İNANIN her akşam haberleri dinlemek için televizyonu korka korka açıyorum. Sanırım milyonlarca insan da aynı ruh haliyle yapıyordur bu işi.
Önceki akşam da televizyonu açar açmaz şoke edici görüntülerle karşılaştım. Ekranda, polisler gösterici gençleri kıyasıya copluyordu. Mısır polisinin bizim polislerden aşağı kalmadığını düşünürken baktım ki görüntüler İstanbul’dan. Başbakan Erdoğan’ı protesto etmek amacıyla Yıldız Üniversitesi’nden Dolmabahçe’ye yürümek isteyen öğrencileri dağıtmak için polis gençlere sille tokat girişiyordu. Öğrenciler direniyorlar ve yerlerinden bir adım geriye gitmemek için uğraş veriyorlardı. Bunun üzerine polis öğrencilerin gözlerinin taa içine biber gazı sıkmaya başladı. Sanki karşıdakiler düşman askeri. Polis, nasıl bu kadar acımasız, nasıl bu kadar gaddar olabiliyor? Herhalde böyle eğitiyorlar. Kadıköy’de de gösteri yapan dört kız öğrenciye aynı şekilde davranılıyordu. Aynı saatlerde Erzurum’da seçilmiş öğrencileri masalara oturtan Başbakan onlara nutuk atıyor, nasihatler veriyordu. Bu kurgulanmış toplantıyı protesto etmek için Erzurum’a otobüslerle giden öğrenci grupları kente bile sokulmadılar. İşte, “İleri demokrasi” bu. * * * Başbakan, karşısında, soran, sorgulayan, itiraz eden, eleştiren, özgür üniversite diyen öğrenciler görmek istemiyor. O, söz dinleyen, eleştirmeyen, sorgulamayan, büyüklerin karşısında konuşmayan, uslu uslu oturup kendisini dinleyen öğrenciler istiyor. Tıpkı Erzurum’dakiler gibi... Başbakan eylem yapan işçi de istemiyor. Uslu işçi, uslu sendika, uslu medya ve uslu gazeteci, uslu yazar, uslu bürokrat, uslu şarkıcı, türkücü, uslu sanatçı istiyor. Dahası var: Uslu bilim adamı, uslu doktor, uslu mühendis, uslu Danıştay, uslu Yargıtay, uslu Anayasa Mahkemesi, uslu savcı, uslu yargıç, uslu işadamı ve uslu bir toplum... Ucube heykeller, ecdada ciddi saygısızlık yapan diziler de istemiyor. Herkes uslu ve saygılı olacak, herkes Başbakan’a ve AKP’ye biat edecek. Etmeyen allame olsa, Silivri’yi boylayacak. * * * Başbakan Erzurum’da öğrencilere yaptığı konuşmada hukuka büyük önem verdiklerini anlattı uzun uzun. Yüz elliden fazla adalet sarayı yaptıklarını, bunun hukuka verdikleri önemin kanıtı olduğunu söyledi. Hukuku rafa kaldırdığınız bir ülkede muhteşem adalet sarayları yapsanız ne olur, yapmasanız ne olur? Başbakan yüze yakın üniversite açtıklarını da övüne övüne anlattı. Bilimsel özgürlüğün, çağdaş eğitimin yok edildiği içi boş üniversiteler ne işe yarar? Oralardan ancak sorgulamayan, eleştirmeyen, bilimsel düşünemeyen, tutucu dünya görüşüne sahip insanlar çıkar. Bu üniversiteler, sizin karşınızda uslu uslu oturan, eleştirmeyen, demokratik haklarını bile savunamayan öğrenciler yetiştirir. İsmet İnönü’nün Meclis kürsüsünde kendisini konuşturmak istemeyen, onun için bağırıp çağıran Demokrat Parti milletvekillerine “Siz aydınlıktan korkuyorsunuz” demişti. AKP iktidarı da aynen öyle... Onlar da aydınlıktan korkuyor.