Paylaş
İçine girdiğimde kendimi bir sinek gibi hissettim. Koskoca bir yapının içinde kayboldum. Dünyanın sayılı mega kargo binalarının birinin içindeyim.
İstanbul Havalimanı’nın sınırlarının içinde hem kara tarafı hem de hava tarafı ile bağlantılıydı Türk Hava Yolları’nın mega kargo binası. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden biraz daha az beton kullanılmıştı. Yeni sponsor adı ile Galatasaray Nef Stadyumundan daha fazla demir harcanmıştı. İşi rakamlara vurduğunuzda yüzlerce büyük yapıyı sollayıp geçmişti. Dünyanın her yanından buraya gelen, taze meyve-sebzeden tutun da, penguenlere ya da aslanlara, atlara, akıl almaz çeşitlilikte ihraç ya da ithal ürünlerine hepsine ev sahipliği yapacak bu merkez. Belki bir Ferrari ya da hayatımızı kurtaran aşılar hepsi kKargo çatısı altında en uygun koşullarda ve hatta insan eli değmeden yerlerini alacak.
SIKI TESTLER YAPILIYOR
Bütün sistem otonom. Neyin nereye gideceği, nerede hangi koşullarda saklanacağı barkodların okunmasıyla belli olacak. Şimdilerde çok sıkı testler yapılıyor. Yazılımlar kontrol ediliyor. Uyuşmazlıklar, akıllı mühendislerin ve yazılımcıların kontrolünde hizaya getiriliyor. Hiçbir diklenme, kendi kendine karar verme şansına bırakılmayacak düzenlemeler yapılıyor. Gelen kargo uçaklarından inen ürünler ya da gidenler, iç hat-dış hat fark etmez mega kargo binasına ulaştığında kontrol insan hatasından tümüyle çıkıyor.
ISRARLAR SONUÇ VERDİ
Büyük ihtimalle yıl başında kapılarını açacak Mega Kargo Merkezi’ni gezmek için uzun süredir THY Basın Müşaviri Yahya Üstün’e ısrar ediyordum. Sonunda oldu. İşin kahramanları, yani bu devasa binanın yapımının bütün sorumluluğunu taşıyan THY İnsan Kaynaklarından sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Abdülkerim Çay, Sosyal ve İdari İşler Başkanı Deniz Demiroğlu, inşaatın başındaki mühendis Alper Özyılmaz ve mekanikçi Dilek Yalçın’la birlikte binayı gezdim. Bu büyük işin projesini, dünyadaki bu tip yapılarda imzası olan Ghaffari yüklenmişti. İnşasını Kalyon İnşaat gerçekleştirmişti. Yüksel Proje işin her etabının yakın ve sorumlu tanığı olmuştu. Abdülkerim Çay’ın binadan söz ederken gözlerinin içi gülüyordu.
Soldan sağa: Dilek Yalçın, Deniz Demiroğlu, Abdülkerim Çay, Uğur Cebeci, Yahya Üstün, Alper Özyılmaz
6 GÖKDELENDEN DAHA ZOR
Çay, zor zamanları anlattı: “Tabii inşaatın bir kısmı ve önemli kısmı pandemi içinde gerçekleşti. Yine de bütün tedbirleri alarak duraklamadık. Çünkü durmak-ertelemek maliyetleri çok arttırırdı. Bu binayı yapmak koca koca 5-6 gökdelen yapmaktan zordu. Bir defa yapısal olarak çok fazla şartı bir arada gerektiriyordu. Soğuk odalardan tutun da, nem ayarına kadar belirlenmesi gereken ve kontrolü yapılan ortamlar yarattık. Özel raf sistemleri ile uçaklardan gelen ürünler, yine otomatik sistemlerle başka katlara, yerlere taşınmalıydı. Bu sistemler kurulurken döşenen kablolar ve hassas kontrol ünitelerinin sayısını hatırlamakta bile güçlük çekiyorum. Sonuçta ortaya bir dev çıktı. Gelecek uzun yıllar Türkiye’nin hava kargosunda bu binanın imzası olacaktır.”
ÇALIŞANLAR İÇİN İMKÂNLAR
Mega bina devreye alındığında 24 saat çalışacak. İnanılmaz bir hareketliliğin merkezi olacak. Dizi dizi kamyonlar gelecek. Hava tarafına uçaklardan indirilen ya da yüklenecek mallar gidecek. Bu devasa yapının içinde çalışanlar için bütün imkânlar seferber edilmiş. 3 bin kişilik koca bir lokanta var. Duşlar, tuvaletler, dinlenme alanları hepsi iyi tasarımcıların ellerinden çıkmış. Renkler gri, siyah ve sistemi tek düzelikten çıkaracak tonlar, fıstık yeşili ya da gül kurusu donanıma katılmış. Doğru ışıklandırmalarla yormayan bir yapı yaratılmış. Dinlenme bölümleri, koltuklar sandalyeler Koleksiyon Mobilya ve doğal olarak ağırlıklı Faruk Malhan tasarımları. Gerçi sandalyeler biraz ağır olmuş. Ama sanırım dayanıklılığı arttırmak hedeflenmiş. Neyse belki de benim yaşımda, çekerken bana ağır gelmiş olabilir. Mega Kargo Merkezi’nde çalışanların hava alması için açık ve kapalı teraslar yapılmış.
