Paylaş
Fıskiyesi susuz havuzun karşısında bira içiyorlar.
Parkın bir tarafındaki rock grubu, kafa-göz yararak Nirvana’dan “Smells Like Teen Spirit”i çalıyor. Diğer uçtaysa Bulgar gaydası öttüren tıfıl bir köylü. İkisinin mendilinde de fazla bozukluk yok. Biranın etkisiyle içimdeki Serdar Erener uyanıyor ve “ulan bunlar beraber çalsa çok para yapar!” diye düşünüyorum: Gaydalı rock grubu. Süper konsept.
Bulgarlar bizim gibi sentez meraklısı bir millet değil. Bu yüzden “Anadolu Rock” muadili bir müzikleri yok. Benim müzisyenler niye “Balkan Rock” starı olmasın?
Tam gaza gelecekken içimdeki diğer sesten alıyorum ayarı: “Rahat olsana kardeşim, ne konsepti şimdi?”
“Adamlar sırf stres atmaya pazar günü parka gelmiş” diyor: “Konsepti-projeyi unutmak için. Sen de öyle yap. Şu cırlak gayda sesinin, şu akordu bozuk elektro gitarın, baharın tadını çıkar. Başka bir şey isteme. Mallığın lüzumu yok.”
İçimdeki Serdar’ı içimdeki sese havale edip oturuyorum bir banka, kendimi Vitoşa Dağı’ndan esen rüzgâra bırakıyorum.
Rüzgâr alıyor beni, dağı tepeyi aşırıp geçen yüzyılın Ankara’sına götürüyor. Yine böyle bir bahar günü, Yüksel Caddesi’nde kızları kesen kopilin yanına.
Prekazi stili saçı, sırtında “Queensryche” yazan kot montu ve soluk benziyle insanda şefkat uyandırıyor. Yanına oturmak, sonraki 20 yıl hakkında konuşmak istiyorum.
Ama omzuma bir şey çarpıyor ve geliyorum kendime: Açıyorum gözlerimi, iki küçük yaratık. İtişerek gelip toplarını alıyorlar.
Bir de bakıyorum park o minyon ve gürültücü yaratıklarla dolmuş çoktan.
Anneler telaş içinde sağa-sola koşturuyor.
Çekiyorum biramdan bir yudum, pazar rehavetine kapılıyorum: Baharın işgali Sofya içlerine doğru, küçük ve kararlı adımlarla ilerlemekte.
Monica, Vincent ve Yılmaz
Fransız seyyah Frederic Beigbeder günlüğünde Türk kadınını şöyle tarif eder: “Vincent Cassel’siz Monica Bellucci’ler.”
Nihayet Monica yanında kocası Vincent olduğu halde Türkiye’ye arz-ı endam etti.
Yılmaz Erdoğan’la boğazda balık yerken çekilmiş resimlerine bakarken Beigbeder’in sözünü hatırladım.
Benim bildiğim Yılmaz Erdoğan’ın aklında her daim onlarca fikir vardır. İnşallah bunları yeni arkadaşlarıyla hayata geçirir, sinemamız sükse yapar.
Ama günün birinde Fransız kadınını tarif için “Yılmaz Erdoğan’sız Belçim Bilgin’ler” falan derlerse karışmam, onu da söyleyeyim.
İncir Çekirdeği
Cumhuriyetimiz 2023’e doğru mu gidiyor yoksa 1984’e doğru mu?
Paylaş