Paylaş
Beni Antakya’ya çeken neydi bilmiyorum ama bir kere gittin mi tekrar tekrar görmek istersin ya huzurlu hissedersin, işte öyle şehirlerden biri. Hep söylemişimdir eski Antakya sokaklarında dolaşırken yüzüme vuran hafif esinti bana hep sanki iki sokak ötede bir liman, bir deniz olduğu hissini vermiştir. İnsanı modern, yemekleri lezzetli, tarihi engin bir şehir. Sıradan bir şehir değildi Antakya.
M.Ö. 300 yılında başlayan ve günümüze kadar süren hikayesi içinde mimari ve kültürel mirası ile inatla yaşayan kadim bir kentti. Bu yüzden son dönemde buraya lezzet ve kültür gezisi düzenlemeye başlamıştım ve Bursalılardan da çok talep görüyordu. Doğal taş döşeli sokakları, kendine özgü nitelikteki avlulu evleri, bunların içindeki yaşam biçimi ile üç büyük dine mensup insanların beraberce yaşadıkları, kimsenin kimseye karışmadığı, inançların kardeş olduğu, bütün insanlığa örnek olacak barış, dostluk ve kardeşlik kenti Antakya.
Yaşanan deprem felaketi ardından cümlelerimi dikkatli seçmeye çalışıyorum, bilmişlik taslamak niyetinde de değilim. İnternette ve sosyal medyada o kadar çok her şeyi bilen var ki sabırla susuyorum. Kaybettiğimiz binlerce can hiçbir şey ile eşdeğer tutulmaz biliyorum.
BİR TARİH YOK OLDU
Bu şehir geçmişte de çok can kaybının yaşandığı depremler yaşamış. Tahminlere göre M.S. 115 yılında 7,5 şiddetinde meydana gelen depremde 260 bin kişi hayatını kaybetmiş. M.S. 525 yılında 7 büyüklüğündeki depremde ise 250 bin kişi ölmüş. Öyle ki son büyük deprem olan 1872 yılında Antakya’nın üçte biri yerle bir olmuş. Bugüne kadar ya depremler ya da istilalar ile yıkılmış bu şehir. 1872’deki son büyük depremden sonra her şey yeniden yapılmış, şehir tekrar inşaa edilmiş.
Tarih tekerrürden ibaret derler ya, keşke olmasaydı. Tarih bir kez daha yok oldu. Tarihi Meclis binası, camiler, çarşı bölgesi, eski Antakya evleri...
Biraz bunlardan bahsetmek istiyorum bu yazıda... Nereden başlayıp nerede bitireceğimi de çok bilmiyorum...
KÜLLERİNDEN DOĞACAK
Bana meşhur Hatay müzesinin durumunu ve içindeki değerli mozaikleri soruyorlar; iyi diyorum duyduğum kadarıyla... Tarihte onlarca kez yıkıcı deprem geçiren ve yeniden inşa edilen tarihi kentte insanların anıları, geçmişi, geleceğe dair umutları, her şey bir anda bitti...
Şimdi şehirden kaçıyor herkes ama dönmek üzere. Bu kaçış geçici. Geçmişte bu kadim şehir nasıl yeniden inşa edildiyse, yine inşa edilip ayağa kalkacak, belki Antakyalıların içi her daim buruk kalacak ama küllerinden doğacak.
ANTAKYA YENİDEN DOĞACAK
HATAY’da modern yapılarla beraber cami, kilise, han gibi pek çok tarihi yapı da yerle bir oldu maalesef. Anadolumuzun çok sesli ve çok renkli dini yapısının önemli bir kısmını barındıran Hatay’daki yıkımın etkileri korkarım ki kültür mozaiğimize ciddi bir hasar verdi. Yıkılan ibadethaneler, eski, yeni yapılar zamanla yeniden inşa edilecektir. Ama bu travma sonrası şehirdeki çok katmanlı kültürel sosyal doku bir daha eski halini alabilir mi?
