CUMHURBAŞKANI Gül’ün öğrencileri Çankaya’ya çağırması olumlu bir davranış.
Bir grup öğrencinin Köşk’ün önünde yaptığı protesto gösterisine müdahale edilmemesi için talimat vermesi çok daha olumlu... Ancak bütün bu yumuşatma adımlarında çok geç kalındı. Şunun için: Eğer siz üniversitelerde düşünce, konuşma, sorgulama, protesto ve eylem yapma özgürlüğünü yasaklarsanız öğrencileri isyana zorlarsınız. Biatçı üniversiteler isterseniz akademik özgürlüğü de yok edersiniz. Ama bu baskı bir yerde patlar ve olayların önünü alamazsınız. Bugün üniversiteler bu noktaya doğru sürükleniyor. Cumhurbaşkanı Gül’ün atadığı rektörlerin çoğu bu çağın üniversitelerini taşıyacak liyakatte değiller. Manisa Celal Bayar Üniversitesi rektörüyle öğrenciler arasında bir süre önce geçen konuşma bunun somut örneğiydi. Rektör, üniversitesinde ülke sorunlarını sorgulayan, gerektiğinde tepki gösteren öğrenci istemediğini açık açık söyledi. Protesto gösterisi yapan öğrencileri kulaklarından tutup üniversiteden atmakla tehdit etti. Ama o rektör hâlâ koltuğunda oturuyor. * * * Dünya bilgi çağını yaşıyor. Bu çağın üniversitelerini otoriter anlayışla yönetemezsiniz. Düşünce ve ifade özgürlüğünü yasaklamaya kalkarsanız o üniversitede akademik özgürlük de yok olur. Bunu en iyi üniversiteden gelen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bilmesi gerekir. Gazetelerden öğrendiğimize göre Cumhurbaşkanı öğrencilere iki tavsiyede bulunmuş: “Ülke sorunlarıyla ilgilenin, çözüm için kafa yorun. Aykırı olsa da görüşlerinizi ifade edin. Bu sizin demokratik hakkınızdır.” “Bunu yaparken şiddetten ve sizleri istismar etmeye çalışan illegal örgütlerden uzak durun.” Cumhurbaşkanı’nın bu tavsiyeleri doğrudur. Ama burada bir terslik var. Bu çocukların demokratik haklarını kullanmasına Cumhurbaşkanı’nın atadığı rektörler izin vermiyor. “Sizi kulağınızdan tutup üniversiteden atarım” diyor. Polis ise aşırı şiddet kullanıp onları copluyor, yerlerde sürüklüyor, gözlerine biber gazı sıkıyor ve gözaltına alıp kafalarını, gözlerini yarıyor. * * * Ben ve benim gibi pek çok gazeteci meslek yaşamımız boyunca üniversitelerdeki özgür düşünceyi budamaya kalkan iktidarların daima hüsrana uğradıklarına tanık olduk. 1959-60 öğrenci olaylarını öğrenci olarak yaşadım. 1968-70 ve 1976-80 dönemi üniversite olaylarını da gazeteci olarak adım adım izledim. Üniversitelerle kavga eden, üniversiteleri hizaya getirmek isteyen iktidarların hiçbirinin amaçlarına ulaşamadıklarına tanık oldum. Üniversitelere müdahale etmemek, üniversite özgürlüğünün vazgeçilmez olduğuna inanmamak, bir iktidarın yapacağı en büyük yanlıştır. Bunu bir akademisyen olarak Cumhurbaşkanı çok iyi bilir. Ama iktidara geldiğinden beri AKP’nin amacı üniversiteleri ele geçirmekti. Önce YÖK’ü, sonra üniversiteleri kendilerine bağladı. Bunu sağlayacak atamaları da Cumhurbaşkanı Gül yaptı. Şimdi üniversitelerdeki huzursuzluk tırmanışa geçince tansiyonu düşürme gayretleri ne kadar gerçekçi? Üniversitelere, fethetme mantığıyla yaklaşılmasaydı ve bu bilim kurumlarının özgürlüğüne saygı gösterilseydi olaylar bu noktaya gelmezdi.