Paylaş
Köyde bulunan Bursa’nın tek Etnografya evi; “Misiköy Etnografya Evi” yaklaşık on senedir köye gelen ziyaretçileri ağırlıyor. Bursalı halk kültürü ve folklor araştırmacısı, Karagöz sanatçısı R. Şinasi Çelikkol Çekirge Caddesi üzerindeki Karagöz Evi ‘nden sonra, tarih ve doğa güzellikleriyle meşhur Misiköy’de de kendi imkanlarıyla küçük bir müze projesine imza attı ve sizleri kültürümüzü solumaya, Misiköy Etnoğrafya Evine bekliyor.. Nefis üzüm bağları, şırıl şırıl akan deresi, yemyeşil çam ormanları ve koruma altına alınmış, restore edilen eski ahşap evleriyle ünlü Misiköy’e giderseniz “Etnografya Evi’ni de ziyaret etmelisiniz.
Turizmde gün geçtikçe adını daha fazla duyurarak Bursa ‘ya gelen ziyaretçilerin “görülecekler listesi”ne girmeyi başaran Misiköy’de bulunan “Etnografya Evi” başta Misiköy olmak üzere Bursa yöresi el işlemeleri, ev eşyaları, dokuma tezgahları, yöresel orijinal kıyafetler ve küçük Karagöz perdesi ile gelenleri karşılıyor. Bursa’da 90’lı yılların başında unutulmaya yüz tutmuş Karagöz’ü yeniden canlandıran, yeni sanatçılar yetiştiren, adına festivaller düzenleyen ve Çekirge Caddesi üzerinde, Karagöz anıtı karşısında bulunan Karagöz evinin kurulmasına vesile olan R. Şinasi Çelikkol uzun süredir eşi Aysel Hanım’la birlikte Misiköy Etnografya Evini ayakta tutmak için mücadele veriyor.
Çelikkol “Misi Köyündeki müzemiz, bizim aynı zamanda yaz aylarında yaşadığımız evimiz, Bursa köylerinden derlediğim kıyafetler ve etnografik eşyalar, Karagöz figürleri sergimiz var. Buraya da bir küçük Karagöz perdesi kurduk, her yaştan insana, gösteri yapabiliyoruz, 25 koltuk kapasitemiz var , Sosyal medya hesaplarımızdan etkinliklerimiz ve evimiz hakkında bilgileri insanlara ulaştırmaya çalışıyoruz” diyor ve ekliyor “Bursalılardan ve yerel yönetimlerden, belediyelerden bugüne kadar destek için defalarca yazı yazıp, dosya verdiğimiz halde beklediğimiz yeterli ilgiyi göremedik “ diyor. Yolunuz Misiköy’e düşerse, kendi imkanlarıyla ayakta durmaya çalışan, gelişmeye çalışan ve sizlerin desteği ile büyüyecek Misiköy Etnografya eyini ziyaret etmeyi unutmayın !
KARAGÖZ EVİNİ DE KURMUŞTU
Bildiğiniz üzere Karagöz Evi şehrin batısında çekirge caddesi üzerinde Karagöz anıtı karşısında yer alıyor. İlk açıldığı yıllarda geleneksel gölge oyunumuz Karagöz gösterilerinin yapıldığı, R. Şinasi Çelikkol’’un koleksiyonundan Geleneksel Gölge Oyunu Karagöz - Dünyadan Kukla ve Gölge Tiyatrosu ve Bursa civarı Türkmen&yörük köylerine ait etnografya sergisinin bulunduğu evdeki sergisinin en önemli özelliği sadece Bursa civarı Türkmen&yörük köylerine ait günlük yaşam eşyaları, dokuma tezgahları ve kıyafetlerinden oluşmasıydı. Bugün bu koleksiyon Misiköy Etnografya evine taşınmış durumda..
Gelelim Karagöz Evi hikayesine.. Ekim 1995’de R. Şinasi Çelikkol; ustaları Orhan Kurt ve Metin Özlen’le birlikte T.C. Dışişleri Bakanlığı desteği ile Atina’da düzenlenen Kukla ve Gölge Oyunları Festivali’ne gitti. Burada 1993 ‘te Almanya - Oberhausen Festivali’nde tanıştıkları Yunanistan’ın en büyük sanatçısı Eugenios Spatharis’le karşılaştılar ve Spatharis onları Atina’nın Maroussi semtinde açılan E. Spatharis Karagiozis-Gölge Tiyatrosu Müze Evi’ne davet etti.
