Tayyip zaten iktidarda!

Tayyip zihniyeti Türkiye'de iktidarda ağırlığını koruyor. Soruna önce Tekel'den başlayalım.

Tekel dev bir KİT haline geldi. Üretmekten çok, sınırlamayla ilgilenir oldu. Disiplin paravanası altında, içki üretimini devletin demir pençesi altında tuttu. Şimdi, ‘‘ama zamanla şarap ve bira bu yasanın kapsamı dışına çıkartıldı’’ diyenlere soralım. Dünyanın neresinde şaraptan bizdeki gibi vergi alınıyor?

Recep Tayyip Erdoğan'ın içki satışları için referanduma gitme önerisi basında epey gürültü kopardı. Duymamışlar için özetleyeyim: AK Parti Başkanı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken belediyeye ait yerlerde içki satışını yasaklatmıştı. Kendisine Habertürk'teki bir programda bu durum hatırlatıldı. O da görüşünü, ‘‘İçki yasağından halkın büyük bölümünün memnun olup olmadığını öğrenmek için referandum yapalım’’ diye açıkladı.

Ertuğrul Özkök, Erdoğan'ın çoğunluk yönetimi ile çoğunluk tahakkümünü birbirine karıştırdığını yazdı. Meselenin, aslında bazı insanların çoğunluk adına başka insanların hayat tarzlarına müdahale hakkını kendilerinde görmesi olduğunu belirtti. Oktay Ekşi, başyazısını bu konuya hasretti.

Ben de bu konuda bir siyaset bilimi öğrencisi sıfatıyla görüşümü açıklamadan kendimi alamadım. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde siyaset bilgisi bu kadar kıt, böylesine siyasetin ‘‘s’’sinden haberi olmayan bir siyasi parti lideri tanımıyorum. AK Parti Genel Başkanı bu alanda cehaletin sınırlarını feci şekilde zorluyor. Demokrasinin çağdaş yorumunun azınlık haklarına saygı ve onları koruma olmadığını bilmemek bu cahilliğin en apaçık göstergesi.

Şimdi gelin benzer bir soru soralım: Türkiye'de mayo ile denize girmek serbest olsun mu? Bunu bir referandum konusu haline getirsek ve taraflar dilediği propagandayı yapsa, sizce sonuç ne olur? Recep Tayyip Erdoğan gibi düşünenler referandum sonucunu kolay tahmin edebildikleri için, hiç şüpheniz olmasın, günü gelince böyle bir meseleyi kaşımakta beis görmezler.

İşin acıklı yanı, bu kafa Türkiye'de maalesef prim yapmakta. Çünkü onların Cumhuriyeti kuran irade ile kavgaları var. Cumhuriyeti kuran irade, Türk toplumunu Batı uygarlığı ile buluşturmak gibi çok ciddi bir projenin mimarı ve takipçisiydi.

ÖZGÜRLÜK SERÜVENİ

Batı uygarlığı denince bundan sadece içkiyi anlamak ancak safdillere mahsus olabilir. Batı, burada bir yaşam biçiminin de ötesinde bir anlam yükü taşıyor. Batı denince, kökleri Roma'ya dayanan bir hukuk sistemi görülmekte. Batı denince, dinle ilgili konuların kişisel bir alana indirgenmesi ve kamu düzeninden dışlanması anlaşılmalı. Batı denince, bireyin özgürlük serüvenindeki kazanımları gündeme geliyor. Onun için de mesela din ve vicdan hürriyetini kamusal alanda dinin hakim olmasına cevaz verilmesi gibi anlamak, Batı'yı hiç anlamamış olmakla aynı şey!

