Paylaş
İşte size şair Oğuzhan Akay’ın deyişiyle, “cinsiyetler arası diplomasinin” önemini gösteren bir örnek.
Uluslararası diplomasi Wikileaks yüzünden karalar bağlarken, karşı cinsle diplomasiyi güçlendirmek şart.
Yoksa sevgilimizin gerçek fikirlerini duymak hangimiz ister? Hangi çılgın diplomasi süzgecinden geçmemiş kanaatleri sindirmeye hazırdır?
Zaten hepimiz siyasetçiyiz: En yakınlarımız hakkında olmadık şeyler düşünür ama “konjonktürün” elverdiği kadarını söyleriz.
“Keşke senin yerine sarışınla evlenseydim” demeyiz mesela.
“Yatakta pek numaran olmasa da güven verdiğin için seninleyim. Asabiyetimi mazur görüver” denmez.
Ama tıpkı diplomatlar gibi, zamanla iyi kötü anlarız karşımızdakinin hakkımızda ne düşündüğünü.
* * *
Üstat Bilge Karasu’ya göre, insanın şu hayatta üç imajı var: Birincisi, kendi gözümüzdeki imajımız, ikincisi de başkalarının gözündeki.
Üçüncüsü de (buraya dikkat), başkalarının gözünde olduğunu varsaydığımız imajımız.
Ne kadar akıllı olsak da, bu üç resim pek üst üste oturmaz. Hep şaşırtıcı farklar çıkar. Başkalarının hakkımızda düşündüklerini duyunca bu yüzden şaşırırız.
Siyasetçiler bu yüzden şaşkın: İnsanın kendi imajını başkalarının ağzından sansürsüz duyması her zaman biraz şok edici olduğundan.
Başkalarının gözündeki imajımızı asla yüzde yüz kontrol edemediğimizden.
Cinsiyetler arası diplomasiye hak ettiği önemi vermeliyiz.
Uluslararası diplomasi gümlediğine göre, insanlığın bekası artık bize bakıyor.
Türkiye’nin ruhunu aramak
İki tür aydınımız var: İlki, taraflardan birinin amigosu olup garantili alkışı tercih edenler.
Diğer tarafta da ideolojileri, kalıpları ve kampları hallaç pamuğu gibi atıp, bazen yalnız kalmayı da göze alarak Türkiye’nin ruhunu arayanlar. Has aydınlar yani.
Bunların başında da Kemal Tahir. Türkiye’de onunla hesaplaşmadan entelektüel olunmaz.
Onu anlamadan Oğuz Atay, Cemil Meriç, hatta Mustafa Kemal idrak edilmez.
Haliyle, her devirde Kemal Tahir’i yeniden keşfetmek elzem. Kurtuluş Kayalı’nın hazırladığı “Bir Kemal Tahir Kitabı”, günümüz için bir fırsat. Ben sevdim, eller alsın.
Cüneyt’e ‘Hıncal Abi’ onayı
Cüneyt Özdemir, yazısına Hıncal Abi’nin ayar vermesinden yakınmış: “Her köşe yazarının başına er geç gelir.”
Bence boşuna üzülüyor. Çünkü bu ancak Hıncal Abi’nin listeye aldığı köşe yazarının başına gelir.
Hatta bir nevi onay mekanizmasıdır: Hıncal Abi ayarı verdiyse, bu onun gözünde artık “polemiğe girmeye değer” bir köşe yazarı olduğunuzu gösterir. Zaten başarılı bir televizyoncu ya da romancı olmanız durumu değiştirmez. Köşe yazarlığının yazılı olmayan raconudur.
Hiç unutmam, Hıncal Abi’den ilk ayarı yemek bana köşeciliğe başladıktan üç yıl sonra nasip olmuştu.
Şimdi gel de kıskanma Cüneyt’i.
İncir Çekirdeği
Türkiye’nin ruhu: Çağırmasak da her seçimde gelen şey.
Paylaş