Nasıl gurme olunur?

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

Televizyon veya radyo programlarına konuk olduğum zaman sorarlar, ‘‘Sizi nasıl takdim edelim?’’ diye. Çoğu kez, ‘‘Sadece adımı söyleyin veya yazın’’ derim. Oysa asıl maksat, konuğu tanımayan seyirci veya dinleyiciye onun kim olduğunu anlatmaktır. Adınızın söylenmesi o yüzden yetmez. Hatta sadece adınızın yazılmasını istemeniz biraz burnubüyüklük bile sayılır.

Kimi programcı maraza çıkartmamak için meseleyi fazla uzatmaz. Diğerleri ise haklı nedenlerle, ‘‘Mesela gurme yazsak olur mu?’’ diyerek ısrar eder. Kimisi de gurme yazma teklifine burun kıvırdığımı sanarak, ‘‘Gastronom desek nasıl olur?’’ diyerek bir seçenek sunar. Bu arada kimsenin aklına, şişman halime bakarak, ‘‘Gurman desek olmaz mı?’’ sorusu gelmez.

Sonuçta sunucunun kimlik açıklama isteği haklıdır. Ancak acaba gurme, gurman, gastronom sözcükleri bir açıklama yeteneğine sahip mi? İşte o noktada ciddi şüphelerim var.

KAVRAMLARIN TÜRKÇESİ

Rahmetli bir Türkçe öğretmenimiz, ‘‘Yyahu bu selamünaleyküm veya merhaba kelimelerinin bir Türkçesi nasıl olmaz? Türkler Araplarla tanışmadan önce birbirleriyle selamlaşmıyorlar mıydı?’’ derdi. Ben de aynı mantıkla gurme ve gastronom sözcüklerinin bir Türkçe karşılığı olduğuna inanıyorum. Gerçi tarih bizim milletimizin yemeye içmeye en azından son bin yıl içinde fazla sosyal prim vermediğini gösteriyor ama olsun. Yine de yemeyi içmeyi sevenler aramızda eksik değildi herhalde.

Ancak bütün bunlara rağmen gurme sözcüğünün Türkçe karşılığını sözlüklerde bir türlü bulamıyorum. Tanzimat döneminden kalma bir ‘‘şikemperver’’ lafı var, ama o da fazla Doğu kokuyor.

O zaman da kendimce uydurup ‘‘ağzının tadını bilen kişi’’ diyorum. Deyim uygun, ancak öylesine uzun ki, tutması çok zor. Gurme'nin karşısında direnmesi güç.

Galiba sonuçta biz bu gurme lafını benimseyeceğe benziyoruz. Temennim o değil ama, olacak olan bu. Öyleyse bari şu Frenkçe lafların aslını bir bilelim.

GURMAN VE OBUR

Ciddi Fransızca sözlükler, gurme ve gurman kelimelerini 1300'lü yıllara kadar geri götürüyor. Ondan öncesi için oralarda da bir kayıt yok.

Gurman sözcüğünün üstelik geçmişi de meşkuk ve müphem. Yani nereden geldiği bilinmiyor. Eski Fransızca'daki anlamı obur. Yalnız bizde oburluk bazen abuk sabuk yemeyi de içerir. Oysa gurman denen kişinin böyle bir saçmalığa izni yok. Zaten modern Fransızca'da gurman iyi yemeği seven, yiyecek konusunda müşkülpesent davranan kişi anlamına gelmekte.

Sözlükler böyle dese bile, Fransızlar hala gurman'ın eski ve yeni anlamlarını birlikte kullanır. Çok iyi yemekler yiyen, böylesi zarifliklere düşkün, yemek konusunda aşırı titiz birisi eğer az yiyiyor ise, böyle bir kişiyi öldür Allah gurman ilan etmezler.

Hem iyi yemeğe düşkün olup hem de az yiyen birisi gerçek hayatta var mıdır? Evet var. En azından ben bu muhayyel grubun içinden birini tanıyorum. Gazeteci, spor adamı ve gerçek bir ağzının tadına düşkün kişi olan sevgili Cüneyt Koryürek hem iyi yemekten hoşlanır, hem de maşallah atletizm yaptığı günlerdeki kadar incedir.

