Sokak köpekleri

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

Sokaklarda başıboş dolaşan kedi ve köpekler gündeme zaman zaman gelip oturuyor.

Zamanı, kahve falındaki gibi. Bir üç zaman ki, üç gün mü desem, üç hafta mı, üç ay mı, yoksa üç yıl mı, ben de bilmiyorum.

İşin garip yanı, bu tartışma daha son noktanın konduğu gün, mürekkebi kurumadan unutulup gidiyor.

Sonra küçük bir kıvılcım. Konu yine gündeme taşınıyor.

Yıllardır bu işler böyle gidiyor...

* * *

Şimdi yine benzer bir tartışma gündemde.

Hıncal Uluç ortaya bir öneri attı, ortalık karıştı. Zaten ortalığı karıştırmayacak önerinin Hıncal'ın sepetinde işi ne?

Hıncal'ın söylediğini doğru dürüst, başından sonuna okumaya niyetli olmayanlar çok. Okusa bile anlamaya niyetli olmayanlar da bir o kadar. Söylenenlerin içinden cımbızla laf çekip, bir söz üzerine sayfalar dolusu yazı döktüren de hiç azımsanmayacak bir kitle.

* * *

Bunlar bir kenara, bir de işin özüne karşı çıkanlar var.

Bekir Coşkun, bu sınıfın sesini duyurmak üzere Hıncal'a sert bir cevap yazdı.

İşin püf noktası, sokak köpeklerinin uyutulup uyutulmaması. Türkçesi öldürülüp öldürülmemesi.

Hıncal "öldürülsün" diyor. Bekir Coşkun, "öldürülmesin, kısırlaştırılıp ölünceye kadar bakılsın" görüşünü savunuyor.

Ben, bir canlıyı sadece hayatımızı korumak veya sürdürmeyi sağlamak üzere beslenmek amacıyla öldürebileceğimize inananlardanım. Bu durum bile, düşündüğümde bana acı veriyor.

Evde olsun, sokakta olsun, bütün hayvanların yaşama hakkına saygı duymak gerekiyor.

Hepsinden daha akıllı olduğumuz iddiasının sahibi bulunduğumuza göre, birlikte nasıl yaşayacağımızı düzenlemek ve gereğini yapmak da bizim üzerimize vazife.

* * *

Bir son sözüm daha var.

Diğer canlılara yaşama hakkı vermek yeterli değil.

Onları sevmek de gerekiyor.

Bizden sadece ekmek ve su istemiyorlar. Aynı zamanda sevgi bekliyorlar. Hatta sevgi, ekmek ve sudan da önemli.

Unutmayalım, evrenin varlık nedeni ne olabilir diye bir düşünün. Bir başka deyişle, yaradılışın hikmeti nedir?

Ben, bu sorunun cevabını tek kelimeyle "sevgi" diye veriyorum.

Perihan Mağden'den korkmasam bu sevgi işini daha ayrıntılı yazacağım.

Şimdilik sözüm, "daha iyi bir cevabı olan ortaya çıkıp söylesin"den ibaret...

Kadıköylü’nün derdi

Köşe yazarının ayrıcalığı, dilediğini yazabilmek. Düşüncesini özgürce açıklayabilmek.

Ama bir de okuyucuların görüşleri var.

Gazete onlara da ait.

Öyleyse bu köşeler kamuya açık olmalı.

Ben yukarıda sokak köpekleriyle ilgili görüşlerimi yazdım.

Oysa bir de Kadıköylü okurumun görüşü var.

* * *

Kendisini, "bir 26 Mart Parkı sakini" olarak tanıtan okurum, Kadıköy Belediye Başkanı'na şunları söylüyor...

"Sayın Başkan,

Doğma büyüme Kadıköylü sayılırım. Son birkaç yıldır da Feneryolu semtinde oturmaktayım.

Bu semtte severek oturuyorduk, son birkaç ay öncesine kadar.

Problemimiz, sayıları hergün artan ve giderek saldırganlaşan sahipsiz sokak köpekleri.

Çocuklarımızın okula gidiş saatlerinde ve işten dönüş saatlerimizde sürüler halinde dolaşıp insanlara saldıran bu köpeklerin özellikle sabah saatlerinde tavırlarını görmeniz lazım. Her biri bir köşeyi tutmuş. Sanki canının çektiğine geçis izni verir gibi. Ayrıca aylardır sabahlara kadar uluyup, kendi aralarında dalaşmaları da cabası.

Bu sinir bozucu durumun yanısıra, gazetelerden takip ettiğimiz kuduz hastalığının hortlaması ve aşı bulma zorluğunun getirdiği stresin boyutunu ise sizin tahmininize bırakıyorum.

* * *

Sayın Başkan, bu durumu ben ve eşim defalarca telefon ile Kadıköy Belediyesi'ne bildirdiğimiz ve ilgilenileceği sözü verildiği halde, hiçbir önlemin alınmamasını esefle karşılıyorum.

En son görüşmemizde, birkaç apartman birlikte şikayet etmediğimiz takdirde yapılacak birşey olmadığı söylenince büsbütün şaşırıp kaldım, bu kadar umarsamazlık ve sorumsuzluk olur mu diye.

* * *

Sayın Başkan, belediye asli görevini yapmaktan kaçacak veya sorumsuz davranan bazı memurlar bizim problemimizi anlamıyor diye, işimizin gücümüzün arasında mahalleyi örgütlemeye vakit harcayacak değilim.

Zira medeni ve Avrupa'ya dahil olmak için uzun zamandır uğraş veren bir ülkenin, bütün vecibelerini yerine getiren ve üstelik oldukça eğitimli bir vatandaşı olarak, bu manzarayı yeni milenyumda güzel ülkeme yakıştıramıyorum. Üstelik, son üç seçimdir rey verdiğim partinin temsilcisi belediyeden bu kadar basit ve haklı bir talebim karşılığında beklediğim ivedi ve olumlu tepkiyi de göremiyorum.

Güzel Kadıköy'ümüzde birçok sorunumuz var. Ama bu insan sağlığına, hatta canına kastettiği için bence en önemlisi.

Bundan dolayı bu konuda harekete geçilmemesi halinde, gelecek seçimde sırf bu sebepten partinize rey vermeyecegim gibi, tüm çevremi bu konuda kamuoyu yaratmak icin harekete geçireceğimi de bilgi ve görüşlerinize sunarım. Zira bunu bir vatandaşlık görevi olarak algılıyorum.

* * *

Mektup burada bitiyor.

Biraz naif, biraz kırgın, tatlı demokratik tehditlerle dolu bu mektubu neredeyse hiç değiştirmeden aktardım.

Bu sorunlar da gerçeğin ta kendisi. Çünkü hayatın içinden geliyor.

Belediyeleri bu konuda hassas olmaya davet ediyorum.

Ama eyleme geçmeden, lütfen üstteki yazıyı da okusunlar....

Yazarın Tüm Yazıları