‘ONUR DUYDUM’
Birkaç hafta içinde mega binada temizlik başlayacak. İnşaat kalıntılarından arınacak. Artık temizlik için uzman 500 kişi mi daha fazlası mı çalışır bilmiyorum. Binayı dolaşmak için sanırım birkaç kilometre yürüdüm. Ofislere kadar çok yere girdim çıktım. Uzunluğu yarım kilometren fazla olan yapının her katını dolaşmak öyle kolay olmuyor. Bir koridorda geriye dönüp bakıyorsunuz, sonu görünmüyor. Binadan ayrılmadan önce THY’nin Kargodan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Turhan Özen’le karşılaştım. Operasyon başlayınca bir daha ziyaret için söz aldım. Böyle bir yapının kalbine girmek çok hoşuma gitti. Gerçekten onur duydum. Dünyada yükselen kargo yıldızları içinde THY 5’inci sırada. Şimdi daha yukarılara çıkabilir. Türkiye’nin yıllık ihracatının yaklaşık 200 milyar dolar olduğu düşünülürse, ihracatta yüzde 5’lik paya sahip olacak olan bu mega kargo binasından yaklaşık 10 milyar doların geçeceğini düşününce büyüklük biraz daha net anlaşılabiliyor.
Bir kısmı Atatürk Havalimanı’nda bulunan THY Kargo’nun iş hacmi yüksek. Kapasitesi giderek artıyor. Tam da ben bu satırları yazarken THY Kargo şirketini ayırmak için resmen harekete geçti. Gelecek günlerde bu iş netleşecek. Hatta kargo operasyonları için ayrıca 5 adet 747 Jumbo kargo uçağı alımlarından söz ediliyor. Ayırmak ya da yeni uçak alımları falan ne kadar doğru bilmem. Zaman gösterecek. Neyse ah bir fırsatınız olsa da bu binaya gezseniz diyemiyorum. Nereden baksanız her yeri güvenlik açısından çok önemli. Bu mega yapı ile helalleşmek için işin sahiplerine çok iş ve sorumluluk düşüyor.
RAKAMLARLA MEGA KARGO BİNASI
- Bina boyutları: 503,65 X 123,75 m
- Bina en yüksek kot: 37,05 m
- Bina oturum alanı: 63.831 m²
- Bina Toplam Alanı: 177.671 m²
- Kargo Operasyon 2 katta yapılıyor.
- Ofis bloğu 4 katlı. Ayrıca ara ve asma katlar var.
43.080 M²: Kargo merkezinde bulunan toplam ofis alanı
110.727 M²: Toplam kargo operasyon alanı
18: Kargo merkezinde bulunan dinlenme odası sayısı
948 M²: Kargo merkezinde bulunan mescit alanının büyüklüğü
1.594 M²: Kargo merkezindeki yemekhanenin büyüklüğü
750: Yemekhane bölümündeki oturma kapasitesi
DALLAS’TA TÜRK BAYRAĞI YENİLENDİ
THY’nin ilk Dallas uçuşunda Ceyar’ın yaşadığı ve dizinin çekildiği Southfork Çifliği’ndeki Türk Bayrağı canımı acıtmıştı. Çiftliği gezecek ziyaretçiler için içeri girişten hemen sonra meydanda 51 ülkenin bayrağı dalgalanıyordu. Bu bayraklar dizinin yayınlandığı ülkeleri gösteriyordu. Bayraklara bakarken elbette öncelikle Türk Bayrağını aradım. Gördüğümde dehşete düştüm. Bayrak pembeydi. Güneşten solmuş vaziyetteydi.
Çiftliği gezdiğim süre içinde bunun hemen değişmesi gerektiğini düşündüm. Amerika’da böyledir. Birçok insan başka ülkelere ait birçok şeyi bilmezler. Çiftlikte de yönetim değişmişti. Ve yeni yöneticiler Türk Bayrağını belki de o renk sanıyorlardı. Hemen bir fotoğraf çekip, dönünce de haber yaptım. Yayından hemen sonra Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Murat Mercan çoktan harekete geçmişti. Dallas’a en yakın olan Türkiye’nin Houston Başkonsolosluğuna yeni bir bayrak gönderilmesi için talimat verilmişti.
Murat Mercan
Öyle de oldu. Hızla bayrak gönderildi ve eskisi ile değiştirildi. Çiftlik yöneticileri ölçüleri bildirmedikleri için şimdi biraz daha büyük ikinci bayrak gönderildi. Ne diyebilirim. Büyükelçimize hızından dolayı çok teşekkür ederim.
Eski hali (solda) ve yeni hali
Paylaş