Evren’i karakola götürdüm

Geçen yazıda köşe yazarlığı hayatımın en çılgın hatasını yaptım. Kenan Evren’i ifade vermesi için karakola götürdüm.

Haberin Devamı

Okurlar uyarınca tekrar okudum ve inanamadım: Resmen “karakola ifade vermeye gitti” demişim. Hatta sahneyi hayalimde canlandırmışım.

Evren sabah uyanıyor, sporunu yapıyor, mavi gömleğini çekip aynada kendisine son kez bakıyor falan...

Şimdi ister pişkinlik sayın ister kaz çevirme: Bu açık seçik bir “dervişin fikri neyse zikri de odur” olayıdır.

Zaten devletin savcısının Evren’in ayağına gitmesi bu satırların yazarının içine bir türlü sinmemiştir. Bu durum olaya yapay bir hava vermekte, seçim yatırımı olduğunu fazla belli etmektedir.

Üstelik çakozlamayacağımızı sananlar tarafından planlandığı için zekâmıza hakarettir de.

Bu yüzden yazarınız içinden gelen sesi dinlemiş, sayın darbeciyi en yakın karakola ifade vermeye götürmüştür. Hayali bile güzeldir, itiraf edeyim.

Tabii her 12 Eylül yazısından sonra olduğu gibi “sen kaç yaşındasın ki o günlerden bahsedip Evren’i eleştiriyorsun” diyen birkaç mektup da aldım.

12 Eylül kafasını bu kadar iyi özetleyen başka laf yoktur.

Ne yani, Karlofça Anlaşması konuşacağımız zaman da o günlerde 30 yaşında olan birini mi bulacağız? Tarih programlarının yerini ruh çağırma seansları mı alacak?

Nereden baksak saçma.

Bu yüzden Kenan Paşa’yı karakola götürmek hoşuma gitti, ne yalan söyleyeyim. Savcı olsam kendisini çok yormamak için sadece tek bir soru sorardım.

“Büst Atatürkçülüğünü bayrak yapmak suretiyle bir neslin aydınlarını Atatürk’ten soğutarak bugünleri hazırladığınız için mutlu musunuz?”

Herhalde kızardı bu soruya. Hırçın bir sesle 1980 yılında kaç yaşında olduğumu sorardı. Ben de cevap verince tatsızlık çıkar, olay başlamadan biterdi.

Yani iyi ki ben götürmemişim Evren’i karakola.

Hem zaten gerçekten bir yere götürseler orası karakol değil savcılık olur, o da ayrı hikâye. Diyorum ya, nereden baksak saçma.

Haberin Devamı

Tipik kız kafası

Çiğdem Erken ismini duymadıysanız bu sizin kaybınız.

En özgün sanatçılarından birinden kendinizi mahrum bırakmışsınız.

Çiğdem’in uzun zamandır üzerinde çalıştığı “Kız Kafası” albümü nihayet piyasaya çıktı.

Hemen söyleyeyim, içinde “yaza damgasını vuracak şarkı” yok. Zaten “bomba gibi geliyorum, bu yaz benim yazım olacak” falan gibi bir açıklamasını da duyamazsınız.

Bunlar yerine içli bir ses, şahane dokunuşlar ve “Saçlarım Daha Uzunken” gibi hayat boyu dinleyeceğiniz şarkılar var.

Yaz deyince aklına sadece dıp ve tıs gelmeyenlere.

Haberin Devamı

İncir  Çekirdeği

“Asla Yalnız Yürümeyeceksin” kitabında nefis öyküler var. Ne yapıp edip okuyun.

Yazarın Tüm Yazıları