Oktay Kurtböke'nin ardından

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

Oktay Kurtböke'yi kaybettiğimizi öğrendiğim akşam bir gerçeği hatırladım. Hayat geçici, ancak bazı düşünceler, davranışlar, tutumlar ölümsüz. Ve bazı yıldızlar kayarken arkalarında öyle bir iz bırakıyorlar ki, o iz aydınlığa katkıda bulunuyor.

* * *

Oktay Kurtböke benim için ‘‘Oktay Ağabey''di. Galatasaray Lisesi'nden ağabeyim olduğu için değil yalnız. Ona ‘‘ağabeylik'' vasfını veren başka özellikleri de vardı.

Oktay Kurtböke Hürriyet'in kapısından adımımı ilk attığımdaki genel yayın müdürümdü. Çatısı altında bulunduğumuz Hürgün içinde yetenekli bulduğu, basına kazandırılması gerektiğini düşündüğü, bu mesleğe girmek isteyen birikimli herkese kucak açmakta, onları desteklemekte, onlara yol göstermekteydi. Onun için ‘‘Oktay Ağabey''di.

Basında, daha ötesi ülkede, asıl sorunun kalite olduğunu düşünürdü. Eğitimin okulla bitmediğine bir ömür boyu süreceğine inanırdı. İyi yetişmiş ve yetenekli insana değer verirdi.

Yeteneği bulup ortaya çıkarmak, önemli bir yöneticilik vasfı şüphesiz. Ama bizimki gibi Doğu'nun izlerini taşıyan bir ülkede başkalarının önünü açabilmek ancak kendinden emin, birikimli, kişiliği gelişmiş, kısırlıkları aşmış insanların vasfı. Doğu'dan Batı'ya, Kuzey'den Güney'e aslında her şeyin insanla başlayıp insanla bittiği bir dünyada bunu yapabilmeyi çok önemsiyorum.

* * *

Ortaokul yaşlarında seyrettiğim bir film hayatımı allak bullak etmişti. ‘‘A Man for All Seasons''da, her çağda geçerli değerlere sahip bir anıt insanın, Sir Thomas More'un serüveni anlatılıyordu. More'un kitabı ‘‘Ütopya''yı bulup okudum hemen. Bu büyük eser bile, o yaşlarda, yazarının hayatı kadar etkilemedi beni.

Sir Thomas More'un hikáyesinin can alıcı yanı şudur: İnanmadığın hiçbir şeyi, karşılığı ne kadar gözkamaştırıcı olursa olsun, asla onaylama. Ödenen bedel ne kadar ağır olursa olsun, inancından asla taviz verme. Hiçbir dünya nimeti, insanın düşüncesini, inancını, haysiyetini ayaklar altına almasının karşılığı olamaz. Bu hükmü verecek tek yargıç ise insanın bizzat kendisidir. Ve nihayet, her şeyi satın alabilirsiniz, onurlu insanları ise asla!

Oktay Ağabey, bugünün birçok insanına masal gibi gelen bu özelliklerin canlı timsaliydi. Eşi Gufran Kurtböke'ye ve sevgili kızı Pürlen'e pırıl pırıl bir adı miras bıraktı. Bundan daha güzel ne olabilir?

Tıpkı şarkıdaki gül gibi, önemli olan da buydu. Yoksa bir gün şimdiki editörlerimden sevgili Serhat Öztürk'e ezberden okurken bir beytine gelip takıldığım Baki'nin şiirini tamamlayan, duygulu anlarında çok sevdiği ve hafızasından hiç silinmeyen Atilla İlhan'dan şiirler okuyan, Sadettin Tantan'la güreşe yeni bir soluk getireceğim diye koşuşturan, bir zamanların Türkiye Gazeteciler Sendikası'na iki kere genel başkanlık yapmış Oktay Kurtböke'yi anarken yazacak o kadar çok şey vardı ki...

Yazarın Tüm Yazıları