Evi ziyaret sırasında Türk Karagöz ekibi Bursalı Karagöz figürlerinin bile sergilendiği bu müzeden çok etkilendiler. Çelikkol Bursa’ya dönüşünde dönemin Belediye Başkanı Erdem Saker’e bu müze hakkında fotoğraflarıyla birlikte bir dosya, aynısının Bursa’da da olması gerektiğini anlatan bir talep dilekçesi verdi. Kasım 1995 de Bursa Karagöz Festivali Müteşebbis Heyeti tarafından düzenlenen Uluslararası 3. Bursa Karagöz Festivali’ne katılan, Erdem Saker organizasyona ilgi gösterdi ve festivalden bir ay sonra Ocak 1996 da “Karagöz Bursa’da doğan bir kültür ve Bursa’nın sembolüdür, yaşatmalıyız bu nedenle Karagöz Anıtı karşısında boş duran eski trafo binasını belediye olarak elden geçirip bir Karagöz Evi haline getireceğiz, R. Şinasi Çelikkol ve onun yetiştireceği Karagözcülerin kullanımına vereceğiz” dedi.
SİYASETİN KURBANI OLDU
Haziran 1997’de açılışı yapılan Karagöz Evi’nde yıllarca düzenli Karagöz gösterileri yapılarak bu sanat yaşatılmaya, yerli ve yabancı turistlere tanıtılmaya ve gelecek kuşaklara aktarılmaya çalışıldı. Çelikkol ailesi sayesinde Karagöz Evi yabancı turist seyahat kitaplarına girmeyi başararak, Bursa’da Karagöz gösterileri izlenecek yer olarak belirtildi. 1997’den itibaren her yıl yapılan Uluslararası Bursa Karagöz Kukla ve Gölge Oyunları Festivali’ne ev sahipliği yaptı. 2006 kasım ayında ise Karagöz evi bir takım siyasi ve bürokratik zihniyet yaklaşımlarının kurbanı olarak boşaltıldı, oraya emek veren insanlar, karagözcüler oradan ayrıldılar ve ev bir seneden fazla boş kaldı.. Bu vefasızlık örneği olaya dair gerekeni tarih yazmıştır, ben detayına girmeyeceğim önemli olan şu anda binanın tekrar Karagöz müzesi olarak hizmet veriyor olması ve Çelikkol da orada zaman zaman oyunlarını sergiliyor.
MİSİKÖY NEREDE?
Misiköy Bursa-Orhaneli / Keles yolu üzerinde 7.km de. Köye iki giriş var, biz size ilk gördüğünüz tabeladan değil ikinciden girmenizi öneriyoruz İkinci giriş sizi hemen merkeze götürecektir. Merkezde sizi karşılayacak köprüden geçip sola dönün, caminin yanından yukarıya çıkarsanız sağda, köşede sarı boyalı Etnografya Evi sizi karşılayacak.
MİSİKÖY ve TURİZM
Sanayileşme, hızlı kentleşme ile birlikte gürültü, çevre kirliliği, trafik, stres gibi sorunların ortaya çıkması, insanların dinlenme, eğlenme, günlük hayattan kaçma gibi gereksinimlerini artırdı. Bu durum; deniz, kum, güneş şeklinde bahsedilen kitle turizminden sıkılan, doğayla iç içe yaşamak isteyen, ilginç yerleri ve farklı kültürleri özleyen kişilerin alternatif turizm türlerine yönelmelerine sebep oldu.
Bu turizm türlerinin başında da kırsal turizm geliyor. Kırsal turizm, Misiköy gibi, yerleşimlerde büyük önem kazanıyor. Kırsal turizm sadece gezi gibi faaliyetlerden meydana gelmiyor, yöresel yemeklerin, el sanatlarının, gelenek ve göreneklerin yaşatıldığı ve tanıtıldığı faaliyetleri de içeriyor. Kırsal turizmde asıl hedef, doğal dokuyu ve kültürel yapıyı bozmadan turizm ürününü gelen ziyaretçilere sunmak hatta ziyaretçileri aktiviteye dahil etmek bu yüzden köyde bulunan Misiköy Etnografya Evi, Masal Evi veya İpek Evi gibi yerlerin çalışması ve desteklenmesi, yerel lezzetler şenliği gibi organizasyonların geleneksel hale gelmesi olması çok önemli..
Misiköy’ün şehre çok yakın olması avantaj gibi görünse de, köyde yaşayan insanların turizmin önemini farklı yorumlaması zaman içinde köyün kendine has mimarisinden uzak inşa edilen yeni yapılar ve hızla büyüyen Bursa’nın köy sınırlarına kadar dayanması köyde turizmi zora sokmakta. Geçmişte İpekböcekçiliği yapılan köyde bu gelenek terk edilmiş, şarabıyla meşhur köyde üzüm bağları kurumuş. Nilüfer Belediyesinin köydeki sosyal hayatı canlandırmaya yönelik yaptığı çalışmalar, köye kazandırdığı Edebiyat, Müzesi, Fotoğraf Müzesi, Çocuk kütüphanesi gibi eserler köye değer katmış olsa da köy halkının halen daha turizmi hafta sonları kahvaltı yapılacak yer olarak algılaması gelişmeyi yavaşlatıyor ama sevindirici nokta, bir diğer turizm&tarih köyü Cumalıkızık’ta olduğu gibi köyün yapısı ve Türk kültürü ile alakası olmayan kötü, taklit çin malı hediyelik eşyaların satılmıyor olması..
