Paylaş
Siper et göğsünü dursun bu hayasızca işler!
Olanları ilk kez Doğan Hızlan’ın köşesinde okumuştum.
Başlık: 'Osmanlı İki Kaftan Bir Çadır Değildir' idi.
Doğan Hızlan yazısında Bakırköy Belediyesi sınırları içinde sergilenen bir rezilliği anlatıyordu.
Ne idüğü meçhul Terminal TV adlı bir kuruluş, Osmanlı’nın kuruluşunun 700. yıldönümü dolayısıyla düzenlenen etkinlikler çerçevesinde, Ataköy’de sözümona bir Osmanlı köyü kurmuş. Ama ne köy!
Gerçi Doğan Bey, 'Ataköy’deki Osmanlı köyüne sakın gitmeyin. Oraya gideceğinize çoluk çocuğunuzla lunaparkta daha keyifli saatler geçirebilirsiniz' diye yazmış, ama ben yine de gidip gördüm.
Rezalet diz boyu. Ben artık bu kadar söyleyeceğim. İsteyen gidip yerinde gözleriyle görebilir.
Bir de yeri gelmişken şunu soralım. Osmanlı uygarlığı bir köylü uygarlığı mıdır ki, 700. yıl kutlamaları için bir Osmanlı köyü düşünülmüş olsun?
* * *
Birkaç gün önce gazetede masamın üzerinde bir dergi buldum. Adı, Bakırköy Postası. Oğuz Oktay Yücesan tarafından yayımlanan bir yerel dergi. İçinde harika bir dosya var. Dosyada, 'Bre Gafiller, Bu Ne Rezalet' başlığı altında Ataköy’deki Osmanlı Köyü’nü işlemişler. Hem de en ince ayrıntısına kadar.
* * *
Rezaletin birinci perdesi bizzat köyün kendisi.
Köy diye ortada ola ola bir otağı hümayun müsvettesi var.
Bir de onu çevreleyen ve 3,000 dolar gibi yüksek paralarla özel sektöre kiralanan çadır bozuntusu dükkánlar. Çoğu burgerci, tavukçu, dondurmacı... Buralara düşen saf vatandaşlara Osmanlı köyünde tavuk, hamburger ve dondurma satmaktalar.
* * *
Otağı hümayunu yapan görsel yönetmen Cihan Bahar’ın Bakırköy Postası’na söylediklerine bakınca içim gerçekten 'cız' etti.
Bu şarlatan, daha otağı hümayun’un ne olduğunun farkında değil. Bu çadırın nerede kurulduğunu bile araştırmaya vakti olmamış!
İçine hasırlar üzerinde bir yatak atıp bir padişah, bir de kadın mankeni koymuş.
Sefere kadınların gittiği hangi Osmanlı tarihinde yazılı?
Dayanamayıp Murat Bardakçı’ya sordum. Haklı olarak müthiş bir tepki gösterdi. Bu üçkağıtçılar için ağzına geleni söylemekten çekinmedi.
* * *
Baştaki sözümü geri aldım. Ortalıkta rezaletten öte bir maskaralık, bir soytarılık var.
Bu rezaletin, bu maskaralığın, bu soytarılığın derhal ortadan kaldırılması gerekiyor.
Hem de yarın, hatta belki yarından da yakın!
‘Casus belli’
Yukarıdaki başlıkta hiçbir gizli ajan falan yok. 'Casus' kelimesi Latince 'sebep' anlamına geliyor. 'Belli' sözcüğünden de belirlenmiş bir şeyler aklınıza gelmesin. Onun Latince sözlüklerdeki karşılığı da 'savaş'. Yani ortada diplomatik dilde hálá kullanılan bu Latince birleşik kelimenin anlattığı gibi bir 'savaş nedeni' mevcut.
Eğer böyle bir Osmanlı köyü Yunanistan’da, Suriye’de, Irak’ta veya herhangi bir başka ülkede kurulmuş olsa idi, işi biraz karikatürize ediyorum ama, ortaya bizim için bir savaş nedeni çıkardı diye düşünüyorum. Çünkü hiçbir millet kendi geçmişiyle başkalarına böylesine alay ettirmez, alay edilmesine izin vermez.
