Paylaş
Kasımpaşa, İstanbul’un Brooklyn’i sayılır. Ya da Brooklyn, New-York’un Kasımpaşa’sı.
Raconları bile benzer. İki mahallenin ahalisi de altta kalmayı sevmez. Taşı gediğine oturtmayı sever. İki mahallede de kavgadan kaçılmaz. Racon uğruna icabında can verilir.
Kasımpaşa’dan Başbakan da çıkar, kabadayı da. Kasımpaşa ikisiyle de övünür. Brooklyn’den hem yazar hem gangster çıkar. Brooklyn onların efsaneleriyle doludur.
Kasımpaşa, şehrin hem kalbinde hem de dışındadır. İstanbul’a fazla bulaşmaz. Kendi güzelliğini yaşar.
Brooklyn de, New York’un geri kalanına mesafelidir. Sanatçısıyla, dindarıyla, torbacısıyla ayrı büyüsü vardır.
Bir Kasımpaşalı ile bir Brooklynli bugüne kadar hiç kapışmamıştır.
Kimsenin aklına Kasımpaşalı bir Başbakan ile Brooklynli bir yazarın kapışabileceği gelmemiştir.
Zaten tersi olsaydı olay çoktan bitmişti. Kasımpaşalı yazar Allah yarattı demezdi. Lafları Çiçek Abbas misali yapıştırır, bitirirdi işi.
Oysa atışma biteceğe benzemiyor. Erdoğan hasmına “İsrail’e gitmeyi biliyorsun ama!” diyerek eli fena yükseltti.
Auster ise “İsrail’de tutuklu gazeteci yok. Türkiye’de var. Ne haber?” diyerek anında cevap verdi.
Erdoğan’ın gücü hatiplikten, Auster’in gücü yazarlıktan geliyor: İkisi de kelimelerin efendisi.
Artık her an Auster’in Yahudi atalarının Selanikli ittihatçılar olduğunu falan duyabiliriz. Erdoğan ise kendini George Bush ile kıyaslanırken bulabilir.
Temennimiz, iki güzide mahalle arasındaki gerginliğin en kısa zamanda tatlıya bağlanması. İhtiyar heyetlerine önemle duyurulur.
Soğuk havada sıcak türküler
Son 33 yılın en soğuk gecesinde, Özgür Kıyat konserine gittim. “Brass Bu İşleri” albümünün Babylon’daki tanıtımına.
Özgür Kıyat 32 yaşında olduğuna göre, konseri hayatının en soğuk gecesinde veriyordu. Ama bu, bizi türküleriyle ısıtmasına mani olmadı.
Makedon Aguşev Orkestrası’nın “Balka-nize” ettiği Anadolu türküleri eşliğinde, şahane bir gece yaşadık. Balkanlardan gelen sıcak hava dalgası gibiydi Özgür Kıyat’ın türküleri. Balkan rüzgârıyla içimiz ısındı.
Gençlik Allah’a emanet
“Dindar bir gençlik yetiştirmek istiyoruz” sözü aslında mantıklı.
Zaten şu saatten sonra gençlerin başka şansı da yok.
Çünkü yeni kapitalizm sağ olsun, başka maneviyat kalmadı.
Artık her şey para. Şiir yok, romantizm yok, vefa yok, zarafet yok, felsefe zaten hiç olmadı... Doların üstüne “Allah’a emanetiz” yazan Amerika gibi olduk nihayet. Ne kadar sevinsek az!
Bu yüzden, Başba-kan’ı tutarlı buluyorum. “Dindar bir gençlik yetiştirmek” artık tercih değil, mecburiyet!
tatlı Sözlük
Küresel ısınma: Bu hafta yalan olan şey.
Paylaş