasyonu ile eşsiz dış duvar dekorulu evleri - “xysta” – ziyaretçileri kendinden geçiren şeylerdir.
Pyrgi’nin merkezinde sakinlerin hareket edebilir bir köprü kullanarak saldırı durumunda sığındıkları koruma kulesi yükselmektedir.
Pyrgi ve Lithi’de evlerin ön cephesinde Xysta adı verilen dizayn, elle kazılmış olarak görülmektedir. Bu, beyaz ve siyah geometrik şekillerin sıva üzerine işlendiği bir el oymacılığı tekniğidir. Bu duvara kum-sıva kaplamanın yapılmasına dayanan, dikkatlice beyaza boyanıp ardından şekillerin kazınması ile yapılır. Xysta, Italyan Sgraffito’yu anımsatan, Cenova’dan bir dekorasyon gibi görünen, Pyrgi’yi eşsiz yapan bir şeydir.
MESTA
Mesta,Bizans Döneminden (14. Ve 15. Yüzyılları) kalma mükemmel bir şekilde korunmuş bir köy-kaledir. Bir liste abide belirlenmiştir ve merkezin 35 Km güneyinde bulunmuştur. Kale-köy, sizleri çok az değişmişliği ile yüzyıllar öncesine götürmektedir. Evler birbirine çok sıkı dizilmiş böylece yakın ve sıkı bir form gibi görünmektedirler. Sokaklar kaldırım taşlı ve dardır.
Olağan Büyük Perhiz Arifesi Pazartesi bayramı, dışında tüm yıl boyunca geleneksel bayramlar düzenlenmektedir. Türk mahkemelerini Türk dönemlerinde olduğu gibi hicveden geleneksel Ağa kostümleri (resmi bir Türk kostümü) giyilmektedir, oyunlar yer almaktadır. Diğer bayramlar, dini bayramlardır, 15 Ağustos ve 8 Kasım’da düzenlenmektedir.
SAKIZ’DA YEMEK HAKKINDA BİLGİ
Sakız Adasında dışarıda yemek ve tipik Yunan yemeklerinden keyif almak için birçok seçenek bulunmaktadır. Yani birçok restoran, taverna ve pide lokantası bulabilirsiniz. Tüm bu yerlerde bahşiş hesabın içinde yer almaktadır. Buna rağmen, genelde hesabın yüzde beşini masaya bahşiş olarak bırakmak adettir. Sakız Adasında ayrıca kahve, şarap ya da buzlu çay gibi bazı içeceklerin yanında ücretsiz su servisi olağandır. İsterseniz, ücretsiz bir yenileme alabilirsiniz.
Restoran ve tavernalar
Bir yunan restoranı ile tavernası arasındaki ana fark yemeklerin sunulma şeklidir. Bir restoranda her bir misafir büyük bir tabakta servis edilen bir yemek seçer. Aksine, bir tavernada masanın ortasına diğerleri ile paylaşacağınız çok çeşitli mezeler konur. Böylece herkes gözde yemeğine ulaşabilir.
Sizlere tipik Yunan yemekleri olan Yunan salatası, Saganaki, Souvlaki ve Moussaka (Musakka) yanında tüm Ege adalarında olduğu gibi Sakız Adasının çok çeşitli balığı da sunulacaktır.
Yunanistan’da çok geç saatlerde buluşup bir tavernada yemeğe çıkmak olağandır. Dışarıda yemek Yunan kültürünün bir parçasıdır ve Yunanlılar için yemek kadar bir araya gelmenin keyfini çıkarmak da önemlidir. Hikâyeler anlatmak ve sadece gülmek Yunan yemek alışkanlığının bir parçasıdır ve bu sebeple bir tavernaya gitmek birkaç saat alabilir.
Yunanistan balık-deniz ürünleri sofrası kültürünün beşiğidir ve buraya deniz ülkesi diyebiliriz. Balık Yunanistan için temel besindir, deniz ürünleriyle yapılan mezeler oldukça lezzetli, Balık demişken, bizde balık rakısız düşünülemez. Siz rakı yerine bu seferlik uzoyu deneyin. Yunanistan’ın geleneksel içkileri, rakıya benzeyen uzo ve çipuro.dur. Ayrı bir meze kültürü gelişmiştir denebilir.
Peynir ve patates kızartması da sofralarında sürekli olarak yer alır. Yemekten sonra Türk kahvesi içerler. Yunan mutfağı sade ve çok lezzetli. Yunanlılar sabah kahvaltısını çok hafif geçiştiriyor. Tiropitas adlı bir tür peynirli gözleme yeniyor. Öğlen yemeği 14.00-16.00 arasında. Akşam yemeği ise 22.00-00.00 arasında yeniliyor. Yunan kahvesi de Türk kahvesi gibi koyu. Uzo ve metaxa ve retchina şarapları ise en tercih edilen içecekler.
Kahvaltının yanında da demleme çay içtiklerini düşünmeyin. Orada demleme çay içmek neredeyse hayal. Herkes, kahvaltı da dahil ya neskafe ya da Türk (Greek) Kahvesi içiyor. Frappe ya da neskafe içerken unutmamanız gereken nokta;
Yunanistan’da şişe su hemen ikram edilir. Birçok yerde servis ücreti alınmaz. (Kafelerde dahil) Neredeyse tüm yemekler bol zeytinyağı ile sunulur. Taze meyve ve sebze önemli bir yer tutar, Doğal otlar, peynir çeşitleri ve mezeler nefistir, kebapları da çok güzeldir. Avgonima köyünde yapılan kuzu çevirme mutlaka denenmesi gereken lezzetlerdendir.
