Yerli dizi yersiz uzun

Murat ofisin kapısını açar. Uykusuz ve yorgun görünmektedir. Bilgisayar başındaki Burcu fark edip döner, bir süre bakışırlar.

Haberin Devamı

Murat bir şey diyecekken vazgeçer. Arkasını dönüp çıkar. Burcu seslenir: “Murat!”
Murat geri döner. Bir süre daha bakışırlar. Hafiften müzik. Burcu güçlükle konuşur: “Yoksa...”
Murat başını eğer. Kamera Burcu’nun yüzüne yaklaşır. Flash-back başlar: Siyah-beyaz görüntülerde martılara simit atan, aikido yapan, sahil kahvesinde çay içen Burcu...
Sonra Murat’ın hatırladıkları: Mum ışığında karısıyla yemek yiyen, oğluyla uçurtma uçuran, halı sahada top koşturan Murat...
Önce Burcu sıyrılır anılardan, Murat’a bakar. Murat da ona bakmaktadır. Bir süre bakışırlar. Müzik iyice yükselir.
“Olmadı, değil mi?” der Burcu.
“Evet” der Murat: “Olmadı. Kabul etmediler.”
“O halde yine her bölümü 90 dakika yazacağız.”
“Maalesef.”
“Peki şimdi ne olacak?” der Burcu: “Hayat böyle bakışmayla mı geçecek? Yoksa senaristliği bırakıp başka iş mi arayalım?”
“Bir saniye... Bugün 24 Aralık değil mi?”
“Evet, ne olmuş?”
“Senaryo Yazarları Derneği’nin eylemi var. Bütün sektör çalışanları iş bırakıp 19.00’da Taksim’de AKM’nin önünde buluşuyor.”
“Niye?”
“Yerli dizilerin yersiz uzunluğunu protesto için. Süreler medeni ülkelerdeki gibi 45 dakikaya insin de çalışma koşulları düzelsin diye.”
“O halde biz de gidelim” der Burcu.
“Gidelim” der Murat: “Belki bir şeyler olur.” Burcu ve Murat, umutla bakışırlar.

Mevlana fanatikleri

Haberin Devamı


Mevlana’nın filozoftan çok şair sayılması gerektiğini söylediğim, biraz da uluslararası kültür endüstrisindeki yerini rasyonalize etmeye çalıştığım yazıdan sonra, Mevlana hayranı arkadaşlardan mail yağdı.
Ama ne mail’ler!
Kişiliğime saldıran mı istersiniz, hakaret eden mi, bel altından saydıran mı...
Meğer bu bir tabuymuş da haberim yokmuş.
Kabahat tabii ki Mevlana’da değil. Her şeyi fanatizm ve nefret vesilesi yapabilen bizim beşeri zayıflığımızda.
Yine de aldım dersimi, eyledim ezber. Bir daha Mevlana hakkında yazmak mı, tövbe!

Dünyayı şefkat kurtaracak


Fitzgerald okuyorum yıllardan sonra: “Müşfikti Gece” bugün yazılsa Fransız Rivierası yerine belki Bodrum’da geçerdi.
Şöyle başlardı roman: “Ege’nin şirin sahilinde, Yunan adalarının karşısında büyük, gururlu, gül rengi bir otel vardır.”
O güzel çift Amerikalı değil İstanbullu olur ve günümüzün kaba-saba dünyasında gecenin şefkatine sığınırdı.
Gece onları koruyup kollar ve bir sonraki güne kadar dayanma gücü verirdi. Tıpkı şu an bana verdiği gibi.

İncir  Çekirdeği

Haberin Devamı

Hayat, başına gelenlere rağmen senin yaptığın plan-lardır.

Yazarın Tüm Yazıları