Paylaş
Galatasaray ile Fenerbahçe arasında neredeyse kuruluş yıllarına kadar giden çok tatlı bir rekabet vardır. Öyle bir tatlı rekabet ki, Ali Şen bile bunu yıllarca bozamadı.
Nedense ne Galatasaraylılar, ne de Fenerbahçeliler, Beşiktaş ile böyle bir rekabet içinde hissetmezler kendilerini. Ama iki kulüp taraftarı yeri geldikçe birbirine takılmaktan kendisini alamaz.
Galatasaraylı arkadaşlarım bana bu rekabet üzerine dumanı üzerinde tüten bir hikaye anlattılar. Gerçekten olmuş bir şey mi, yoksa hayal ürünü mü tam anlayamadım. Ancak o kadar güzeldi ki, aktarmadan geçemeyeceğim.
Şimdiki çocukların oynadığı oyunları bilmeyen varsa önce bunu biraz olsun anlatmalı. Jötonla oynanan bu oyunlar belli bir süre oyuna izin veriyor. Zaman dolunca, oyuna devam edilebilmesi için ekranda bir yazı çıkıyor. 'Oyun bitti, jöton atın' diye uyarıyor. Tabii, Türkçesini yazmaya zahmet etmediğimiz için İngilizce olarak.
Sözde son Galatasaray-Fenerbahçe maçında Galatasaray tribünlerinde büyük bir pankart asılmış. Üzerinde de şöyle yazıyormuş: 'Aziz Yıldırım: Game over. Insert coins'. Türkçesi, 'Aziz Yıldırım: Oyun bitti. Para at!'
23 Nisan’daki yazımda Pınar’ın çocuklar arasında düzenlediği resim yarışmasından bir cümleyle söz etmiştim. Ayrıntıları daha sonra yazacağımı da eklemiştim.
Geçen hafta sonunda İstanbul’da Cemal Reşit Rey sergi salonlarında harika bir resim sergisine tanık oldum.
Resim sanatına ilgi duyan yüz çocuğumuza CRR Konser Salonu’nda düzenlenen bir törenle ödülleri verildi. Resimleri sergilendi.
Törende Yaşar Holding ve bağlı kuruluşu Pınar Gıda Grubu’nun üst düzeydeki temsilcileri hazır bulunarar bu girişime verdikleri önemi vurgulamış oldular. Sevgili dostum Tunç Uluğ, grubun yönetim kurulu üyesi olarak çocuklarımızı kutladı.
Pınar Süt Genel Müdürü Baydu Veznedaroğlu, konuşmasında bu yıl yarışmaya yurmu dört bin iki yüz altmış eserin katıldığını söylediğinde kulaklarıma inanamadım. Sevinçten gözlerim yaşardı. Geleceğe, daha güzel bir Türkiye’ye olan güvenim tazelendi.
Veznedaroğlu, asıl amaçlarının bir yarışmanın ötesinde olduğunu da söyledi. 'Asıl amacımız, çocukların resme ve güzel sanatlara olan ilgisini arttırmak ve yaratıcı yeteneklerini geliştirmek' dedi. Ne kadar doğru!
Pınar Resim Yarışması’nda dereceye giren çocuklarımıza ödüllerini televizyon ekranlarından Reyting Hamdi olarak tanıdığımız Hamdi Alkan, bir başka dizi oyuncusu Sevinç Aktansel, tiyatro sanatçısı Ali Karagöz ve 'Tatlı Kaçıklar'ın o çok sevimli 'Tarumar'I Dursun Sarıalioğlu verdiler.
Sıl şenlik ise alev yutan adam, balon adam, tahtabacak ve palyaço ortaya çıkınca başladı. Sanatçılarımız birden çocukluklarını hatırladılar. Hatta ben bile çocuklaştığımı hissettim.
Kukla tiyatrosu ve sihirbaz şovu da ilgi çeken eğlenceler arasındaydı.
Ben sergiyi ödül kazanan genç ve güzel bir kızımız, Merve Tekinay ile gezdim.
Merve harika bir kız! 1986 doğumlu ve artık bir çocuktan çok genç kız olduğunu düşündürüyor.
Bana resim ve müziği çok sevdiğini anlattı. Kendisi flüt çalıyormuş. Bir de kitap okumayı çok sevdiğini söyledi.
Sporcu yanı da eksik değil. Paten, bisiklet ve yüzme ciddi olarark ilgilendiği sporlar arasında.
Yarışmaya daha önceki yıllarda da katılmış ve mansiyona layık görülmüş. Bu yıl ise 'üstün başarı ödülü' ile taltif edilmiş.
Pınar Pınar Gıda Grubu Yaşar Holding’in içinde önemli bir yere sahip. Başında gıda sektörünün büyük otoritelerinden Ahmet Arsan bulunuyor. Ahmet Bey’in yardımcılığını da uzun süredir Holding’in ikinci kuşağından İdil Yiğitbaşı yapmakta. Bu ikili sadece gıda konusunda iddialı değil. Onlar çocuklara ve sanata da büyük önem vermekte. İzmir’de yarattıkları sanat ortamı bence övülmeyi fazlasıyla hak eden bir girişim.
Beni en çok etkileyen yanları da bu işi yıllardır büyük bir özveri ve sabırla yürütmeleri.
Pınar Resim yarışması on sekiz yıldır hiç aralıksız sürüp gidiyor. Bu nedenle 'geleneksel' sıfatını hak ettiğini düşünüyorum.
Yaşar Holding İzmir kökenli bir kuruluş. Gerçi Anadolu’nun dört bir yanında kurdukları tesisler bu kuruluşu yerel olmaktan çoktan çıkarttı. Ancak faaliyet yine de İzmir ağırlıklı olarak sürmekte. Bu bağlamda sanat faaliyetleri de İzmir’de yoğunlaşmış bulunuyor.
İzmir her elbette büyük bir kent ve Batılı burjuva geleneği çok eskilere dayanmakta. İzmir’in köklü ailelerini hatırlayın yeter. Uşşakizadelerden Latife Hanım Çankaya’ya güzelliği kadar bu köklü kültürel birikimiyle de aday olmuştu. Atatürk eşini seçerken hiç şüphesiz bu özelliği de gözönünde bulundurmuştu.
Her şeye rağmen güzel İzmir, bugün bir taşra kenti. İstanbul’un yoğun kültürel trafiğine oralarda rastlamak o kadar kolay değil. Bunu en azından bir Egeli olarak iyi biliyorum.
İşte o yüzden de, İzmir’de sanatı koklamak beni İstanbul’da olduğundan daha fazla heyecanlandırıyor. Katkıda bulunanlara kendimi şükran borçlu hissediyorum. Çünkü uygarlığın sanatla neredeyse eşanlamlı olduğunu biliyorum. Sanata ilgi duyan bunca çocuğumuzu sevgiyle kucaklıyorum.
Paylaş