Paylaş
Okur mektuplarını okuyunca, biraz daha açayım dedim.
Öteden beri, Mevlana’nın önemli bir feylesof olmadığını düşünürüm. Dediğim gibi, dişe dokunur fikirlerini toplasak bir dosya kâğıdı etmez.
Hele Nietzsche’yi, Epikuros’u ya da Barthes’ı filozof sayacaksak, Mevlana’nın bunlarınkine katacak bir şeyi yoktur.
Çoğu Doğu filozofu gibi, filozoftan çok şairdir Mevlana. Mesnevi de bugünün ölçülerinde şiir kitabı olarak değerlidir.
Şairlik de boru değildir tabii ama Mevlana’yı filozoftan saymamızı gerektirmez.
¡¡¡
Öte yandan, rasyonalizmin demode sayıldığı bir devirdeyiz. Tüm dünyada bir mistisizm merakı almış gidiyor. Diğer doğulu “filozoflar” gibi Mevlana da zaman zaman giriyor Batı’nın mönüsüne.
İyi de oluyor bence. Dünyaya açılmak, uluslararası pazarları zorlamak isteyen sanatçılarımıza köprü oluyor.
Bizimki gibi çevre ülkelerin sanatçıları için, merkeze bağlayacak böyle köprüler önemlidir.
“Merkez” derken de Amerika’nın ya da Avrupa’nın galerilerini, yayınevlerini, film dağıtımcılarını kastediyorum tabii.
Nitekim kısa zamanda müziğimizden edebiyatımıza, bütün sanatımız dönen dervişlerle doldu. Mustafa Altıoklar’ın projesi de bunun yeni bir halkası.
Ama bu eserlerin başarısı Mevlana’dan değil, o romanları yazan ya da müzikleri yapanların hırs ve yeteneklerinden kaynaklanıyor.
Günümüz dünyasında çoğu kişinin bırakın Barthes’ı, bir De Botton kitabı okuyacak mecali bile yok. Bu durumda Mevlana gibi özlü söz üstatları ister istemez öne çıkıyor.
Bunun da, neyin ne olduğunu bildiğimiz takdirde hiçbir mahsuru yok. Twitter’ın yıldızı da Oscar Wilde değil mi?
Ezel tipi oyunculuk
İki haftalık aradan sonra Ezel izledim ve eleştirilerin tersine, senaryonun halini hiç fena bulmadım. İşin mekteplisi olarak derim ki bu yapı rahat rahat bir sezon daha kaldırır.
Ama bugün Yasemin Altan söyleyince dikkat ettim, oyunculuklarda bir gariplik var. Dizinin Kurtiz ve Bilginer dışındaki erkekleri hep aynı telden çalıyor.
Hadi açık söyleyeyim, hepsi gittikçe Barış Falay gibi oynuyorlar. Vurguları bile zaman zaman onu andırıyor. Sürekli beraber takılmanın yan etkisi herhalde.
Yeminimi bozdum
“Daha da yazmam siyaset yazısı” dememin üstünden bir hafta geçmedi ki, buyurun yine dayanamadım.
Genelkurmay Başkanlığı’nın “ikinci dil” bildirisi muhalefete darbedir. Tıpkı seçimden önceki, Ak Parti oylarının patlamasına yardımcı olan e-muhtıra gibi.
Subay dostlarımız niye böyle olduğunu anlamayabilirler. Zaten anlamaları da gerekmiyor. Biz de sonuçta askerlik sanatından anlamıyoruz.
Bilmeleri gereken, sahiden faydalı olmak istiyorlarsa muhalefeti aydınlara ve siyasetçilere bırakmaları gerektiği.
İncir Çekirdeği
Bazılarının “siz” demekten “sen” demeye geçiş hızı başımı döndürüyor.
Paylaş