* * *
Ama gelin görün ki, bu rezilliği yapanlar, para için girmeyecekleri kılık, rezillikten yatacağı yer olmayan adi şerefsizler, ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti kimliği taşımakta!
Onlarla aynı kimliği taşıdığım için ben derin bir utanç duymaktayım.
* * *
Ama işin asıl utanılacak yanı, bu maskaralığın hükümet ve belediye desteği ile yapılmış olması.
Bu parlak fikir bir kere Başbakanlık Tanıtma Fonu müsteşar yardımcılarından Füsun Köroğlu’nun aklına düşmüş. Tarih bilgisinden bir ortaokul öğrencisi kadar nasiplenememiş bu yüksek bürokrat, ille de böyle bir proje diye tutturmuş besbelli.
Kendisini Terminal TV’nin basın genel müdürü olarak tanıtan Akın Coşkuner adlı müteşebbis vatandaşa da 700. Yıl Koordinasyon Kurulu aracılığıyla bu teklifi iletmek kalmış.
* * *
Müteşebbislerin kendi ifadeleriyle, harcadıkları toplam para 300 milyar lira.
Bir iddiaya göre en azından bu kadar bir parayı da Bakırköy Belediyesi’nin cebinden altyapı için tırtıklamışlar. Bakırköy Belediye Başkanı sayın Bahadırlı ise bu paranın 30 milyar civarında olduğunu söylüyor. Her neyse!
Sonra gelsin giriş paraları, gelsin dükkán kiraları...
Kaşıkla verdiklerini kepçeyle çoktan geri almışlar zaten.
Yılan hikáyesi
Ataköy’deki rezilliğinin hikáyesi ilginç.
Projenin fikir babası, cinsiyeti uymasa da, Başbakanlık tanıtma Fonu Müsteşar yardımcısı Füsun Köroğlu olarak görünüyor.
Köroğlu, bu parlak projeyi Osmanlı’nın kuruluşunun 700. yılı kutlamalarını koordinasyonla yetkili Kültür Bakanlığı’ndan ısrarla kaçırmışa benziyor.
Devreye bir şekilde Terminal TV denilen bir şirketi sokuveriyor. İşi devralan Akın Coşkuner ile bir sözleşme yapılıyor.
Buna göre proje 40 gün süreyle Bakırköy’de gerçekleştirilecek.
Destek devletten gelecek. Paraları da Terminal TV cebe indirecek.
* * *
Devletin desteği bununla bitmiyor.
Coşkuner, bazı muteber isimleri devreye sokarak, Cumhurbaşkanı’nın manevi himayelerini sağlıyor.
Sayın Cumhurbaşkanı, nedense, açılış tarihinde kurdeleyi kesmekten imtina edince, devreye Başbakanlığın himayesi geliyor.
İş devletin üst makamlarına ulaşınca, bu kez Bakırköy Belediyesi’ne teklif gidiyor.
Teklifi götürenin bizzat Füsun Köroğlu olduğu söylenmekte.
Sözlü anlaşmaya göre Bakırköy Belediyesi karşılıksız olarak buranın alt yapısını üstlenecek. Yani Terminal TV’nin rezilane projesi için çuvalla para harcayarak altyapıyı kuracak.
Bunu Bakırköy Belediye Başkanı Ahmet Bahadırlı'ya sorduğumda, 'kültürle ilgili her işe çok sıcak bakıyorum' diye cevap verdi. Söylediğine göre önüne heyecan verici bir proje konmuş. 'Bunun için Bakırköy'ün seçilmiş olmasından adeta şeref duydum' dedi. Bahadırlı, bir de önüne cumhurbaşkanlığının destek yazısının, başbakanlığın desteğinin konduğunu, işi bizzat Başbakanlık'tan müsteşar yardımcısı Füsun Köroğlu'nun önüne getirdiğini söyledi. 'Siz olsaydınız, bir belediye başkanı olarak nasıl davranırdınız?' diye sordu.
'Olan biteni görünce ne düşündünüz?' sorumuza, 'tam bir hayal kırıklığı' dedi.
Peki, belediyenin bu işten karı ne?
