Paylaş
1994 yılında açılan İstanbul Haliç kıyısındaki Rahmi Koç müzesi zaman içerisinde çok gelişti, ve sergi alanlarına eklenen yeni eserlerle ülkemizin ve dünyanın sayılı müzelerinden biri oldu. İlk ziyaret ettiğimde üniversiteden yeni mezun olmuştum ve o dönem sadece Lengerhane denen bina mevcuttu yanlış hatırlamıyorsam.
İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi, ulaşım, endüstri ve iletişim tarihine adanmış bir müze. Gezerken herkesin kendi geçmişinden bir dönem bulabileceği, gençlik veya çocukluk yıllarına yolculuk yapabileceği bir yer. Endüstriyel arkeolojinin önde gelen örneklerinden olan Açık Hava Sergileme Alanı, Tarihi Hasköy Tersanesi ve Mustafa V. Koç Binası olmak üzere toplam üç ana bölümden oluşan müze, Haliç Hasköy’de 27.000 metrekarelik bir alanı kaplıyor.
Burası kendinizi ulaşım, endüstri ve iletişimin gelişimine tanık olacağınız bir zaman makinesinde bulacağınız, müze içindeki sempatik kafelerde mola verince dinlenebileceğiniz İstanbul ile özdeşleşmiş bir müze. Müzede denizaltı, feribot, gemi, uçak, lokomotif ve tramvay modelleri gibi gerçek boyutlarda binlerce obje sergileniyor.
VEHBİ KOÇ BİR TREN GETİRİR VE....
Müzenin tanımı; “Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı bünyesinde yer alan Rahmi M. Koç Müzesi, tüm ülkelere ve geçmişten günümüze tüm dönemlere ait, endüstri ve mühendislikle ilgili objelerin ve belgelerinin toplanması, ev sahipliği yapılması, araştırılması, korunması ve sergilenmesine adanmış, kâr amacı gütmeyen özel bir kurum” olarak yapılmış.
Rahmi Koç’un babası Vehbi Koç, daha çocukken ona Almanya’dan bir elektrikli tren getirmiş ve o günden beri mekanik ve endüstriyel objeleri toplamak, biriktirmek Rahmi Koç için bir tutku olmuş. Seneler geçtikçe bu koleksiyon o kadar genişlemiş ki, ne evde ne büroda, ne de depolarda yer kalmamış. Koç Topluluğu 1950’lerde sanayiye atılınca, dünyanın büyük sanayi kuruluşlarıyla temasları başlamış.
Koç ; “Bizden daha eski şirketlerin ilk mamullerinden başlayarak bütün ürünlerini topladıkları birer müzeleri olduğunu gördüm. Onlara imrendim. ‘Niçin biz böyle koleksiyonlar yapmayalım?’ dedim. Düşündükçe bu tür müzelerin sanayicilerden başka kimsenin merakını çekemeyeceğine ve bu fikrin Türkiye için erken olduğuna karar verdim. Fakat bu fikir bir kere kafama yerleşmişti. Yurt dışı seyahatlerimde teknik ve endüstriyel müzeleri gezmeye başladım. Bunlar arasında Münih’teki Deutsches Museum’u, Londra’daki Science Museum’u gezdim. Ama ne zaman ki Detroit’teki Henry Ford Museum’u gördüm; işte o zaman bütün koleksiyonumu bir çatı altında toplamaya karar verdim. Bu fikri arkadaşlarıma açtım; hepsi olumlu karşıladıkları gibi, beni teşvik ettiler. Artık kararımı vermiştim” diye anlatıyor.
LENGERHANE İLE TANIŞMA
Sahip olduğu koleksiyon için mekan aramaya başlayan Koç, bir taraftan da koleksiyonunu genişletmeye devam etmiş. Hoşuna giden, ilgisini çeken her şeyi almaya başlamış. Aldığı parçaların bazıları iyi durumda olmadığından restorasyonları için atölye gerekliliği de ortaya çıkmış .
Nihayet bir gün Dr. Bülent Bulgurlu Haliç mevkiinde, Tekel’e ait bir ispirto deposunun bulunduğunu söylemiş, birlikte gidip binayı görmüşler. Temelleri 12.yüzyıla dayanan ve 1730’larda, Osmanlı döneminde, donanmaya çıpa ve döküm parçaları yapımında kullanılan Lengerhane binası ile tanışmışlar. 1950’lerde Tekel tarafından tütün deposu olarak kullanılan bina, 1984’te büyük yangın geçirmiş ve o zamandan beri kendi haline terk edilmiş haldeymiş. 1991 yılında bu binayı satın alan Koç, 1993 yılında restore ettirmiş. Tuğla renkli ve kubbeli yapı ilk bakışta bir Bizans kilisesi veya Osmanlı dönemi camiini andırıyor..1994 yılında bu binada ziyarete açılan Rahmi M. Koç Müzesi’ni, 1996 yılında Avrupa Konseyi “Yılın Müzesi Özel Ödülü”ne layık görmüş.
