Paylaş
Yatıştırmak için “Alışırsın... Alışırsın...” dedim.
Aynı gün, yani pazartesi günü milyonlarca insan aynı duygular içinde bunalıyordu.
O gün milyonlarca insanın yüreği sızladı.
Teröristler büyük bir pervasızlıkla teslim olmaya değil, terör örgütünün zaferini devlete onaylatmaya geldiler.
Gerilla kıyafetleriyle...
Zafer işaretleriyle...
Onları sınır kapısında karşılayan devletin savcılarına “Biz PKK’lıyız” dediler.
“Sayın Öcalan’ın emri ile barış gönüllüsü olarak geldik” dediler.
“Dağa çıkmaktan, örgüte katılmaktan ve de yaptıklarımızdan pişman değiliz” dediler...
“Başbakan’a mektup getirdik... TC’den taleplerimiz var” dediler...
Ve yapılan pazarlık gereği serbest bırakıldılar.
Böylece zaferi onaylatmış oldular.
Sonra da 40 gün 40 gece sürecek gösteriler, şovlar başladı.
* * *
Oysa dünyada böyle süreçlerin kurallarını devletler koyar.
Böyle şartlı, şurtlu gelişleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti kabul etmemeliydi.
Şehitlerin ruhunun rahatsız edilmemesine özen gösterilmeliydi.
Gaziler bir kez daha öldürülmemeliydi.
Tablo o kadar rencide ediciydi ki, Başbakan bile DTP’lileri uyarmak gereğini duydu.
Oysa Başbakan icranın başı olarak bunlara izin vermemesi gereken kişiydi.
Bu ülkenin insanlarının yıllarca terör örgütünün verdiği acılara tahammül etmelerinin karşılığı bu mu olmalıydı?
Teröristlerin kahramanlar gibi gelmeleri, afra tafra ile devletin savcılarına ifade vermeleri kabul edilmemeliydi.
Dünyanın hiçbir ülkesinde yaşanmamış, yaşanmayacak bir süreçten geçiyoruz.
Madem dünyanın en kanlı terör örgütünün üyeleri sorgusuz sualsiz affedilecekti...
Madem böyle bir anlaşmaya boyun eğilmişti.
Parça parça gelişlere ne gerek vardı?
Hükümet bir genel af çıkarsaydı, bu iş kökünden hallolsaydı.
* * *
Türkiye Cumhuriyeti teröristlere karşı hukukunu uygulayamaz durumu da düşürülmezdi.
Şimdi vicdanlar teröristleri usulen sorgulayıp affederken bilim adamlarının, generallerin, yazarların, gazetecilerin boyunlarına terör örgütü üyesi yaftası asarak demir parmaklıklar arkasına kapatılmalarına nasıl razı olacak?
Bu durum, hukuk devletinin kurallarına nasıl sağdırılacak?
Bunun hesabını bu hükümet, sorgulamaya, yargılamaya katılan hukukçular nasıl verecek?
Adalet Bakanı kendisine dünya hukuk tarihinin kara sayfalarında yer verileceğini bilmiyor mu?
Bunun utancını gerek kendi yaşamında çekeceğini, ölümünden sonra da çocuklarının aynı utançla yaşamak zorunda kalacaklarını düşünmüyor mu?
Yazık!
Bu hükümet bu süreci yönetemedi.
Dışarıda dizayn edilen bu sürecin onur ayarını ise hiç ama hiç beceremedi.
Bu açıdan vicdanları rahat mı bilemem.
Bilsinler ki bu ülkeyi sevenlerin vicdanı rahat değil
Vicdanlar sürekli kanıyor.
Paylaş