Paylaş
Leonardo da Vinci'nin 500 yıllık Haliç köprüsü rüyası için bir yazı yazmıştım.
Destek Sabah'ta Hıncal Uluç'tan geldi. "Niçin olmasın?" dedi.
Dün, bu rüya Hürriyet-İstanbul'un birinci sayfasında işlendi. Köprünün bir de resmi yer alıyordu sayfada. Leonardo'nun tasarımı ne kadar güzeldi! Aradan 500 yıl geçmiş olmasına rağmen, estetiği ile insanı hálá çekiyordu.
* * *
Prof. Doğan Kuban bir düzeltme yapmış. Leonardo'nun yaptığının proje değil, bir tasarım olduğunu söylüyor. Hatta ortada galiba bir tasarımın ana fikri var.
Olsun! Altındaki imza Leonardo da Vinci ise bunun da önemi büyük.
Eğer öyle olmasa, "styled by" diye yazılı etiketler dünyanın dört bir yanında ürünlere hiç takılır mıydı sanıyorsunuz. Malı üreten önemli bir ülke, kaydadeğer bir firma, adı sanı bilinmeyen kişiler olunca bu etiket daha önem kazanıyor. Demek ki, tasarım bazen malın üretiminden de önemli hale gelebiliyor.
* * *
Mimarlar Odası başkanı Oktay Ekinci ile her defasında bozuşmak istemiyorum. Yine de sert tavrı hiç hoş karşılanacak gibi görünmedi. Ne demek, projesini Mimar Sinan bile yapmış olsa artık Haliç'e köprü yapılamaz?" Bal gibi yapılır.
Şu anda Haliç üzerindeki köprü var mı, yok mu?
Ayrıca Haliç'te en azından bir köprünün varlığı gerekli mi, değil mi?
Haliç köprüleri dört dörtlük, ömürlerinin baharında yapılar mı?
Haliç'te bir köprü bile olacaksa, o Leonardo'nunki olur. Çünkü öylesi İstanbul'a daha fazla yakışır.
* * *
Bir şehircilik uzmanı sıfatıyla konuşan Prof. Gündüz Özdeş'in tavrını takdir etmemek mümkün mü?
"Mevcut şehir imajını bozmadan dizayn zordur" diye bir girizgáh yapmış.
Doğru. Yalnız bu kitabi bir doğruluk.
İstanbul'un imajı mı kalmış hocam?
Gökkafes kepazeliği İstanbul'un imajına uyan bir yapı mı?
Dolmabahçe'deki o Boğaz'a ve Marmara’ya açılan yumuşacık İstanbul görüntüsünü yırtarcasına fırlayan Gökkafes'i, rezaletin daniskası olarak andım. Yoksa bizde Gökkafesler çok. Saymakla bitmez.
Yine de elbette kentin imajı bozulursa bozulsun diyecek değilim.
Zaten Hoca da "bu başarılamaz değildir" demiş.
Öyleyse başaralım.
* * *
Büyükşehir Projeler Daire Başkanı Lütfü Altun'un belli ki, bu köprüden yeni haberi olmuş.
Cevabı biraz aceleye gelmiş gibi.
Yine de ortadan konuşmuş.
Ama önerileri ham. Söyledikleri "ne şiş yansın, ne kebab" türünden.
Söylediklerinden, "şimdi karşı çıkıp, basını kızdırmayalım. Bir de onları durduk yerde karşımıza almayalım" tavrını çıkarsadım.
Yanılıyorsam, söylesinler.
* * *
Son zamanlarda çok seyahat ettiğimden Serdar Turgut'un bu proje üzerine yazısı gözümden kaçmış. Bunu ilk kez Yeni Şafak'ta görüp, oradan aktarmıştım. Ama onlar Time dergisinden aldıkları haberi bir kere yazmakla yetindiler.
Serdar Turgut ise fikri takip sahibi olduğunu gösterdi.
Leonardo'nun Haliç köprüsü tasarımı, sevgili Serdar Turgut'un söylediği gibi, mutlaka yapılmalı. "Buna devlet destek çıksın" demiş Serdar. Çıksın tabii. O kadar saçmalık içinde bari iyi bir iş yapmış olurlar.
Ama bence bu projeye asıl İstanbullular sahip çıkmalı. Devletten beş kuruş gelmese de, bu proje İstanbul'a kazandırılmalı.
Mutfak Dostları’nın Topkapı Sarayı gezisi
İstanbul gibi bir kültür kentinde yemek kültürünü ayakta tutmaya çalışan bir dernek var: Mutfak Dostları.
Birçok dostumla birlikte ben de derneğin kurucuları arasında yer almıştım. Bir dönem yönetiminde de görev almıştım.
Geçen gün, dernek başkanı Unesco ve Paris eski büyükelçilerinden Yalçın Kurtbay imzalı bir elektronik mektup aldım. Mektubu bana yönetim kurulundan Sevim Gökyıldız göndermiş.
* * *
Mutfak Dostları, güz başında çok özel bir gezide buluşmayı kararlaştırmışlar. Buluşma noktası olarak Topkapı Sarayı seçilmiş. Gezinin rehberi olarak da derneğin genel sekreteri, Ahmet Örs görevlendirilmiş. Sevgili dostum Ahmet Örs, eski Topkapı Sarayı müdürlerinden Hayrullah Örs üstadın oğlu. Mektupta, Ahmet Örs'ün bütün çocukluğunun ve gençliğinin bu sarayın içinde, her odanın, sergilenen her eserin, belki de her taşın hiká0yesini dinlemekle geçtiği yazılı.
* * *
Mutfak Dostları'nın gezisi elbette bununla bitemezdi. Zaten bitmiyor da.
Mektupta, "öğle yemeği için , böylesine güzel bir gezinin ardından yine lezzetli mutfağı ile tanınmış bir başka mükemmel mekánda olacağız" deniyor ve adres, Armada Oteli'nin Marmara denizine bakan teras katındaki Sera Restoran olarak veriliyor.
Ayrıca, yemeği renklendirecek bir başka keyifli etkinlik ise, Mutfak Dostları'nın yönetim kurulu üyesi değerli araştırmacı Turgut Kut üstadımızın, günün temasına uygun "Osmanlı'da yemek içmek" konulu sohbeti olacak.
* * *
Sevim Gökyıldız, "böylece gözlerimizin, kulaklarımızın, damağımızın şenleneceği, ama herşeyden çok tarihi bilgiler açısından faydalı, unutulmaz bir gün yaşayacağız" demekte.
Bu etkinlik aslında Mutfak Dostları Derneği üyeleri için hazırlanmış.
Yine de dernek, bu tür etkinliklere, yer olduğu müddetçe, dışarıdan davetli gelmesine sıcak bakıyor.
Meraklılar, dernek sekreteri Şermin Doğan'ı (0212) 252-4334 numaralı telefondan arayabilir. Veya aynı numaraya faks çekebilir.
Bütün bunlar için istenen ücret ise öyle mütevazi ki, gazetenin manşetine çıkmasın diye yazmadım.
Paylaş