Fazla aşktan ölmek

Arkadaşım Prekazi, 15 beş kadını birden idare ediyor. Sonunda bana sırrını söyledi: “Kadınların her biriyle ayda iki kez görüşüyorum. Beni unutmamalarını sağlayacak kadar sık ama sahiplenmelerini önleyecek kadar seyrek.”

Haberin Devamı

Demek ki her kadını 15 günde bir görüyor: “Peki sen onları unutmamayı nasıl başarıyorsun?” diye sordum. “Hepsinin yaşları, fizikleri, yataktaki tercihleri farklı. Böyle olunca hatırlıyorsun.”

Prekazi’yi seviyorum, çünkü kendisini biliyor. Tek bir kadına asla bağlanamayacağının farkında. Adamda küçücük bir mutsuzluk belirtisi arıyorum ama boşuna:
Hayatından gayet memnun.

Peki ben memnun değil miyim hayatımdan? O zaman niye onu yargılamaya çalışıyorum?

Niye yargılamaya çalışıyoruz cinsel dünyası bizden farklı olanları? Çok eşlileri, eşcinselleri, aseksüelleri?

Bunu yapıyoruz, çünkü hepimiz siyasetçiyiz aslında. Tek amacımız çoğunluğu ele geçirmek. İstiyoruz ki dünyadaki tek doğru seçim bizimki olsun.

* * *

Queen’in efsanevi solisti Freddie Mercury için kadim dostu Brian May şarkı yazmıştı, “Too much love will kill you” diye.

“Aklını başına toplamazsan fazla aşktan öleceksin” diyordu nakaratında.

Biseksüelliği seçtiğinden beri ilişkinin her türlüsünü yaşamıştı Freddie: AIDS’ten öldüğünde daha 45 yaşındaydı.

“Bir kadın işi ciddiye bindirecek olursa kibarca kapıyı gösteriyorum” diyor Prekazi: “Kimsenin boşuna vakit kaybetmesinin alemi yok.”

Ona vicdansız herifin teki olduğunu söylemek istiyorum. Bir başarabilsem, kendimi seçim kazanmış lider gibi muzaffer hissedeceğim.

Ama olmuyor... Çünkü merak ediyorum; Freddie Mercury sahiden fazla aşktan mı öldü, yoksa o aşklar sayesinde mi 45 yıl dayanabildi bu çirkin dünyaya?..

Haberin Devamı

Almanlar kazanınca kazanacak mıyız

Alman derken l harfine vurgu yapan, nizam-intizam meraklısı emekliler gibi, ben de Mesut Özil Paşa ve Miralay Schweinsteiger komutasındaki müttefiklerimiz Afrika cephesinde muzaffer olsun istiyorum.

Prusyalı subayları hatırlatan siyah formalarıyla sahra altında zafere koşsunlar...

Şaka bir yana, Almanlar bu dünya kupasında hiç olmadıkları kadar sempatik geliyor.

Herhalde sonunda takımı göçmen çocuklarına emanet ettikleri için.

Geçen hafta “Mesut yeni Zidane mı” diye sormuştum. Meğer kardeşimizin çocukluk kahramanı Zidane’mış sahiden. Bunu öğrenince kendimi Ömer Üründül gibi hissettim.

Fransızlar için Zidane neyse Mesut da Almanlar için yakında o olacak...

“Keşke bizim takımda oynasaydı” diye de dertlenmeyelim hiç: Arda’yla, Nihat’la, Emre’yle yapamadıysak, onunla da yapamazdık.

Haberin Devamı

Füsun Akatlı yazar oldu

“Ben yazar değil mizahçıyım” demiş Ephraim Kishon: “İnsan ancak öldüğü zaman yazar olur.”

Okurların Füsun Akatlı’sı, bazılarımızın Füsun Hocası, Zeynep’in annesi Füsun Hanım artık yok. Kishon’un lafı da şöyle olmalı bence: İnsanın yazar olup olmadığı, ancak öldüğünde anlaşılır. Fani vücudu kitaplarıyla okurun arasından çekildiğinde...

Mizah duygusunu her zaman sevdiğim Füsun Hanım dün zarifçe çekildi eserleriyle aramızdan. Yazarlığa yürüdü. Darısı başımıza...

İncir  Çekirdeği

Athena’nın son albümü kirli, güzel ve yaralı bir hayvan gibi tehlikeli.

Yazarın Tüm Yazıları