Yemeyi ve içmeyi, lezzet adlı deli gömleğinden kurtarmak gerektiğini düşünüyorum. Edebiyatla, müzikle, heykelle, resimle birleştiği ölçüde yemek de güzel sanatlar alanında layık olduğu yeri kazanabilir. İzmir'deki festival, edebiyat, müzik, heykel, şiir, seramikle yemeği bir arada ele aldı.Pazar günlerine özgü bir köşe, haber açısından cazip bir yer sayılmaz. Buna karşılık bazı olayların kayda geçirilmemesi de doğrusu yazık. Yenilip içilenler, tadılanlar geride kalıyor. İçerdikleri kimi incelikler ise insan belleğinin bir kenarına yazılmalı.Geçen hafta İzmir'de Akdeniz Mutfakları Konservatuarı Türkiye Şubesi'nin düzenlediği ‘‘Yemek Sanatları Festivali’’ yapıldı. Programın tamamına katılamadığım için, gerçekten çok üzgünüm. Hele Güzin Yalın'ın düzenlediği edebiyat sohbetlerini kaçırmayı hiç istemezdim. Sohbet programında Esin Eden'in ‘‘Anılarımızdaki yemekler’’, Prof. Dr. Ertuğrul Önalp ve Doç. Dr. Mukadder Yaycıoğlu'nun ‘‘İspanyol edebiyatının altın çağında yemek teması: Cervantes ve seyahatname’’, Tijen İnaltong'un ‘‘Yabanıl, utangaç, bonkör: Otların dünyasında bir gezinti’’, Ayfer Ünsal'ın ‘‘Yemekli türküler: Halk edebiyatında yemek teması’’, Nevin Halıcı'nın ‘‘Mevlana'nın yemek sembolleri’’ ve Atilla Dorsay'ın ‘‘Ağız tadıyla’’ konuşmaları yer almış. Buna konuşmaların yapıldığı yer olan Alsancak'ın en güzel mekanı 1888 Restaurant'ın harika ortamı ve yemekleri de eklenirse, bir ‘‘simpozium’’ -yani bir şölen - yapıldığı anlaşılıyor. YEMEKTEN HEYKELÖte yandan ‘‘edebiyat müziksiz eksik kalır’’ diyen Konservatuar üyesi Hasan Açanal konuklara Sardunya Bar'da Akdeniz müziklerinden seçmeler dinletmiş. Ege yemekleri sevdalısı dostum Gökçen Adar ise sanat atölyelerini yönetmiş. Grand Hotel Mercure'ün ev sahipliğinde Gökçen Adar'ın ‘‘Sanat olarak yemek’’, Atölye Pi'den Ozan Ünal ve Başak Oğuzkan'ın ‘‘Yemek için seramik’’, yine Gökçen Adar'ın ‘‘Meyveli, sebzeli ebrular’’ ve Süleyman Fermansız ile Öğretim Görevlisi Uğursal Şark'ın ‘‘Yemekten heykel, heykelde yemek’’ atölyeleri ziyaret edilmesi gereken etkinliklermiş. Prof. Dr. Bike Kocaoğlu'nun yönettiği ‘‘Yemek ve güzel sanatların etkileşimi’’ başlıklı panelin de meraklıların ilgisini çektiği muhakkak. Yemek eğer hep iddia ettiğim gibi güzel sanatların bir dalıysa, aşçıların resim ve heykel gibi alanlarda bilgi sahibi olmamaları düşünelemez. GİRİT ZEYTİNYAĞI BİRİNCİBen sadece son gündeki ‘‘2. Uluslararası zeytinyağı tadım paneli’’ne jüri üyesi ve yönetici olarak katıldım. Jüride benimle birlikte İspanyol uzman Clara Maria de Amezua ile İsrailli uzman Dr. Fethi Abd Elhadi bulundu. Ortada bir jüri bulunmasına rağmen yarışma yüze yakın zeytinyağı meraklısına açık tutuldu. Bu oturumda Yunanistan (Girit), İspanyol (Katalonya), İtalyan, İsrail, Fransa (Provence), Türk (Edremit) ve Tunus yağları tadıldı. Kişisel sıralamamda Katalan ve Provence yağları eşit puanla ilk sırayı paylaştı. İkinciliği ise, burun farkıyla, Girit yağına verdim. Bunları Edremit ve İsrail yağları izledi. İspanyol ve Tunus yağlarını fazla düz buldum. Halk jürisi ise birinciliği Girit yağına verdi. İkinciliği İtalyan, üçüncülüğü ise Katalan yağı kazandı. Bu festivalden bu kadar uzun söz etmememin önemli bir nedeni var. Yemeyi ve içmeyi, lezzet adlı deli gömleğinden kurtarmak gerektiğini düşünüyorum. Edebiyatla, müzikle, heykelle, resimle birleştiği ölçüde yemek