Bu sorunun cevabı maalesef net değil... İnsan hayatının yanında binaların elbette lafı olmaz. Fakat o sokakları gezmiş, yolda yürürken tanımadığım insanların bana hep selam verdiği şehri yaşamış biri olarak kültürel dokunun, mimarinin yıkılmasına da çok üzülüyor insan. Zaman alacak ama binalar yeniden inşa edilecek, peki ya yıkılan aileler, insan hayatı öyle mi?
O KAFE ARTIK YOK
Geçen sene mart ayında gitmişim Hatay’a... Hava biraz serinleyip, yağmur düşünce biz de değerli rehber meslektaşım Ömer Eraslan ile eski Antakya sokaklarında, kentin tarihine meraklı, kahve çeşitleri konusunda heyecanlı, dükkanına gelen ziyaretçileri hoşgörü ile karşılayıp Antakya hakkında merak ettiğiniz ne varsa konuşmaya hazır arkadaşımız Özkan Öz’ün mekanı Kafe Tabl’a sığınarak yağmurun dinmesini beklemiştik.
Özkan bize kafenin bulunduğu eski taş binanın Antakya İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin bulunduğu yer olduğu söylemişti. Binanın dış duvarında bulunan kitabede; Antakya ittihat terakki cemiyeti eseridir 1335 (1917) yazısını göstermişti. Eski Antakya sokaklarında yürürken huzurla kahve molası verebileceğiniz bu kafe artık yok. Özkan yaşıyor, ailesinden kaybettikleri var. Hatta bir üzücü kaybı da rehber adayı kardeşi. Mutlaka duymuşsunuzdur, Adıyaman’da eğitim gezisi sırasında konakladıkları otelde enkaz altında kalarak vefat eden onlarca rehber meslektaşlarımızdan biri. Rehber arkadaşım Ömer doğup büyüdüğü Antakya’yı terk etti... Ne zaman döner bilmiyorum. Kırgın, şehir depremi takip eden üç gün boyunca sahipsiz kaldı diyor. Onun gibi düşünen Antakyalıların gönlünü kim alacak?
HABİB-İ NECCAR CAMİSİ
Antakya’nın 638 yılında Müslüman Arapların eline geçtiği dönemde inşa edilmiş Habib-i Neccar Camisi... Bugünkü Türkiye sınırları içerisinde inşa edilen ilk cami olduğu kabul ediliyor. Kurtuluş Caddesi’nde bulunan cami Hz. İsa’nın havarilerine ilk inanan ve bu uğurda canını veren bir Antakyalının adını taşıyor. Bu olay Kur’an-ı Kerim’de Yasin Suresi’nde geçmekte. O cami de yıkıldı. Hoşgörünün sembolü: Habib-i Neccar Cami..
Avlusunda oturup Habibi Neccar dağına bakmak farklı bir duygudur. Caminin kuzeydoğu köşesinde 4 metre. Derinde Habib Neccar türbesi vardır. Bugünkü cami Osmanlı dönemi eseridir. Etrafı medrese odaları ile çevrili cami avlusundaki şadırvan 19. yüzyıl eseridir.
HATAY MECLİS BİNASI
Hatay’ın Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararının alındığı, tarihimizin en önemli binalarından biridir Hatay Meclis binası... Maalesef yıkıldı. En son kasım ayında Hatay’a gittiğimde önünde fotoğraf çektirmek geldi aklıma. Uzun mücadele ve uğraşlar sonucunda 2 Eylül 1938’de Hatay devleti kurulmuş, 29 Haziran 1939’da Hatay Millet Meclisi son toplantısını yaparak kendini feshetmiş ve Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararı almıştır. 23 Temmuz 1939’da da son Fransız askeri Antakya’yı terk ederek Hatay’ın (Antakya) kurtuluşu gerçekleşmiştir. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk‘ün bu süreçte hasta haliyle bölgeye yaptığı ziyaret hiç bir zaman unutulmayacak bir tavırdır.
