Yiğit Kadın’ın öyküsü

BU öyküyü, kahramanının güçlü, sıra dışı kişiliği ve verdiği yiğit savaş nedeniyle yazabilmek her kalem erbabının harcı değil.Ama Refik Erduran, derin kültürü, birikimi, çağını dürüst, doğru, eksiksiz okuması ve usta kalemi sayesinde bu yükün altından kalkmayı başarmış. Usta yazarın beni sarsan son kitabı ‘Sabiha’yı (Remzi Kitabevi) okuduktan sonra bu yiğit kadına bir kez daha saygı duydum. Sabiha Sertel... 1930’ların, 1940’ların basınına damgasını vurmuş, tek parti iktidarını kalemiyle sallamış ünlü gazeteci-yazardır.Refik Erduran’ın yazdığı bu onurlu yaşam öyküsünü özetlemeye çalışayım.Sabiha 1897 yılında Selanik’te 500 yıl önce İspanya’dan kaçıp Osmanlı’ya sığınan ve Müslüman olan dönme bir Musevi ailenin kızı olarak dünyaya geldi. Sabiha’nın yürekli kişiliği, okula başlarken giymek zorunda olduğu ‘siyah çarşafa’ karşı çıkmasıyla ilk kez kendini gösterdi. Ama okula gidebilmek için bu geleneğe uymak zorunda kaldı.Lise yıllarında eline geçen kitapları yutarcasına okuyan genç kız, Selanik’te yayınlanan gazeteleri ve köşe yazılarını da hiç aksatmadan izliyordu.Mehmet Zekeriya adlı genç bir yazara büyük hayranlık duyuyordu. Okulu bitirdikten sonra çeşitli mecmualara yazılar gönderdi. Bunlar basılmaya başlandı. Sabiha böylece basına girmiş oldu. * * *Birbirlerini görmemelerine rağmen Zekeriya ile aralarında bir sıcaklık oldu. Hatta bazıları evlenmelerini önerdi ama Zekeriya Paris’e eğitime gidince bu girişim yarım kaldı. Bir süre sonra Zekeriya’dan mektup geldi. Genç yazar kendisine evlenme teklifi ediyordu. Sabiha bunu kabul etti ama ailesi razı olmadı. Zaten o sırada Osmanlı Balkan Savaşı’nı yitirmiş, Selanik Yunan ve Bulgar ordularının istilasına uğramıştı. Aile çaresiz İstanbul’a göç etti. Aradan yıllar geçti. Zekeriya ile İstanbul’da karşılaştılar. Bu kez evlendiler. Genç yazar küçük bir gazete çıkarıyordu. Karı-koca sırt sırta verip dergiler, gazeteler, kitaplar, ansiklopediler çıkardılar. İşleri yolunda giderken bazı yazıları nedeniyle Zekeriya cezaevine atıldı. Bütün yük genç kadının üzerine kaldı. Sabiha bunların altından kalkmayı başardı. Kocası hapisten çıktıktan sonra işleri yeniden yoluna girdi. Bir gün Vala Nurettin uzun boylu, kızıl saçlı, mavi gözlü, güler yüzlü Názım Hikmet adında bir genci getirdi ve onu ünlü şair olarak tanıttı. Názım onlarla çalışmaya başladı.* * *Bu genç şair Sabiha’yı, hem de kadroyu etkiledi. O güne kadar liberal-demokrat olan Sabiha Názım’ın etkisiyle komünist oldu. Yazılarının dozu şiddetlendi. Güçlü kalemi iktidarı sarsmaya başladı. Názım da giderek ünleniyor, yazdığı şiirler ortalığı birbirine katıyordu. Çok geçmeden onu cezaevine attılar. Sabiha’nın yazıları daha da şiddetlendi.1936’da Tan Gazetesi’ni çıkarmaya başladılar. Sabiha’nın yönetimindeki Tan iktidarı tir tir titretiyordu. İktidar yanlısı bütün yazarlar Sabiha Sertel’i ve Tan’ı hedef gösteriyorlardı. 4 Aralık 1945 günü tahrikler sonuç verdi. Birtakım karanlık güçlerin harekete geçirdiği kalabalık, İstanbul Üniversitesi’nin bahçesinde toplanarak ellerinde sopalar ve balyozlarla yürüyüşe geçti.Hedef Tan Gazetesi’ydi. Binanın camını çerçevesini indiren güruh içeri girerek baskı makinelerini paramparça etti.Zekeriya ve Sabiha Sertel’i koruması gereken güvenlik güçleri onlara evlerinden kaçmalarını ve başlarının çaresine bakmalarını söyledi. Günlerce dostlarının evinde kalan Serteller sonunda pasaport alarak yurtdışına gitmek zorunda kaldılar. Bir daha da yurda dönmelerine izin verilmedi. Böylece Sabiha Sertel balyozla, sopayla susturulmuş oldu. Yıllarca yurdundan ayrı yaşamak zorunda kalan bu yürekli kadın, 1968 yılında Bakü’de akciğer kanserinden yaşama veda etti. O da tıpkı Názım gibi ülkesine, sevdiklerine doyamadan gitti.
Yazarın Tüm Yazıları