HASKÖY TERSANESİ DE ALINIYOR
Daha sonra, 1996’da Lengerhane’nin karşısında yer alan ve özelleştirilen Hasköy Tersanesi satın alınmış. Burası da Lengerhane binası gibi 2. sınıf tarihi bina sınıfında. Endüstriyel arkeoloji açısından, en az lengerhane kadar büyük önem taşıyan tersane, 11 bin metrekarelik bir alana yayılmakta. Arsanın üç tarafını büyük bir U biçiminde çevreleyen 14 bina, asıllarına sadık kalınarak restore edilmiş. Hasköy Tersanesi, 1861 yılında Şirket-i Hayriye (Şehir hatları) tarafından kendi gemilerinin bakım-onarımı için kurulmuş. Başlangıçta atölye düzeninde birkaç binadan oluşan tersane, zamanla genişletilmiş. Önce tersaneye 45 metrelik bir ahşap kızak kurulmuş ve çekme gücü, istimle çalışan bir ırgattan sağlanmış. Bu ırgat 1910 yılında elektrikle çalışır hale getirilirken, 1938’de ise 75 ve 76 baca numaralı şehir hattı vapurları Kocataş ile Sarıyer burada inşa edilmiş. İlerleyen yıllarda Hasköy Tersanesi, deniz ulaşımına dair yapılanma değişikliklerine göre 1980’lere dek birçok kez el değiştirmiş.
Bir devre ışık tutan bu yapılar, Kasım 1996’da Rahmi M. Koç Müzecilik Vakfı tarafından satın alındığında ise terk edilmiş durumdaydı. Temmuz 2001 ‘de açılan yeni bölümde geniş bir otomobil koleksiyonu ve deniz araçları dikkat çekiyor. Hasköy Caddesi’ndeki ana girişten Haliç’e uzanan açık alanda Klasik otomobiller, devasa Turgut Alp Vinçi, I&E Greenwald Buhar Makinesi, B-24 Liberator ve diğer uçaklar, Haliç’e demirli durumdaki Fenerbahçe Vapuru ve TCG Uluçalireis Denizaltısı koleksiyonun bu bölümde yer alan önemli parçaları.
FENERBAHÇE VAPURU
İstanbullular veya bugün yaşı elli üzerinde olanlar bilir, şehir hatlarında üç tane sonu bahçe ile biten vapur vardı. Yolcu kapasiteleri diğer şehir hatları vapurlarına göre fazla olan; Fenerbahçe, Dolmabahçe ve Paşabahçe.. Bunlardan Fenerbahçe Vapuru, eşi Dolmabahçe Vapuruyla ile birlikte 1952’de İskoçya Glasgow’da William Denny & Brothers Dumbarton tezgahlarında inşa edilmiştir. Rahmi Koç müzesinde ziyaret edilebiliyor ve içinde huzurlu bir kafeteryası var.“Bahçe tipi” vapurların bir üyesi olan vapur, Şirket-i Hayriye’de (bugünkü adıyla Türkiye Denizcilik İşletmeleri) 14 Mayıs 1953 tarihinde hizmete girmiştir. Uzun yıllar Sirkeci-Adalar-Yalova-Çınarcık arasında sefer yapan vapur, 22 Aralık 2008 tarihinde Veda Turu isimli son seferini gerçekleştirmişti. Her biri 1.500 beygir gücünde 2 adet Sulzer dizel motoru bulunan, çift uskurlu ve saatte 18 mil hız yapabilen vapur, kocaman bacası ve özellikle ahşap aksamı ile göz dolduruyor.
2009 yılında Rahmi M. Koç Müzesi’ne gelişinden itibaren müze vapur olarak ziyarete açılan Fenerbahçe Vapuru, geçici sergilere ve müze eğitim çalışmalarına ev sahipliği yapmaya devam ediyor. ‘Müze Vapur’ olarak son yıllarda Rahmi M. Koç Müzesi’nde sergilenen Fenerbahçe Vapuru en son 2021 haziran ayında Haliç Tersanesi’ndeki bakım ve onarımdan geçti. Fenerbahçe, yeniden Hasköy kıyısındaki Rahmi M. Koç Müzesi’ne döndü.
PAŞABAHÇE ZOR DURUMDA
Paşabahçe, Dolmabahçe ve Fenerbahçe vapurları, uzun yıllar İstanbullulara hizmet etti. Fenerbahçe 2008, Paşabahçe 2010 yılında emekliye ayrıldı. Fenerbahçe 55, Paşabahçe ise 58 yıl boyunca iskeleler arasında yolcu taşıdı. Fenerbahçe 2011 yılındaki bakımın ardından Koç Müzesi’nde, ‘Müze Vapur’ olarak hizmet vermeye başlarken, Paşabahçe Beykoz açıklarında kaderine terk edilmişti. Geçtiğimiz yıllarda bir gün Beykoz’dan geçerken Paşabahçe cam fabrikası önündeki küçük iskelede görmüştüm onu, şimdi ne haldedir bilmiyorum. Dolmabahçe ise maalesef günümüze ulaşamadı.
Paylaş