Bu bina içinde son dönemde medeniyetler korosu konserler veriyordu. Hemen arkasındaki güzel taş Antakya konağı ise meşhur Petek Pastanesi’ydi, o da yıkılmış. Her gittiğimde uğradığım, Bursa’daki bir arkadaşım için ceviz reçeli aldığım yer. Pastanenin duvarlarında o yıllara ait siyah beyaz resimler asılıydı. Eski Hatay bayrağında yıldızın içinin de kırmızı olduğu resim gözümü önünde.
AZİZ PAVLUS KİLİSESİ
Çarşı içindeki Aziz Pavlus Kilisesi, bir Rum Ortodoks kilisesi. Eskiden Patrikhane, daha sonra Şam’a bağlanmışlar ama, manevi sıralamaya bakıldığında Antakya patrikhanesi, İstanbul Fener’in önünde yer alıyor, Rum Ortodoks denilince de akla hemen Rumca konuşan vatandaşlarımız geliyor ama burada ibadet ve konuşma dili Arapçadır. Hatta, Antakyalı Rum Ortodoks gençler artık yeterince Arapça bilmediği için, pazar ayinlerinde bazı dualar Türkçe edilir.
Katolik ve Protestan kiliseleri de depremden nasibini almış, yıkılmış. Katolik Kilisesi aslında Musevi mahallesinde, cami, havra ve kilise bitişiktir, terasına çıktığınızda minareyi çanı aynı karede fotoğraflamanız mümkün. Birçok Antakya turizm tanıtma kitabı, broşüründe olan kare.
Dünyanın bilinen en eski Yahudi cemaatlerinden olan Antakya Musevi cemaati binlerce yıldır orada yaşıyor. En son gittiğimde grubumuzla izin alarak içeri girmiştik. Cemaat 14 kişi kalmış. Sinagog yıkıldı. Musevi cemaati başkanı ve eşini kaybetmişiz, geriye kaç kişi kaldı bilmiyorum.
HATAY ARKEOLOJİ MÜZESİ
Dünyanın en büyük mozaik müzesidir. Gaziantep’teki Zeugma daha çok adını duyurmuştur ama ülkemizin en önemli mozaik müzesi burasıdır. Bir de biz şehre gittiğimizde altında mozaik olan büyük bir otelde kalırdık ki, o otelin ve altındaki Necmi Asfuroğlu Arkeoloji Müzesi’nin de sağlam olduğunu öğrendim. Dionysos, Afrodit, Eros bu müzede. Urartu, Asur da orada. Üç bin yıldır toprak altında duran Hitit kralı Suppiluliuma ile fotoğraf çektirirsiniz patlak gözlerine şaşırarak. Büyük İskender de bu topraklardan geçti, hikayesi bol bir müze, en hızlı ziyaretiniz üç saat sürer. Müzenin hasar görmeyen yerleri var ama geneli iyi, eserler koruma altında. Şehrin kültürü için çok önemli.
HUZURLU ANTAKYA ÇARŞISI
Baharatçılar, tepsi kebabı haytalı, künefeciler, kömbe ve diğerleri... Bursası lezzet ve kütür turunu tam anlamıyla bir arada yaşayabileceğiniz bir şehir... Yemek fiyatları uygun, turizmde rakipleri Mardin’de Gaziantep’te fiyatlar uçmuşken “Fiyatlar niye bu kadar uygun?” diye merak edersin. Çarşıda Türk, Ermeni, Musevi, alevi, sünni, belli değildir, hepsi namusludur.
Antakya çarşısı da yıkıldı. Hepimiz yıkıldık. Şehre dair anıları sıralama zamanı değil. Şimdi bana diyorlar ki keşke seninle Hatay gezisine gelseydik, çok istedik gelemedik. Şimdi ise o eski Antakya sokaklarını bir daha hiç göremeyeceğiz.
Göreceksiniz, sabırlı olun. Biraz zamana ihtiyacımız var. Önce Hatay’a ve insanına sahip çıkın.
Paylaş