Âşıklar kullanır birbirini

Bazen iyi hissetmemize yarayan bir gereç olarak kullanırız sevdiğimizi. Düğmesine basınca çalışsın isteriz. Tutukluk yapmasın.

Haberin Devamı

Tabii bu arada o da bizi kullanır. Bir karşılıklı kullanım söz konusudur. İki taraf da iş görüyorsa eğer, Şam’da kayısıdır.
Ama hiçbir sevgili kullanım kılavuzuyla gelmez. Hangi düğme nerede, nereyi fazla kurcalamamak lazım, deneme-yanılma yoluyla buluruz.
Deneriz ve yanılırız: Aşk zaten bunun için değil midir? Sevgili dediğimiz yanılgılarımızı tecrübe gibi görmemizi sağlayacak bir gereç değilse nedir?
Sevgili bir nevi maymuncuktur: Onunla içimizin kapılarını aça aça ilerleriz. Kendimizi tanıma yolculuğumuz böylece başlar ve sürer.
Aynı zamanda hesap makinesidir: Hayat denen şu ummanda düşe kalka ilerlerken ne kadar gücümüz kaldığını görmemizi sağlar.
Bazen bıçak gibi de kullanırız: Nice kem gözle bağımızı ve korkuların bizi zapt eden palamarını onunla kesip atmışızdır.
¡¡¡
Tabii birbirimize merhem de oluruz: Prospektüsümüz olmasa da anlaşmamızı sağlayan eski yaralarımız vardır.
Başımız sıkıştığında her derde deva İsviçre çakısı olmasını da bekleriz sevgilinin, dünyayı olduğundan güzel görmemizi sağlayacak pembe gözlük de.
Üflemeli çalgı, emme-basma tulumba, matkap ya da üzüm tabağı olarak da kullanırız, huzurla uyuyacağımız bir beşik olarak da...
Aşkta kullanmak da kullanılmak da mubahtır. Yeter ki aşkımızın kendisi saçma sapan şeylere alet olmasın.
Zaten aşklar bu yüzden bakım ister: Özen ve şefkat gerektirir. Sevgilimizin karnesindeki “eşya ve gereçleri dikkatli kullanma” notu düşükse, siren seslerinin eli kulağında demektir.
Son kullanma tarihimizin ne olduğunuysa bizden başka kimse bilemez. O gün geldiğinde bir de bakmışız geriye tamir edilecek bir şey kalmamış.

Dünya yalan, Müslüm gerçek

Haberin Devamı

Şu hayatta “bestelediğiniz şarkıyı Müslüm’den dinlemek” diye bir insanlık durumu var. Besteciyseniz dilerim bir gün başınıza gelir, çünkü hissin tarifi sahiden zor.
Kendi besteniz kanatlanıp gidiyor. İlk kez duymuş gibi etkileniyorsunuz. “Mucize” şarkımı hazretin son albümünde dinlerken yine öyle oldu.
Pek çok iyi şarkıcı var ama bu etkiyi uyandırabilen yok: Herkes şarkı yorumluyor ama bir tek o söylediğinde ibre bu kadar oynuyor.
“Yalan Dünya” albümüyle ilgili herkesin görüşü farklı olacaktır. Yazarınız ise “böyle deneyim bütün bestecilerin başına” demekle yetiniyor, müsaadenizle.

Filmin merkezine yolculuk

Haberin Devamı

Geçenlerde söyleşi için Boğaziçi Üniversitesi’ndeki Mithat Alam Film Merkezi’ne gittim. Hem bilgili hem de idealist olunca insanların neler yapabildiğine bir kez daha şahit oldum.
Salonu doldurmuş öğrencilerin Atatürk Türkiye’sinin ışığıyla parlayan gözlerine bakarken, kötümserliğe mahal olmadığını anladım.
Kendi öğrencilik yıllarım ve o zamanki hayaller, gözümün önünden film şeridi gibi geçti: Halit Refiğ’i, Bülent Tanör’ü, Ömer Kavur’u dinleyen genç gözlerim...
Geriye öğrencilerle zihinsel hazzı paylaştığımız söyleşinin tadı ve sağlam bir gerçek kaldı: Asla görmeyecektik, cumhuriyetin son jeneriğini.

İncir  Çekirdeği

Bir çocuk için iki kişi yetmez: Kuşaklar, depremler ve fırtınalar da gerekir.

Yazarın Tüm Yazıları