Paylaş
Kandıra üzerinden başlayacak bu rota önerisinde ilk durağımız, Karadeniz’in doğal koylarından biri, birçok film ve video klipte kullanılan ilginç kayalıkları ile Kerpe olacak. Kerpe’den sonra rotamızı bir başka doğa harikası olan pembe kayalıklara çevireceğiz ve balıkçı barınağı ile meşhur Kefken’e geçerek, fotoğraf açısından büyük malzeme sunan Kefken limanında kahve molası vereceğiz. Kefken’den ayrılarak güzel doğa içinde yapacağımız kısa yolculuk sonrası Kaynarca – Karasu arasında koruma altında bulunan Acarlar Longozu bölgesine varacağız.. Subasar ormanı olarak ta adlandırılan bölge, 23 kilometrekareliklik büyüklüğüyle Türkiye’nin tek parça halindeki en büyük subasar ormanı olarak biliniyor.
Karamürsel Gölcük ve İzmit’i geride bırakıp kuzeye doğru devam ettiğinizde önünüze çıkan hatırı sayılır ilk yerleşim Kandıra oluyor. Kuzeyinde Karadeniz, doğusunda Karasu güneydoğusunda Adapazarı güneyinde İzmit, batısında Şile ile çevrilmiş bir kasaba.
Kandıra’nın çevresi hep yemyeşildir, bu da hayvancılığı ve meşhur manda yoğurdunu açıklıyor sanırım. Tamamıyla Karadeniz iklimini, doğasını hissetmeye başladığınız ilk yerleşim olan Kandıra ‘da kuzey rüzgârları eksik olmaz, kuzey sahillerinde ki dağların ve tepelerin alçak olması nedeniyle kışın şiddetli rüzgârlar ve yazın sisli esen ratıp rüzgârlarla Kandıra iklimi sert ve serindir.
YOĞURT VE BEZİN PEŞİNE DÜŞÜN
Kandıra’da vereceğiniz kısa molada mutlaka manda yoğurdunun tadına ve denk gelirseniz meşhur Kandıra bezinin peşine düşmelisiniz.
Kandıra yoğurdu bölgenin verimli bitki örtüsünden beslenen mandaların sütlerinin işlenmesi ile elde ediliyor. İlçenin özellikle Akça ova ve Araman köylerinde süt ürünlerini değerlendiren mandıralar bulunuyor. Kandıra Yoğurdu’nu ünlü yapan en önemli özellik; manda sütü ile yapılıyor olması. Kandıra Yoğurdu, üçte 2 oranında manda sütü ve üçte 1 oranında inek sütü karıştırılarak, özel şartlarda ve alüminyum kaplarda mayalanarak elde ediliyor ve aynı kaplarda satılıyor, merkezde en azından haftasonu da açık olan 2-3 dükkanda bulabilirsiniz.
Dayanıklılığı ile bilinen Kandıra bezinin ise ilk olarak Romalılar döneminde dokunmaya başlandığı, Romalıların “Çalı yırtmaz” diye adlandırılan çift kat dokuma Kandıra bezini yelkenlerde kullandığı, bir rivayete göre nem çekici özelliği nedeniyle Mısır’da mumyalama işlemlerinde bile Kandıra bezinin örnek alındığı anlatılıyor.
KERPE
Kandıra’dan sonra Kerpe’ye çok az yolunuz kalıyor. Kuzey rüzgarları açısından son derece elverişli bir coğrafi konuma sahip, sırtını alabildiğine sık çam ormanlarına dayamış, Karadeniz’in yüzmek için en güvenli koyu olan Kerpe ‘de dalga görülmemekte ve denizinin derin olmaması nedeniyle çocuklu aileler tarafından tercih edilmektedir. Kerpe için İstanbul gibi büyük bir şehre yakınlığını da ekleyince, özelikle yaz aylarında yerli ve yabancı turizmin yoğun olduğunu söyleyebiliriz. Yıl boyunca açık balıkçı restorantları, otel, motel ve pansiyonları ile kısa haftasonu tatilleri için tercih edilir.
DALIŞ İÇİN DE UYGUN
Kerpe dendiğinde akla ilk önce meşhur kayalıkları gelir. Karadeniz’in en güzel koylarından ve falezlerinden oluşan kıyı şeridi ve eşsiz güzellikteki kayalıkları birçok insanın buraya gelmesi için tek sebeptir. Tırmanarak ya da dalarak değişik heyecanlar yaşayabileceğiniz Kerpe kayalıklarında, ayrıca ilginç mağaralar da bulunmaktadır. Özellikle kayaların altındaki boşluklar, dalış sporu meraklıları için idealdir. Birçok film ve video klip çekimlerine doğal platform olarak hizmet etmiş kayalıklar için koyun kuzeydoğu kısmına doğru yürümelisiniz.
Eskiden pek bilinmeyen Kerpe, tanıyanların kıskançlıkla kendilerine sakladıkları bir yerdi. Yıllarca, elektriksiz, susuz hatta yolsuz olmasına rağmen tutkunları tarafından vazgeçilemeyen bir yerleşim yeriydi. Günümüzde yazlık evlerin hızla sarmaya başladığı bir yerleşim oldu.