de güzel sanatlar alanında layık olduğu yeri kazanabilir. İzmir'deki etkinlikler böyle bir görüşün örnek bir uygulamasıydı. Emeği geçenleri ve daha önce adını andığım kuruluşlara ek olarak bu festivali destekleyen diğer sponsorlar arasında Tariş'i, 9 Eylül Üniversitesi'ni, Ege İhracatçı Birlikleri'ni, Ege Üniversitesi'ni, Oğlak Yayıncılık'ı ve Sevilen Şaraplarını da kutlamak isterim. Bir de Deniz Restoran'da Aybek Şurdum ve Erhan Şeker'in hazırlayıp sundukları Türk yemeklerinin tadının damağımda kaldığını söylemeden geçmeyeyim. ROTİSÖRLERİN GÖREVİGeçtiğimiz günlerde unutamadığım birkaç etkinlikten biri de Rotisörler Zinciri adlı dünyaca ünlü seçkin derneğin Türkiye Şubesinin Gate Gourmet USAŞ'daki üye yemeğiydi. Rotisörler Zinciri ile ilgili olarak geçen yıllarda bu köşede bilgi vermiştim. Hatırlatma için özgün adı ‘‘Chaine des RÔtisseurs’’ olan bu kuruluğun 1248 yılında Fransa'da kurulduğunu ve 1789 Devrimi sırasındaki bir kopukluktan sonra geçen yüzyılda uykudan uyanıp tekrar faaliyete geçtiğini söyleyeyim. Bu dernek halen dünyanın birçok yerinde yiyecek-içecek alanındaki en seçkin grupların biraraya gelmesini sağlamakta. Gate Gourmet USAŞ ise Türkiye'de havayollarına yemek alanında hizmet veren lider kuruluş. 24 Ekim'de USAŞ'ın havaalanındaki binasında verilen yemekte USAŞ personeli lezzetli ve şık düzenlenmiş tabaklarda unutulmaz yemekler hazırlamıştı. En az bunun kadar önemli bir başka nokta ise, yemeklerin sunumundaki inceliklerle dolu servisti. Hele konukları uğurlarken verilen kuruyemişli ve karamelli turtayı hálá damağımda hissediyorum. Bu tür etkinliklerin çok önem atfettiğim özelliği, aşçılarımıza ve servis personelimize uluslararası düzeyde mükemmeli yakalama fırsatını vermesi. Rotisörler Zinciri gibi dernekler, üye kuruluşlarına böylesi yüksek normları empoze ediyor ve sektöre ufuk açıyor. Yazının sonuna geldim ama küçük bir ipucu vereyim. Elimin altında çok güzel yemek kitapları var ve bunları da sizlerle paylaşmak istiyorum. Yemeksiz ve içkisiz bir dünya düşünemediğim gibi kitapsız bir dünyayı da hayal edemiyorum. Hele konu yemek ve kitap olunca beni daha fazla heyecanlandırıyor. Gelecek haftaki buluşmayı bu nedenle sabırsızlıkla bekliyorum...İstanbul’daki şarap festivaliBu arada bir de İstanbul'daki önemli otellerden Hyatt Regency'nin düzenlediği Şarap festivalinden söz etmek istiyorum. Şaraba olan sevgimi, hatta tutkumu, okuyucularımla yıllardır paylaşıyorum. Ancak hemen ekleyeyim ki, Şarap bilgisi sadece kitabi olamaz. Şarap, iyi örnekleri -ve bazen de kötü örnekleri- tadılarak öğrenilir ve sevilir. Ne yazık ki bugün, TEKEL'in yıllardır empoze ettiği saçma sapan kurallar yüzünden, Türkiye'de eli yüzü düzgün yabancı şarapları bulabilmek hem zor, hem de bulunsalar bile söz konusu Şaraplar çok pahalı. Hyatt Regency İstanbul'un ADCO, Food Gıda, Kavaklıdere ve DHL ile Alitalia'nın sponsorluğunda üçüncüsünü gerçekleştirdiği Şarap festivalinde iyi yabancı şaraplar makul ücretlerle tadılabildi. Böyle işlerin organizasyonu yapanlara büyük bir külfet olduğunu iyi bilirim. Ancak otelin yiyecek-içecek müdürü, ülkemizin en önde gelen profesyonel şarap servisi uzmanı sevgili Harun Dursun olunca iş değişiyor. Yine de Hyatt Regency İstanbul'un, bütün zorluklarına rağmen, şarap festivalini üç yıldır ısrarla sürdürmesini bir şarapsever olarak takdirle karşılıyorum.