MİLLİ Mücadele başlamış, Anadolu’ya silah ve cephane yetiştirmek gerek. Ama Milli Donanma birkaç gemicik ile motordan ibaret. Donanma Haliç’e hapsedilmiş. Denizcilerimiz Milli Donanma’ya yardım etmek için çırpınıyorlardı ama buradaki gemileri kaçırmak çok zor.
Birinci İnönü Savaşı’ndan az sonra birini kaçırırlar.
Bu, Alemdar adlı tahlisiye (kurtarma) gemisidir.
BİSMİLLAH VİRA
Gövdesi galvanizli çelikten yapılmış, 23 yaşında, 362 tonluk, motoru 750 beygir gücünde, çift kazanlı, 12 mil hız yapabilen küçük, sağlam, kıvrak bir gemi.
Soğuk, rüzgárlı bir kış gecesi (23.1.1921). Bütün gemiler uykuda. Alemdar’ın dış görünüşü de öyle. Ama içinde hummalı bir hazırlık var. Kaptan yok. Gemi çarkçı Üsküdarlı Osman Efendi’nin komutası altında. Bu gece yarısı kaçacaklar. Gemide, ölümü göze almış 9 denizci de istim üstünde.
Saat 01.00’de baş ve kıç fenerler söndürüldü.
‘Başüstü, bismillah viraya hazır ol!’
‘Bismillah vira’!
BATIRIN EMRİ
Sessizce demir alındı. Boğaz’ı dolduran İngiliz ve Fransız gemileri arasından geçerek Karadeniz’e doğru ilerlediler. Yollarını kesen İngiliz karakol gemisini, ‘Karadeniz’de batmak üzere olan bir gemiyi kurtarmaya gittiklerini’ söyleyerek uyuttular.
Alemdar Karadeniz’e çıktı, azgın dalgalarla boğuşarak Ereğli’ye doğru yol aldı.
Sabah Alemdar’ın kaçmış olduğunun anlaşılması, İstanbul’da büyük heyecan yarattı. İşgal Kuvvetleri Komutanı, geminin kesinlikle yakalanmasını, teslim olmazsa batırılmasını emretti.
İstanbul kaynarken Alemdar, Ereğli’ye ulaşmış, Çobançeşmesi önüne demirlemişti.
TOPRAĞI ÖPTÜLER
Dokuz denizci karaya çıkıp Anadolu toprağını öptüler.
Liman Reisi Nazmi Bey, Ereğli halkı, milli çeteler koşup denizcileri kucakladılar. Damla damla kurulan donanma bir gemicik daha kazanmıştı. Ankara, Alemdar’ın mürettebatının tamamlanarak Trabzon limanına hareket etmesini emretti. Ereğli’de deneyli denizci çoktu. Kadro tamamlandı. Kaptanlığa sivil İsmail Hakkı Kaptan getirildi. Çarkçı Osman Efendi hastalandığı için Ereğli’de kaldı.
26 Ocak sabaha karşı hareket ettiler.
Devriye gemilerine yakalanmaktan korkuyorlardı. Korktukları başlarına geldi. Bababurnu açıklarında Fransız C-27 gambotu ile karşılaştılar. Gambot top ve makineli tüfekleri ateşe hazır, projektörlerini üstlerine çevirerek hızla yaklaştı, Ermeni tercüman aracılığıyla teslim olmalarını istedi.
MECBURİ ROTA
Alemdar’da sadece iki kişide silah vardı. Direnmek mümkün değildi. Bazı silahlı Fransız askerler Alemdar’a geçtiler. İsmail Hakkı Kaptan gemisini büyük bir acı içinde gambot komutanının verdiği talimata uyarak Zonguldak’a yöneltti.
Devamı gelecek hafta.
(Erol Mütercimler, Destanlaşan Gemiler’den özet.)
DİYOR Kİ
Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür. (1922)
Güney cephesi
MONDROS Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra İngilizler Musul’a, Fransızlar -ve Ermeni lejyonu- Çukurova’ya girdiler. İki olay da anlaşmaya aykırıydı. İstanbul’un tepkilerini dikkate bile almadılar. Aralarındaki paylaşım anlaşmasına göre hareket ettiler.
