Paylaş
BALTALİMANI’ndaki Profesörler Evi olarak bilinen İstanbul Üniversitesi’nin tesislerinde, bazı dostlarla akşam yemeği yedik. Boğaz’a karşı keyifli bir akşam geçirdik.
Herkes Laila’ya, Havana’ya gidecek değil ya. Hele, ek bir geliri olmayan üniversite hocalarımızın maddi imkanı yok. Daha doğrusu bu maaşlarla asla olamaz. Bu nedenle onlar için böyle bir imkan yaratanlara müteşekkir olmalıyız. Hiç olmazsa moral depolamaları mümkün oluyor.
* * *
Ortamın güzelliğini yemeklerin lezzeti ve servisin kusursuzluğu tamamladı. Yemek ve servisten söz ederken uluslararası beş yıldızlı otel standartlarını kastetmiyorum tabii. Zaten istense de bu şartlar altında beş yıldızlı yemek ve servis olamaz.
Bunlar işin güzel yanı...
Baltalimanı kıyıları
Çıkışta felaket hemen yüzünü gösterdi. Daha doğrusu kokusunu açığa çıkarttı. Baltalimanı kıyıları resmen lağım kokuyordu. İğrençlik taa Emirgan’a kadar sürdü. Ne zaman Emirgan’a geldik, işte o anda etrafı bir ıhlamur kokusu sardı.
Baltalimanı ile Emirgan arası bayağı uzun bir yol. Bu kadar uzun bir kıyı şeridi boyunca bu iğrenç kokuya insanlar nasıl mahkum ediliyor? Buna hiç itiraz eden yok mudur? Belediyeler bu konuda nasıl suskun kalabilir?
Tabii burada İSKİ’nin ciddi bazı çalışmaları var. Büyükşehir Belediyesi Çevre Daire Başkanı Mustafa Hoca ile bunları konuştuğumuzu hatırlıyorum. Ama çalışmaların hala bitirilmemiş olması açıklanmalı. Hiç kimse bu kokuya mahkum edilemez.
İstinye koyu
Tam bütün bunları düşünür ve bir yandan da Emirgan meydanınından hatıra kalan ıhlamur kokusunu içime çekerken hava birden yine değişti. Burnuma pis mazot kokuları gelmeye başladı. Başımı dışarı çevirdiğimde İstinye koyuna geldiğimizi farkettim.
İstinye sık gittiğim bir yer. Gündüzleri hiç böyle bir kokuya rastladığımı hatırlamıyorum. Acaba o geceye özgü bir durum muydu?
İstanbul’un kötü kokması kadar ayıp başka şey az bulunur.
Sorumlusu kimse -veya kimlerse- bu işin hesabını mutlaka vermeli!
Paylaş