Paylaş
Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün 2008 tarihli araştırmasına göre, evli kadınların yüzde 39’u koca dayağına maruz kalıyor.
Yaşadıkları fiziksel şiddet sonucu yaralanan kadınların oranı yüzde 25.
Kadınların yüzde 42’si, fiziksel ve cinsel şiddeti aynı anda yaşıyor. Yaşadıkları şiddeti anlatamayanlar yüzde 48.
“Bazı durumlarda erkekler eşlerini dövebilir” ifadesine katılan kadınların oranıysa, ayıptır söylemesi yüzde 14.
Bu arada, “ayıptır söylemesi” lafını ilk defa yerinde kullanmış oldum. Öyle bir istatistik ki, insan telaffuz ederken yerin dibine geçiyor.
¡ ¡ ¡
Demek ki bazıları “dinimizin gereklerine göre” dövüyor karısını, bazısı da “Atatürk ilke ve inkilapları” doğrultusunda.
Hal böyleyken siyaset kavgası çok anlamsız gelmiyor mu size de a dostlar? Falanca parti gidip filanca gelince durumun değişeceğine sahi inanıyor musunuz?
Bakınız Kasımpaşa taraftarı futbolla ilgisiz üç müzisyeni İstiklâl Caddesi’nin ortasında hastanelik etmiş.
Hayal edebiliyor musunuz bunu yapanların büyüdüğü aile ortamını?
Ayıptır söylemesi, ben edebiliyorum: Çıplak ampulle aydınlanmış bir odada kahve höpürdeten baba, gözündeki morlukla köşede örgü ören anne ve dayak korkusuyla çıt çıkarmaya korkan, terörize olmuş çocuklar.
Ülkemizi kasıp kavuran kadın ve çocuk dövme modasının tasarım atölyeleri buralar işte.
Son koleksiyonların hazırlanıp defileye hazır hale getirildiği trend merkezleri.
Podyum dün İstiklâl Caddesi’ydi, yarın kim bilir neresi olacak? Moda ne ki zaten: İnsanın kendisine yakışanı dövmesi.
Futbol ateşi
Vaktiyle “Türkiye’de ne kadar futbol varsa o kadar roman var” demişti Fethi Naci.
Bendeniz de diyor ki: “Memleket siyasetinin hali neyse, liginin hali de o.”
Nasıl Anadolu sermayesi zenginleşip iktidarı İstanbul sermayesinin elinden kapıverdiyse...
Bursa, Trabzon ve Kayseri de iktidarı İstanbullu üç büyüklerin elinden kapmaya hazırlanıyor.
Bursa’nın geçen yılki şampiyonluğuna ve bu haftaki puan tablosuna bakıp “olmaz öyle şey” demek zor.
Tek ricam, bu tezimi kullanacak köşecilerden: Nereden alıntı yaptığınızı belirtirseniz, uygar dünya adına sevinirim.
Kıbrıs’ta iki üniversite
“Türk Edebiyatı Kıbrıs’ta” etkinliğinde, iki üniversiteye konuk oldum: Yakın Doğu ve Girne Amerikan.
İki okulun da öğretim üyeleri kibar, idarecileri bilgili, tesisleri moderndi...
Ama iş öğrencilere geldi mi, gözardı edemeyeceğiniz bir fark çıkıyordu ortaya.
Yakın Doğu’daki öğrenciler ne kadar bilgili ve eleştirelse...
Girne Amerikan’dakileri bir o kadar laubali ve dünyadan habersiz gördüm...
Pek uzak olmayan iki okulun öğrencileri arasındaki bu farka ermedi aklım. Belki de fazla Amerikan olmak bazen göz çıkarıyordu.
İncir Çekirdeği
Yazar değilim, beyninize
yapışan bir sakızım ben.
Paylaş