Paylaş
Mozart’ın kahvaltısı zehir olur, Ludwig mezarında ters döner, Münir Nurettin telefona sarılır.
Ama madalyonun bir de öbür yüzü var.
Bir milletin Fazıl Say gibilere ihtiyaç duyması için belli bir kültür düzeyine ulaşması lazım.
Ancak evrensel değerlere bir ucundan bağlı olanlar böyle kişilerin yokluğunu hisseder.
Gerçekçi olmak gerekirse, bugünün Türkiye’si pek oralarda değil.
Ne kültürel açıdan oralarda ne de eğitim ve hassasiyet açısından. Olmak gibi bir derdi de yok.
Haliyle, Fazıl sahiden çekip gitse ve bir daha vatana dönmese, çoğunluğun umrunda bile olmaz.
Hatta “iyi oldu din düşmanına, mikroptan kurtulduk” diyenler olur.
Sadece küçük bir azınlığın içi yanar; evrensel bir sanatçıya memleket dar edildi diye.
O küçük azınlık da zaten bugünün Türkiye’sini yönetenlerin hazzetmediği insanlar.
Her fırsatta entel-dantel olmakla, halka yakın olmamakla, elitistlikle suçlananlar.
Onlar, Fazıl’ın deyimiyle “devrik rönesansın çocukları”.
O rönesans ki, devrilene kadar birkaç nesil yetiştirmeyi başardı.
İşte o nesiller, şimdi kendilerini Fazıl gibi hissediyor: Dışlanmış ve ötekileştirilmiş.
Aynen bir zamanlar başörtülü kızların ya da Kürtler’in hissettiği gibi, evet.
Hadi açık konuşalım: Bugünün Türkiye’sinde devrik rönesansın çocukları dışında kimsenin Fazıl’a pek ihtiyacı yok.
Tıpkı Enis Batur’a, Ferhan Şensoy’a, Zülfü Livaneli’ye, Bedri Baykam’a, Metin Erksan’a, Muazzez İlmiye Çığ’a, Leyla Erbil’e, Candan Erçetin’e olmadığı gibi.
Bu isimlerin hepsi birden memleketi terk etse, çoğunluğun fazla umrunda olmaz.
Ama Kadir Çöpdemir ya da Kıvanç Tatlıtuğ üç gün ortada görünmese meraklanırız.
Fazıl’a ihtiyaç duyacak düzeye gelmemizse hemen olacak bir şey değil.
Böyle şeyler için bazen nesiller geçmesi gerekir.
Tabii kendi rönesansına sırtını dönmüş bir millet o güne kadar ayakta kalır mı, Allah bilir.
ŞEFİN TAVSİYESİ
Sanat uzun, hayat kısa
Zülfü Livaneli demişken, onun “Sanat Uzun, Hayat Kısa” kitabının tam zamanı.
Modern bir rönesans insanının sanatın her boyutundan insana bakışını yansıtıyor.
Hem kendi fikrimizi savunup hem de saygılı olabileceğimizi gösteriyor, daha da önemlisi.
Şu kısa hayatımızda gençlere yapabileceğimiz en büyük iyilik, herhalde böyle kitaplar tavsiye etmek olabilir.
Paylaş