Yaz kendini göstermeye başladı. Her ne kadar bugünlerde bulutlar gökyüzünü kaplasa da, yaz artık ‘merhaba’ dedi.
Bir önceki haftasonu yazın kendini gösterdiği bir hava vardı. Güneşi gören İstanbullular, kendilerini sokağa attılar. Nerede yeşil alan varsa, piknik alanı gibi kullanıldı. Özellikle, otoyolların kenarları, deniz kenarındaki park alanları en çok rağbet gören yerler oldu. Otomobil gazetesinde bu yazı da ‘nereden çıktı?’ diyenlere, yazıyı sonuna kadar okumalarını tavsiye ediyorum. Çünkü anlatmayı istediğim şey, otomobillerle ilgili...
O haftasonu üstü açık bir otomobilin test sürüşünü gerçekleştiriyordum. Üstü açık Crossfire Roadster’le otoyola çıkmamla birlikte, bir anda mangal dumanlarının ve et kokularının arasında kaldım. Bu durum otoyol boyunca devam etti. Özellikle, sahil kenarlarındaki parklar daha vahim durumdaydı. Sanki İstanbul yanıyordu, heryer açık hava restoranı gibiydi. Eve ulaştığımda, üstümün başımın is içinde kaldığını, et kokusunun üzerimi sardığını hissettim. Bu tecrübeden sonra, üstü açık bir otomobilin testini yapmamaya karar verdim.
Koreliler büyüksever
Geçen hafta Güney Kore’nin başkenti Seul’daydım. Otomotiv sanayiine aynı yıllarda başlayan Kore ile Türkiye’nin otomotivde ulaştıkları noktayı, trafikte gözlemledim. Bugün dünya otomotivinde söz sahibi olmaya başlayan Kore otomotiv sanayii, Türkiye’ye fark atmış. Yollar, Kore markalı otomobillerden geçilmiyor. Öyle ki, tanımadığım birçok otomobil modelini Kore’de gördüm. Yüksek koruma duvarları nedeniyle, trafikte tek tük ithal otomobil görülüyor.
Bu arada, küçük yüzölçümü olmasına rağmen trafikte küçük sınıf otomobil görmek hemen hemen imkansız. Örneğin Japonya’da en çok satılan otomobiller arasında küçük sınıf ilk sıralarda yer alıyor. Ama Koreliler, büyük otomobillerden hoşlanıyor. Büyük ve lüks otomobillerle, 4x4 SUV’lar en çok satılan modellermiş.
Kore ile Türkiye bu anlamda birbirine benziyor. Türkiye’de de, büyük ve lüks 4x4’ler, otomobilseverler tarafından tercih ediliyor. Ancak, Kore ile Türkiye’nin farkı, Kore’de bu tarz otomobiller çok satıyor. Ama, Türkiye’de tercih sebebi olmasına rağmen, büyük ve lüks araçları yüksek vergiler ve kendimize ait bir markamız olmaması nedeniyle çok küçük bir kesim satın alabiliyor.