İngilizlerin sıkı baskısı üzerine oradaki birliklerimiz Musul’u terk etmek zorunda kaldılar.
Fransızlar Mersin’i ve Adana’yı, sonra da Toroslar’ı aşıp Pozantı ve Dörtyol’u işgal ettiler.
KAPKAÇ GÖÇÜ Yağma ve zulüm başladı.
Bir kısım aileler kuzeye göç etti. Bu göç ‘kaçkaç’ diye anılıyor. Kalanlar silaha sarıldı, yer yer Kuvayı Milliye kurulmaya başlandı.
Heyet-i Temsiliye, güney savunmasını düzenlemek, eşgüdümü sağlamak üzere bazı kimseleri takma adlarla güneye yolladı, bu kesimde bulunan bazı kimseleri de görevlendirip yetkilendirdi.
Böylece güney cephesi açıldı.
KAHRAMANLAR Bu cephede birçok çatışma ve savaş olmuştur. Her biri bir kahramanlık, direnç ve özveri örneğidir. Ama bunlar pek bilinmez, üzerinde durulmaz. Unutmak, ilgisiz kalmak gibi ciddi bir kusurumuz var. Bu kahramanları ve olayların yaşandığı yerleri bir anıtla, hiç olmazsa bir kitabeyle unutulmaktan kurtarmalıyız.
Yeri geldikçe bu olayların başlıcalarını aktaracak, kahramanları tanıtacağım.
İşgalci komutanın alnına tek kurşun
GÜLEK Boğazı’nı ellerinde bulundurmak isteyen Fransızlar, Pozantı’ya takviyeli bir tabur yerleştirmişlerdi. Bu birliğin komutanı Binbaşı Mesnil’di. Bu taburdan bir bölük Pozantı’dan 5 km. kuzeyde bulunan Akköprü’ye yerleşmişti. Bölüğün komutanı, demiryolu tünelini karargáh olarak seçmişti. Milli çeteler daha kuzeydeki demiryolu köprüsünü (Koçak) yıkarak Fransızların ileri gitmelerine izin vermemişlerdi.
PARILTIYA NİŞAN Giderek Pozantı kuşatılacak, Fransızlar buradaki birliğe yardım göndermeyi başaramayınca, birliğe geri çekilmesi emri verilecektir. Birliğin geri çekilişinde yaşanacak olan Karboğazı Destanı’nı ileride anlatacağım. Ona vakit var. Şimdi Pozantı’daki ilk kurşuna gelelim. Alpu Köyü’nden Sunullah’ın oğlu Usta Mehmet ile bacanağı Ömer köyden çıkıp sessizce Belmece kayalıklarına doğru ilerlediler. İşgalcilerin yaptıklarından dolayı ikisinin de içi nefret doluydu. Usta Mehmet bir şey yapmaya karar vermişti. Ama ne yapacağını daha kararlaştıramamıştı. Kayalıklara tırmanıp 100 metre yukarıdan, 500 metre uzaktan Fransız komutanının karargáhı olan tüneli gözetlemeye başladılar. Tünelin ağzında bir pırıltı vardı.
SON ÇAYIYMIŞ Aynayla işaret veriliyor gibi pırıltı belirip kayboluyordu. Neydi ki bu? Fransız komutan tünelin ağzında oturmuş keyifle çay içmekteydi. Işığı, çay bardağı yansıtmaktaydı. Usta Mehmet tüfeğini doğrulttu. Bu sırada komutan çayından bir yudum almak için bardağı ağzına kaldırmıştı. Usta Mehmet besmele çekip pırıltıya nişan aldı ve tetiğe dokundu. Gravvvv!
Birtakım karaltılar tünelden dışarı fırladılar ve sonra da içeri kaçıştılar. O tek kurşun, işgal komutanının alnına isabet etmiş ve canını almıştı. Bu İzmir’de Hasan Tahsin’in, Maraş’ta Sütçü İmam’ın kurşunu gibi Pozantı’daki ilk kurşundu. Bu kurşunun arkası gelecekti. Hem de nasıl!
Bölük tasını tarağını toplayıp Akköprü’yü terk etti.