KAYBOLAN İPEK BÖCEKÇİLİĞİ ve ŞARAPÇILIK
Misi Köyü asma yaprağı, misket üzümü, pekmezi ve şarabıyla da ünlüdür. Misi’de şarapçılık eski bir geçmişe sahip. “Misi Şarapları” yalnızca bu yörede yetişen ve özel bir aroması olan misket üzümünden yapılmakta ve bu üzümlerle yapılan pekmezin de oldukça sağlıklı olduğu söylenmekte. Eski şarap fabrikalarından günümüze ulaşan maalesef yoktur. 90 lı yıllarda sonuncusunu köprüye gelmeden sağda ziyaret etmiştim. Geçmişte Arap Şükrü sokağı girişinde ve Cumhuriyet caddesinde Misi bardak Şarabı satan dükkanlar olduğu ve halkın geçerken buradan şarap içtiği anlatılır. Günümüzde de şarapçılık devam ettirilseydi Misiköy turizm konusunda diğer köylere göre on adım önde olabilirdi.
Misi- Gümüştepe Mahallesi’nin şarap dışındaki gelir kaynağını yakın bir geçmişe kadar ipek böcekçiliği oluşturmuş durumda. Bursa’ya önemli ekonomik gelir sağlayan ipekçilik, yerleşim alanlarının da buna göre şekillenmesini sağlamış. Buna bağlı olarak Misi evlerinin geniş sundurmaları ipek böcekçiliğine göre inşa edilmiş. Ama günümüzde bu işte terkedildi, dut ağaçları kaderine terk edilmiş. Osmanlı mimarisini yansıtan Misi evleri, 1989 yılında kentsel sit alanı ilan edilmiş ve koruma altına alınmış. Bugün de yapılan restorasyonlarla bazı yapılar doğallığını korumakta.
Köyde bir de Kavacık Sultan Yatırı var. Misi Köyü’nde yaşamış olan Kavacık Sultan’ın kabrinin, köydeki dağda bir kayanın içinde olduğu rivayet edilmekte. Bugün bölgede bulunan çeşmeden akan suyun Kavacık Sultan’ın gözyaşları olduğuna inanılır ve ziyaretçiler tarafından dilenen dileklerin gerçek olduğu söylenir.
KÖYÜN ADI NERDEN GELİYOR?
Köyün adının, bölgenin tarihsel adı olan Mysia’den geldiği sanılmaktadır. Nitekim bazı kadı sicillerinde Mysie şeklinde yazıldığı görülür. Çünkü Uludağ’ın antik dönemdeki adı Mysia Olimposu idi. Mysos ise kayın demektir. Bu nedenle köy ve civarında çok miktarda kayın ağacı bulunduğu için de bu ad verilmiş olabilir. Menthon XIX. yüzyıl sonu ile XX. yüzyıl başlarında köyde yaptığı araştırmalarda, önemli bir kentin kalıntılarını belirlemiştir. Köyün kuzeyinde antik sitenin, yükseklerden başlayıp kuzeydoğu eteklerindeki amfitiyatroya kadar yayıldığını yazıyor. Üzüm bağları ve tarlalarla çevrelenmiş tüm bu alanda yer yer toprağı eşeleyen köylüler bazı yapı kalıntılarına ulaştıklarını söylerler..
Köylüler burada bazen yontulmuş mermer kabartmalara, kitabelere rastlamıştır hatta bu kitabe taşlarından biri köyün camisine girmeyi sağlayan eşikte halen görülebilir. Ama harfleri ayaklar altında ezilmiş olduğundan artık okunamaz durumdadır.
Geçmişte bölgede çok sayıda Manastır ve ayazma da vardı. Musevi V. Constantin’in birçok kez ziyaret ettiği bölgenin bahçelerinde Saint Andre Manastırı, Nilüfer Çayı halkası içinde, 500 m daha doğudaki Saint Nicolas, krallık manastırı nehrin öte yakasında olduğu söylenir. Kayıtlar Misiköy’ün Sultan I. Murad’ın vakıf köyü olduğu ve gelirin, Çekirge’deki imarete harcandığını yazar.
Paylaş