Paylaş
Bazıları için umut psikanaliz seanslarıdır, bazıları içinse anti-depresan ilaçlar.
Ama daha makul bir çözümü var depresyonun. Bu çözüm, başkalarını düşünmek.
Belki göründüğü kadar kolay değil. Ama bilinen en etkili yol.
Balıkların hikâyesini hatırlarsınız: Yaşlı balık, okyanusta karşılaştığı genç balıklara sorar: “Selam gençler, su bugün nasıl?”
“İyidir” diye cevap verir gençler. Ama yaşlı balık uzaklaştıktan sonra birbirlerine bakarlar: “Su da neyin nesi?”
Depresyon mağduru yazar David Foster Wallace, “Bu Su” kitabında bunu çok güzel anlatır.
Genç balıklar suyun ne olduğunu bilmez. Onlar aslında, Hayali’nin şiirindeki “derya içinde olup deryayı bilmeyen” varlıklardır.
Haliyle, evren etraflarında dönüyor sanırlar. Su diye bir şey olduğundan habersizdirler. Tıpkı insanlığın Kopernik’e kadar koskoca evrenin kendi etrafında döndüğünü sanması gibi.
New-York’lu romancı ile payitahtın şairini buluşturansa, kara duygudan nasıl çıkılacağını anlamış olmaları.
Çünkü su, bizi çevreleyen evren: Bizden bağımsız, bize bağlı olmadan, bizi hesaba katmadan akıp giden şey.
Depresyonun bize oynadığı oyunsa, kendimizi dünyanın merkezi sanmamız.
Bu yüzden, onun yaklaştığını sezer sezmez başkalarını düşünmeye başlamak şart. Hatta düşünmek de yetmez, yardım etmeliyiz başkalarına.
Şiarımız şu olmalı: “Depresyonda mısın? Birilerine yardım et, bir şeyin kalmaz!”
Hiçbir anti-depresan ilaç, eski giysileri paketleyip evsizlere ulaştırmak kadar iyileştirici değil.
Hiçbir psikanaliz, Van’a gidip yardım gönüllüsü olmak kadar bize iyi gelemez.
Dünyanın acılarımızın etrafında dönmediğini hatırlayınca fark ederiz, evreni oluşturan suyu. İçinde nice yaşlı balıklar, aç çocuklar ve depremzedeler vardır.
Bu bizi kendimizi düşünmekten kurtarır.
Yoksa depresyon aslında bencilliktir. Çaktırmadan şımartır insanı: Başkalarını umursamama hakkına sahip olduğumuzu sanırız.
Oysa bu hak kimsede yok. Hiçbirimize dünyanın kendi dertlerimizden ibaret olduğunu sanma izni verilmedi.
Ne Allah izin verdi buna ne terk eden sevgili ne de anne-babamızın hataları. En iyisi bunları bir kalem geçmek.
Vakit kaybetmeden perdeleri açmalı, kendi kendimizi kurban muamelesiyle şımartmaktan vazgeçmeli ve sıvamalı kolları.
Köşede bir evsiz üşüyor. Kötü bir gün geçiren kardeşimiz bizden telefon bekliyor. Komşunun askerdeki oğlu yaralı. Sokak köpeklerinin yemeğe ihtiyacı var.
İçinde yüzdüğümüz evren, bizi çağırarak devam ediyor akmaya. Depresyona zaman yok.
tatlı Sözlük
En sağlam direniş: Kalbi temiz tutmak.
Paylaş