Böyle bir zihniyete karşı yazılanları memnuniyetle okuduğumu itiraf edeyim. Yalnız takıldığım bir nokta var ki, bu hiç dile getirilmedi. Bu yazıyı kaleme almamın -ve bir pazar günü böylesi didaktik bir yazıyla karşınıza çıkmamın- en önemli nedeni de bundan başka bir şey değil. Tayyip zihniyeti Türkiye'de, mevcut yasalara rağmen, ciddi biçimde iktidarda ağırlığını koruyor. Bakın nasıl iktidardalar anlatayım...

Şaraba ağır vergi koyan tek ülke

Soruna önce TEKEL'den başlayalım. TEKEL'in kuruluş gerekçesinde, Cumhuriyet'in ilk yıllarında yerlerde sürünen içki sektörünün devlet eliyle ayağa kaldırılması vardır. Kimse o dönemin özel sektör düşmanı olduğunu iddia etmesin. Dileyenlerle böylesi bir iddiayı her platformda tartışmaya hazırım.

Asıl sorun, üretimin belli bir disiplin içinde arttırılmasıydı. Ama sonuçta ne oldu? TEKEL dev bir kamu iktisadi teşebbüsü haline geldi. Üretmekten çok, sınırlamayla ilgilenir oldu. Disiplin ve kamu sağlığını gözetme paravanası altında, içki üretimini devletin demir pençesi altında tuttu. Özel sektöre prim tanımadı.

Şimdi, ‘‘ama zamanla şarap ve bira bu yasanın kapsamı dışına çıkartıldı’’ diyenlere soralım. Dünyanın neresinde şaraptan bizdeki gibi vergi alınıyor? ‘‘Tarımı destekleyeceğiz’’ diye meydanlarda palavra sıkan siyasetçiler nasıl oluyor da, tarımsal kökenli bir ürünü böyle ağır bir vergiyle cezalandırıyor?

VERGİLER PEŞİN ÖDENİYOR

Onlar sussa da ben cevabı vereyim: Dünyada sadece Fransa'da ve çok küçük, sembolik bir yüzde dışında, hiçbir yerde şarap üretiminden böyle vergiler alınmıyor. Türkiye'de ne mi alınıyor? Bir şarap üreticisi üzüme, işçiliğe, şişeye, etikete, mantara peşin peşin parayı öder ve kurtulur sananlar yanılmakta.

Üretici malını sattıktan sonra, parasını tahsil etmesi beklenmeksizin, devlete peşin olarak maliyet üzerinden yüzde 16 Ek Vergi, yüzde 10 Savunma Sanayii Fonu, yüzde 15 Eğitim Fonu, yüzde 3 de Mera Fonu öder.

Ayrıca bunlara bir de yüzde 18 Katma Değer Vergisi eklenir. Yakında ise Özel Tüketim Vergisi sürprizi var.

SİRK CAMBAZI OLDULAR

Ya ithalat? Orada zaten düzen, ‘‘içki ithal edilmesin’’ ilkesi üzerine kurulmuş. Zaten içki ithalatçıları bir gün işsiz kalırlarsa, dünyanın bütün sirklerinde kendilerini yeni işlerin beklediğini biliyorlar. Bu kadar yıllık cambazlıktan sonra hangi sirk çalışanı onlarla boy ölçüşebilir?

Delirtici formaliteleri aştınız diyelim. Sonra yüzde 500'lere varan vergi, resim, harç ve benzeri ödemeleri yapmak nasıl bir ıstıraptır, çekene sormalı. İçecek olanlara gelince, bu düzenlemelerin mimarlarına göre ‘‘içmesin keratalar’’!

Bütün bunlardan sonra birisi bana Recep Tayyip'in muhalefette olduğunu söyleyince deliriyorum. Onlar belki bedenen muhalefette, ama zihniyetleri iktidarın ta kendisi. O yüzden ‘‘bu kadar vergiden sonra şarap nasıl satılır?’’ sorusunu yasa koyucu hiç sormaz. Çünkü Tayyip kafasında olanlar için ‘‘içki bütün kötülüklerin anasıdır’’!
Yazarın Tüm Yazıları