Paylaş
Şimdi “biz Müslüman değil miyiz?” ya da “Müslümanlar Türk değil mi?” demeyiniz. Anladınız siz.
Her şey kendimizi evvela Türk mü Kürt mü yoksa Müslüman mı saydığımıza bağlı.
AKP işte bu yüzden bir adım önde. Çünkü Türkler’in en az yarısı “önce Müslüman’ım” diyor. Tıpkı, Kürtler’in yarısının “önce Müslüman’ım” demesi gibi.
Böyle olunca da, AKP’nin yüzde 50 oy alması kaçınılmaz. Haliyle, durumdan memnunlar.
Çünkü bu şekilde kaybetmelerine imkân yok. Hatta koalisyon bile uzak ihtimal.
Eh, madem Türkiye siyaseti artık tamamen etnik ve dini kimlikler üzerinden dönüyor...Madem sonunda bu kadar Yugoslavyalılaştırabildik kendimizi...
Kaldıralım gitsin seçimleri. Nüfus sayımında “kendinizi ne sayıyorsunuz?” diye sorsunlar, olsun bitsin.
Şu durumda seçim fuzuli masraf. Son seçime 1 milyar dolar gitmiş. Sırf oy verme kabini, sandık, mühür, oy pusulası, sandık kurullarına giden 246 milyon.
Daha bunun kömürü var, bulguru var... Dünya vazgeçse biz vazgeçmeyiz masraflı seçimden.
Ama Türkler, Kürtler ve Müslümanlar olarak, Türk, Kürt ve Müslüman partilere oy veriyorsak, o zaman ne gerek var seçime?
Hatta vaade ne gerek var? Zaten bu partilerin kendileri başlı başına vaat.
Tabii “seçim sektörünün” iptalinden kaç kişi olumsuz etkilenir, orası bilinmez.
“Bizim emmioğlunun matbaası var, afiş bassın da biraz yürüsün çocuk” diyorsak, başka işler kaydırılabiliriz oralara.
O milyar dolarlık seçim ekonomisinden çocuklara kitap-defter bastırılıp verilse fena mı olur?
Seçim kampanyası yerine Van’daki okullara soba, ailelere ev, sokaklara park temin edilse? Televizyon propagandasına akıtılan parayla sağlık ve eğitim sistemi ıslah edilse?
Sokakta bağıra-çağıra gezen otobüsler da fakir fukarayı alıp memleketi dolaştırsa?
Sonu belli bir seçim uğruna sokağa atılan milyar dolar faydalı bir yere gider. Biz de rahat ederiz.
Şefin tavsiyesi: Çocuk da kariyer de
Eş İşten Geçmeden, Yonca Eldener’in sevimli bir romanı. Adı üstünde, eşlerle ve işlerle ilgili.
“Çocuk da yaparım, kariyer de” sloganıyla çalışma hayatına atılan ama 30’una geldiğinde umduğunu bulamayan Zeynep’i anlatıyor.
“Süper kadın” olmaya çalışırken başını hayatın taşlarına çarpan ama vazgeçmeyen bir kahraman.
Onun Tanrı’yı güldüren planları.
“Kargadan başka kuş, Dostoyevski’den başka yazar tanımam” diyorsanız siz bilirsiniz.
Değilse, “Eş İşten Geçmeden” yaz için hoş bir seçim olabilir.
Paylaş