Adaya dair taverna tavsiyelerine geçecek olursak; Merkezde limanda Delfinia, Merkez yukarı mahallede Hotzas, Havaalanı arkası Kambos üzerinde ünlü müzik grubu Trio Chios’u da dinleyebileceğiniz Apomero benim favori mekanlarım Bunlardan başka vaktniz ve aracınız varsa kuzeye Lagada köyüne gidip Passas tavernada bir ziyafet çekebilirsiniz, Lithi koyunda hem denize girebilir üç kardeşlre Tria adelfia tavernasına gidebilirsiniz. Kuzeydeki Volissos köyüne
giderseniz mutlaka Fabrika Volissos tavernasıda et yemekleri yemelisiniz..
KARDAMYLA KÖYÜ
Vaktiniz bolsa bir gün arabayla kuzeye doğru çıkarak bu huzurlu balıkçı köyünü görebilirsiniz. eski ve yeni olarak iki ayrı yerleşimden oluşuyor. Dik bir tepenin eteklerinde köyün eski kesimi olan Ano, çınar ağaçlarının gölgesinde harika bir köy meydanına sahip, meydanın atmosferini seversiniz.
AGIOS ISIDOROS ŞAPELİ
Burası bir köy değil ve adanın yine en çok fotoğraflanan yerlerinden birisi. Denize doğru uzanmış bir kara parçasının ucunda küçük bir şapel ve adanın koruyucu azizine adanmış.
KARFAS
Adanın en popüler plajı diyebilirim. Kalmak için de burayı tercih edenler için oldukça kolay oluyor. Denizi kum ve çok dalgalı olmuyor. Özellikle çocuklu aileler için ideal. Şemsiye şezlong kiralamak zorunluluğu yok ve istediğiniz yerden denize girebilirsiniz.
SAKIZ MÜZESİ
Sakız Müzesi’nin kurulma amacı sakız üretimi ve imalatının tarihçesini belgelemek ve Sakız Adası’nın kültürel mirasına olan katkısını sergilemek. Geleneksel damla sakızı üretimi 2014 yılında UNESCO tarafından İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’ne eklendi.
Kapsamlı bir araştırmayla, yerel halkın ve alanda uzman isimlerin katılımıyla oluşturulan sürekli sergide ziyaretçiler damla sakızı üretiminin geleneksel uzmanlığını keşfediyor, damla sakızının adanın güneyindeki tarımsal alanları ve yerleşimleri nasıl şekillendirerek etkilediğini gözlemliyor.
LİTHİ
Adanın bir diğer kum plajı burası. Hem kum hem de sığ olmasıyla yine çocuklu aileler için çok uygun. Havlunuzu atın, istediğiniz yerden denize girin ve kimse size karışmıyor. Lithi’de, sahil boyunda birçok taverna var. Gün batımında isterseniz kumsala masa kurup servis yapıyorlar. Bütün deniz ürünleri çok taze. Gitmişken hem denize girip, hem de akşam yemeğinizi de yiyip öyle geri dönebilirsiniz.
AGİA FOTEİNİ
Taşlık olan bu plajı, genelde adanın gençleri ve yerli turistler tercih ediyor. Deniz hemen derinleşiyor, suyu çok berrak ve serin. Yazın oldukça kalabalık olan bu plajın etrafında çok güzel kafeler, market ve konaklama tesisleri var.
MAVRA VOLİA
Volkanik bir patlama sonucu oluşmuş bu koyun özelliği tamamen volkanik siyah taşlardan meydana gelmesidir. Her yer simsiyah taşlarla kaplı. Alışık olduğumuz plaj görünümünden farklı olan Mavra Volia, bir doğa olayına tanıklık etmek açısından mutlaka görülmeli.
KAMBOS
Havaalanının arkasında bir köydür. Sakız adasının zenginlerin oturduğu bölgedir. Bahçeli kocaman evlerin ve narenciye ağaçlarının bulunduğu bölgedir. Oranın en eski ve tanınmış bir ailesi citrus un sahiplerinin yeri kesinlikle görülmesi geren bir yerdir. Reçel oradan alınır.
AKIZ ADASI TARİHİ
Erken Neopolitik çağdan beri önemli bir ada uygarlığı, Sakız ve Psara’nın ait olduğu kuzey Ege’nin boyunca gelişmektedir. Yerleşimciler en erken zamanlardan beri uygun ekolojik koşullardan etkilendiler ve yerleşim bugüne kadar devam etmiştir.
Sadece, ilk yerleşimcilerin kim olduğu, hala çözülmemiş bir sorudur. Üç uyarlama vardır; ilk olanı, ilk yerleşimcilerin, Pelinaion, Kronos, Dotion, Larisson ve diğerleri gibi şimdiye kadar kalan yer isimlerinden ötürü, Pelasgianslarla (Antik Yunan Halklarından biri) ile ilgili olmasıdır.
İkinci uyarlamaya göre, İlk yerleşimcinin Dionysos veya Theseus ve Ariadne’nin oğlu, Girit’ten gelen Oinopion’du. Onun kızının ismi, güzel kız Chion’dan sonra, ada Chios (Sakız) ismini aldı.
Üçüncü bir uyarlama, tarihçi Isidoros tarafından dile getirildi, Chios’un, Fenikeliler’den geldiği ve Suriyeli dilinde mastiki ifade ettiğini söylemiştir. Büyük olasılıkla Iyonlar’dan sonraki kolonilerin son kuşağı Euboia’lı Abanteslerdi. Gelenekler Amphiklos adındaki bir kralı işaret etmektedir, Sakız Adasına Delfili bir kâhine karşılık ve dört kuşak sonra Kral Hektor önceki yerli halkı kovmuştur.
Paylaş