Bahadırlı'nın söylediğine göre, Füsun Köroğlu belediyenin bu hizmetine karşılık 38 dönümlük kamu arazisini belediyeye devretme sözü vermiş. Bahadırlı dosyayı hazırlamış. Köroğlu gelip elden almış.
* * *
Şimdi bütün bunları biz mi uyduruyoruz?
Hayır!
Bakırköy Postası, son sayısında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nin bu konudaki cevabi olumlu yazısının bir kopyasını yayınlamış.
Başbakanlığın desteği davul zurnayla ilan edilmiş.Kimse de tekzip falan etmiyor.
Bakırköy Belediyesi’nin yaptığı yatırım ve Bahadırlı'nın sözleri ise ortada. Söylediklerime itirazı olan varsa, buyursunlar ortaya çıksınlar.Bu sütunlar cevap vermek isteyenlere açık.
Yeter ki verecek bir cevapları olsun...
‘Dramatis Personae’
Bugün Latince başlıkları ikiledik.
'Dramatis Personae' bir tiyatro oyununda yeralan oyuncuların oyundaki adlarının listesine verilen ad.
Şimdi bizim traji-komik oyunumuzun oyuncularına şöyle bir bakalım.
* * *
Girişimci (!) şirket Terminal TV’nin sahibi ve genel müdürü Akın Coşkuner işin mimarı.
Paraları asıl götüren o.
Bir de ortada Cihan Bahar diye, sözümona projenin görsel yönetmeni olan birisi var. Kendisi echelin ta kendisi. Ne tarihten, ne Osmanlı’dan haberi yok. Görsellik ise her türlü tartışmanın dışında kalacak kadar kötü. 'Osmanlı köyü sizce nasıl oldu?' sorusuna ise utanmadan, 'aslında çok iyi diyemiyoruz' diye mütevazi (!) bir cevap vermiş.
İşi proje bazında bağlayan Füsun Köroğlu’nun görüşlerini ise doğrusu ben de çok merak ediyorum.
Acaba 'devletin malı deniz, yemeyen domuz' diye mi düşünüyor?
Sayın Cumhurbaşkanı’nı işin içine sokanlar arasında öyle adlar telaffuz ediliyor ki, insanın dudağı uçuklayabilir. Eski bir sözümona sosyal demokrat Toplu Konut Başkanı, Cumhurbaşkalığı Köşkü’nde en üst düzeyde görev almış eski iki bürokrat, bir paşanın oğlu hep anılan isimler. Ama ispatı en azından şimdilik mümkün olmadığı için bu adları bugün açıklamıyorum. Dellilendirdiğimde hepsini adıyla sanıyla yazacağımdan hiç şüphe duyulmasın.
Ve sahnenin son zoraki oyuncusu, Bakırköy Belediye Başkanı Ahmet Bahadırlı.
* * *
'Dramatis personae' sözlerini iyi Latince bilmeyen birisi, dramatik kişiler diye çevirebilirdi.
Galiba bizim sahnemizde oynanan oyuna bakılınca, daha doğrusu da bu olurdu diye düşünmemek elde değil.
Rezaletin devamı var!
Bakırköy Postası’nın yayıncısı sayın Yücesan ile görüştüğümde Akın Coşkuner ile yapılan sözleşmenin 40 günlük bir süreyi kapsadığını söyledi.
Hesapça bu köyün Ağustos ayı içinde zaten süresi doluyor.
Ama Terminal TV’cileri bu kadarlık bir kazancın doyurmayacağı şimdiden belli.
Çünkü bu projenin Almanya’da Hannover’de ve Amerika’da New York’ta tekrarlanması tezgáhlanmakta.
Kepazeliği böylece kendi ellerimizle ihraç edeceğiz.
Şimdi soru şu: Bu konuda bir girişim var mı? Tanıtma Fonu ile Terminal TV arasında böyle bir anlaşma yapıldı mı?
Bu aşamada hiç olmazsa kırılan kol yen içinde kalsa daha iyi olacak.
İlgili herkesten bunun hesabı mutlaka sorulsun.
Ama hiç olmazsa bundan sonraki aşamalarda bu rezalet durdurulsun.
Paylaş