Yine de genel kural, gurman'ların yemek miktarını da -benim yaptığım gibi- abarttığı yolundadır.

GURME FARKI

Gurme'lere gelince, bunların tanımı da sözlüklerde hemen hemen benzer çizgiler taşır. Gurme kelimesi de gurman ile hemen hemen aynı yaşta. Büyük dilbilimci Littre, gurme kelimesinin tarihini 1352 yılına kadar geri götürür. Aynı kişinin gurman kelimesi için verdiği tarih de 1354'dür.

Ancak gurme kelimesinin önemli bir farkı soyunun sopunun belli olması. Başlangıçtaki biçimiyle kelime, şarap tacirinin uşağı anlamına geliyormuş. Sonra tüccar takımı şaraplarını uşaklarına tattırdığından mıdır, bilinmez, gurme kelimesi şarap tadımcısı anlamında kullanılmaya başlanmış.

Modern Fransızca'da ise bu anlamlar yerini bir yenisine bırakmış. Littre, sözlüğünde bunu şöyle tanımlıyor: Yemek ve içmek konularında incelikleri takdir edebilen kişi.

Dikkat ederseniz burada artık gurman kelimesinde olduğu gibi az veya çok yemek diye bir mesele yok. İster az yiyin, ister çok. Yemek miktarını bırakın, yemeğin yenmesinden bile ortada söz eden görülmemekte.

Gurme artık bir başka geometrik plana geçmiş kişi. Burada yemekler ve içecekler yerlerini kelimelere ve kavramlara bırakmış. Artık bir yemeğin pişirilmesindeki incelikler tartışılmakta. Malzemesindeki belki de egzotizme dikkat çekilmekte. Aşçının yiyecekleri pişirirken yemeğe kattığı ruh konuşulmakta.

Tabii aynı şeyler şaraplar için de yapılmakta. Hatta bu tartışmalara bazen diğer içkiler de konu oluşturmakta.

SEVMEK VE ANLAMAK

Yukarıdaki tanımlamadan yola çıkıldığında çok yemekle ve ‘‘yemek yemeyi seviyorum’’ demekle gurme olunamayacağı hemen ortaya çıkmakta. Bu durumlarda gurman olunduğu bile tartışmalı. Hele gurmelik, asla!

Gerçek bir gurme olabilmek için insanın önce kendisini bu işe adaması gerek. Adeta başta gelen hobiniz bu olmalı. Yemek ve şarap başta olmak üzere yeryüzünde yazılıp çizilmiş bütün önemli yazılardan haberdar olmalısınız. Yemek tarihini bilmelisiniz. Şarapçılıktan anlamalısınız. Diğer içkilerin nasıl yapıldığını bilmelisiniz. İyi ve kötü şarapları -ve elbette sair içkileri- yargılayabilecek eğitimi almış olmalısınız. Yemeklerde kullanılan malzemeleri çok yakından tanımalısınız. Sözgelimi mısır pirinci ile Kaliforniya pirincini, Kaliforniya pirincinin ise iyisi ile kötüsünü, Danimarka'nın endüstriyel blö peyniri ile Fransa'nın mağaralarda küflendirilmiş hakiki Rokfor peynirini ayırdedebilmelisiniz.

Görüldüğü üzre gurme'lik öyle kolayına elde edebilir bir sıfat değil. İnsanın bu sıfatı gerçekten hak edebilmesi için gece gündüz, uzun ince bir yolda yürümesi; yemek ve içmek konusunda bakabillah, hatta fenafillah olması gerek.

Bir ömür boyu çarığım ayağımda, hırkam sırtımda bu yollarda gezinip durduğum halde bu sıfatı hak ediyor muyum diye ara sıra düşünürüm. Radyo ve televizyon sunucularına, ‘‘Adınızın altına gurme sıfatını ekleyelim mi?’’ diye sorduklarında ‘‘Yalnız adımı yazın, yeter’’ demem belki de bu şüphelerden hiç kurtulamadığım içindir.

Yazarın Tüm Yazıları