Paylaş
Bu tarz içerikler değişirse, verilen mesajlar farklılaşırsa, şiddet vakalarında belirgin bir azalma yaşanır mı?
Bu soruların kesin olarak yanıtını vermek güç ama şu bir gerçek ki, dijital yayınlar kontrolden çıkmış durumda.
RTÜK, geçenlerde “televizyon yayınlarında şiddet” başlıklı bir araştırma yaptı. “Şiddetin meşrulaştırılmasına asla izin vermeyeceğiz” diyen RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’den en azından televizyon ekranlarındaki şiddeti önlemek adına adım atılacağını duymak iyi geldi.
Yayınlardaki aile, kadın ve çocuklar için problem teşkil eden şiddet içerikleriyle kararlılıkla mücadele edeceğini açıkça belirten RTÜK, bu konuda kamuoyunun nabzını tuttu. 26 ilde 15 ve üzeri yaştaki 2 bin 600 kişiyle gerçekleştirilen araştırma, ilginç sonuçlar ortaya koydu.
Araştırmaya göre katılımcıların yaklaşık yüzde 94’ü televizyon yayınlarında şiddet içeriklerinin orta ve daha fazla düzeyde olduğunu düşünüyor. Kadınlar, erkeklere göre televizyon yayınlarında şiddete daha fazla yer verildiği görüşünde.
Bir başka çarpıcı nokta, şiddet algısının yaş grubuna göre değişkenlik göstermesi...
36-50 yaş arası bireyler, televizyon yayınlarında şiddete fazla yer verildiğini ifade ediyor. Oysa 15-25 yaş grubunun yüzde 33,3’ü, şiddete yer verilme sıklığının çok az olduğu görüşünde! Yani görünen o ki pek çok genç şiddeti kanıksamış durumda...
Dünya genelinde de tablo hemen hemen böyle...
Her ülkenin kendi medyası, televizyonu, radyosu farklı sonuçta! Ama ben uzun süredir bu konuya takılıp kaldım. Gençlerin neden ekranlardaki şiddeti kanıksadığını sorgulamaya başladım.
Neden şimdi? Neden dünya genelinde 15-25 yaş grubu şiddeti kanıksadı? Naçizane eğitimci kimliğimle konuyu araştırdığımda ilginç bir sonuçla karşılaştım.
Bizler gözümüzü dizi ve filmlere dikmişken, drill trap rap denilen müzik türüne olan ilginin hızla arttığının farkına varmadık. “E ne var bunda, müzik işte?” diyeceksiniz. Ama öyle değil...
Bu akımın, dünya genelinde gençlerin şiddeti kanıksamasında büyük payı olduğunu gösteren araştırmalar var.
Çünkü drill trap rap şarkıların sözleri, sokak şiddetini adeta pompalıyor.
Velhasıl öyle bir döneme denk geldik ki, gençlerin ruhsal ve fiziksel sağlıklarını korumak için düzenlemelere, denetlemelere her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Yoksa bu işin sonu kötü...
Can dostlar emin ellerde
Haberlerde ya da sosyal medyada “hayvana şiddet” haberi gördüğümde kanım çekiliyor. Bir korumasız cana, tamamen bilerek ve isteyerek eziyet edilmesini aklım almıyor.
Ama kötüler azınlıkta, iyilik bulaşıcı... Sokaklarda eskiden olmadığı kadar çok mama ve su kabı görüyor, satın almaktansa sokak canı sahiplenenlerin arttığını duyuyorum.
Hiç şüphesiz bu uzun yolda belediyelere de büyük görevler düşüyor. Bu bağlamda Üsküdar Belediyesi’nin açtığı hayvan hastanesi herkese örnek olsun.
Üsküdar Belediyesi Minik Dostlar Kliniği, İstanbul’un en gelişmiş hayvan hastanelerinden biri ve burada yılda ortalama 45 bin hasta hayvana bakılıyor.
Çoğunlukla sokakta bulunan sahipsiz hayvanlar getiriliyor ve hepsinin tedavisi ücretsiz yapılıyor, acil servis hizmeti de bulunan klinikte aynı anda 8 ameliyat yapmak da mümkün.
Böyle güzel örnekler hep çoğalsın, dört gözle beklediğimiz yeni hayvan hakları yasası da bir an önce çıksın diyorum.
Yakışmadı
Bülent Ersoy’un kürk merakı ve kürk polemikleri herkesçe malum...
Ama konu eskimiyor, o kürklerin ne kadar acı verici yöntemlerle elde edildiğine dair bilgiler, Ersoy’da hiçbir işe yaramıyor. Her kış aynı konu magazin gündeminde yine yeniden yer buluyor.
Bülent Hanım, geçenlerde bir kez daha kürk alırken görüntülenmiş. Yeni kürkü de öyle böyle değil, bakamazsınız. Tilkinin kafası bile üzerinde, Ersoy’un omuzundan sarkıyor, sanki “Bana hiç mi acımadınız?” der gibi gözümüze bakıyor!
Neyse... Bülent Ersoy, alışveriş sonrası kürklerini ÇYDD’ye bağışlayacağını açıklamış. “Çağdaş Yaşam” adı taşıyan bir dernek de haliyle kürk bağışını kabul etmemiş.
Ersoy bunun üzerine bir açıklama daha yapmış: “Mal varlığımın bir kısmını ÇYDD’ye bağışlamıştım. Ancak vasiyetimi yeniden düzenletme kararı aldım” diye.
Bülent Ersoy’un kürk ısrarı mı daha yakışıksız yoksa “madem öyle, size kuruş yok” benzeri açıklaması mı, bilemedim.
Paylaş