KEFKEN
Kefken, kıyı yerleşimleri içinde ekonomik olarak en gelişmiş olanı. Denizi, kumsalları ve çam ormanları ile Kerpe gibi vazgeçilemeyecek niteliklerde. Kefken’e 1km mesafede Kovanağzı plajı yazın çok popüler. Küçük olmasına karşı çok ilgi çeken plajın yarısı Askeri Dinlenme Kampı’na ait. Bence Kefken’in en güzel yeri fotoğraf açısından çok zengin malzeme sunan , her zaman 70-80 teknenin sığındığı balıkçı barınağı.
Yakın zamanda barınağın üst kısmında tüm denizi ve tekneleri yukardan görebileceğiniz güzel bir kafe açıldı. Limana giden yollar ve çevresi düzenlendi. Sonbaharda palamut sezonunda palamut, lüfer, torik, kofana gibi balık çeşitleri ile limana dönen tekneleri seyretmek ayrı bir heyecan. İlkbahar balıkçıların en çok kalkan avladığı dönemdir. Ayrıca Kefken civarında levrek, sardalya, minekop, izmarit, zarzana, aterna, kaya balığı, iskine ve kırlangıç gibi nadir bulunan balıklar da çıkarılmakta. Yakalanan balıklar İstanbul, İzmit, Adapazarı ve Bursa’daki balık pazarlarına gönderiliyor.
YAZ NÜFUSU PATLIYOR
Kandıra İlçesinin Karadeniz kıyı yerleşimleri içindeki en gelişmiş köyü Kefken’dir. Kışın 1,500 olan nüfus yaz aylarında yazlıkçılar sayesinde 20,000 civarındadır.
Kefken Adası, Karadeniz’de tarihi özelliğe sahip olan insanların yaşadığı tek adadır. Azgın Karadeniz’in şiddetli fırtınalarından korunmak isteyen ve tehlikeli anlarda barınacak yer arayan gemiler bu adanın kenarında bulunan mendirekle çevrili limana sığınmaktadır. Ayrıca yardıma ihtiyacı olan gemilere de tahlisiye tarafından her türlü yardım ulaştırılmakta ve telsiz bağlantısı kurulmaktadır. Bu arada Kefken’e gitmişken mutlaka pembe kayalıkları da görün.
Suyun içinde yumuşak olan pembe kayalar çıkarıldıktan sonra sertleşiyormuş. Osmanlı döneminde dikdörtgenler şeklinde kesilerek deniz yoluyla İstanbul’a taşınmış ve birçok yapının inşaatında kullanılmışlar. Sultanahmet Camii, Topkapı sarayı gibi yapıların bunların bazıları olduğu söyleniyor.
ACARLAR LONGOZU
Akşam üzeri Kefken’i geride bırakıp Kaynarca yolu üzerinden koruma altında bulunan Acarlar Longozuna gidiyoruz. Son yıllarda sadece Sakarya’nın değil, Türkiye’nin gezilip görülmesi gereken turistik noktalarından biri haline gelmiş bu subasar ormanı bölgesi, Kaynarca-Karasu sınırlarının kesiştiği noktada bulunuyor. Acarlar Longozu, nilüfer ve göl laleleriyle, endemik bitki örtüsüyle, başta dişbudak olmak üzere diğer ağaç türleriyle, kuş ve balık çeşitleriyle, hepsinden önemlisi cennetten bir köşe görünümüyle kafa dinleyeceğiniz bir yer. Longozun yüzölçümü yaklaşık 1.562 hektar. Yazın suları çekilen longozun toprakları köylüler tarafından tarım arazisi olarak kullanılıyor.
LONGOZ ( SUBASAR) ORMANLARI
Dünya’nın ender eko sistemlerinden olan Longoz ormanları; dağlardan denize akan derelerin, denize ulaşmadan göllerde ve bu göllerin bataklık alanlarında son bulması ile oluşur. Ancak önlerindeki kumul barikatı nedeniyle denizle irtibatları kesilen göl ve bataklıklar, ilkbaharda fazla gelen sularla şişerek geriye doğru taşar ve düz araziyi kaplar. Bu taşkın alanlar longoz (subasar) alanlarını ve birbirinden farklı deniz, göl ve orman eko sistemlerini oluşturur. Her mevsimde taban suyu seviyesi oldukça yüksek, organik madde bakımından zengin olan bu asidik topraklar, üzerinde gelişen ormanları tropikal ormanlara benzer bir şekilde süsleyerek, biyolojik zenginliği arttırmaktadır. Doğa özellikle sonbaharda güzel renklere bürünür.
Longozun çevresi bütünüyle dişbudak ormanlarıyla çevrili ve bu ağaçlar yer yer gölün bataklık kesimlerine uzanıyor. Bölgede sülün, çulluk ve yaban ördeği gibi hayvanlar yaşıyor ve tatlı su balığı avcılığı var. Longozun Karasu kısmında tahta yürüyüş yolu, kafe, sandal, deniz bisikleti, piknik ve park alanı gibi düzenlemeler yapılarak gelen ziyaretçilere sunulmuş .
Son olarak Sakarya nehrinin Karadeniz’e kavuştuğu nokta olan Karasu-Yenimahalle’de Karadeniz ve Sakarya nehri manzarası eşliğinde en taze ve uygun fiyata balık yiyebileceğiniz lokantalar var. Balık yemeden dönmeyin.
Paylaş