Yeni ramazan nostaljimiz

Dün, “Bizim kuşağın ramazan nostaljisi başladı” demiş bulundum, soranlar çıktı.

Haberin Devamı

Efendim, bugün yaşı 40’a merdiven dayamış bizlerin bücürlüğünde yaza denk gelirdi ramazan.

Haliyle, yoğun nem eşliğinde yaşanan mübarek ay bize çocukluğumuzu hatırlatıyor ve hayretler içinde soruyoruz: “Nerede o eski ramazanlar?”

Sahi nerede o genç ve güzel anneler? Çakı gibi babalar, sportif amcalar, Shogun hayranı halalar nerede?

* * *

Gözümü açınca gördüğüm ilk ramazan: Nemli sıcaklar, oruç gazisi olmamak için günün çoğunu uyuyarak geçiren ihtiyarlar ve iftara doğru balkonlardan yayılan kızartma kokusu...

Aynı şeyler var hâlâ. Tek fark, ayak altında dolaşan çırpı bacaklı veledin sakalındaki aklar.

Ha, bir de mazideki ramazan televizyonun tek hakimi “Çağrı” filmine alternatifler çıkmış.

Dün akşam Türk dizisi yavaşlığında ve Tarsem estetiğinde bir Hint filmi seyrettim: Jodhaa Akbar.

* * *

Haberin Devamı

“Sen nostaljiden ne anlarsın” derseniz, cevabım hazır: İnsanın kendi altın çağını araması.

Hepimizin geçmiş güzel günleri var ve onları hatırlayarak efkârlanma eylemine “nostalji” diyoruz.

Yoksa “eskiden Beyoğlu’na kravatsız çıkılmazdı” diyenlerin de derdi kravat falan değil aslında. Onlar Cadde-i Kebir’de fink attıkları günleri özlemekteler.

Çırpı bacaklı çocukluğunun peşinde koşan benim gibi fanilerse bir zamanların yaza denk gelen ramazan günlerini özlüyor işte.

Allah bilir büyükler bizi izleyip söyleniyordur şimdi “ah nerede o eski nostaljiler” diye.

Robbie yabancı değil

Kimseyi yabancısı görmeyen ve her ülkede kendisini evinde hisseden biri olarak diyorum ki: Eğer Robbie yabancıysa, Ayda da yabancıdır.
Ayda’ya Türk demek Madonna’ya İtalyan, Arnold Schwarzenegger’a Avusturyalı ya da Barack Obama’ya Kenyalı demek kadar mümkün.
Kızlarımızın milli gururunu zedelemek istemem ama acı gerçek bu. Hem Robbie’yi hiç olmazsa yıllardır iyi kötü biliyoruz. Ayda’dan daha yeni haberdar olduk. O yüzden gelin dünya vatandaşı olalım, damadı da bizden sayalım olsun bitsin!

Balbay’la hemfikir olmak şart mı?

Ne Mustafa Balbay’ın ne de Tuncay Özkan’ın fikirlerini paylaşıyorum.

Ama yine de bunca zamandır tutuklu olmaları içimi yakıyor.

Hem bu insanlar sarı çizmeli değil ki... Yeri yurdu belli gazeteciler. Zaten ortadan kaybolsalar itirafın büyüğü olur.

“Memlekette suçunu bilmeden yatan onca gariban var, aklın yeni mi başına geldi?” diyenlere cevabımsa şu: Evet, aklım başıma yeni geldi.

Ben kendi ayıbımı itiraf ettim işte. Hadi siz de kendi ayıbınızı itiraf edin, verin insanlara özgürlüklerini.

Referandum mührüne öneriler

Haberin Devamı

Ayşe Arman yine yaptı yapacağını ve referandumdaki oy mühründe “evet” yazdığını keşfedip fitili yaktı. Her zaman yapıcı biriyimdir. Tartışmaya girmek yerine mühürde “evet” yerine neler olabileceğini düşündüm.

Hazır vakit varken yetkililere arz ederim.

- Budur (Kendinden emin seçmenin seçimi).

- Mı acaba? (Recep Bey’i üzeceklere tekrar düşünme şansı).

- Aynen klaynen (Gençliğin hislerine tercüman).

- Erê (Maksat demokrasi olsun).

- Deermişim! (Boykotçulara dalga geçme imkânı).

- Bu da anam için! (Haşin kampanyalar yüzünden gaza gelenlere).

İncir Çekirdeği

Televizyona çıkıp “25 saat sonra kıyamet kopacak” diyen arkadaşa Orson Welles özel ödülü şart.

Yazarın Tüm Yazıları