Paylaş
On yıl kadar önceydi. Milliyet'te çalışan üç muhabir arkadaşımız çılgın bir deneme yaptılar.
Amaçları, havalimanlarındaki güvenlik denetimlerinin yetersiz olduğunu, hatta zaman zaman işin son derece gevşek tutulduğunu kanıtlamaktı.
Planları özetle şöyleydi:
‘‘Yeşilköy Havalimanı'ndaki güvenlik denetimlerini atlatıp uçağa el bombası sokmak.
Böylece teröristlerin istedikleri silahlarla uçağa binebileceklerini kanıtlamak.’’
Ufak bir araştırmadan sonra, ince kurşun plakaya sarılan silahların X-Ray ışınları tarafından saptanamayacağını öğrendiler.
Öyle de yaptılar. İçi boşaltılmış bir el bombası buldular. Bunu ince kurşun plakaya sarıp, bir fotoğraf makinesinin içine yerleştirdiler.
Normal yolcu gibi biletlerini aldılar ve güvenlik denetimlerinden kolayca geçerek havalimanına girdiler.
Oysa dünyanın bütün havalimanlarında fotoğraf makinesi, teyp gibi aygıtlar özel denetimden geçirilir.
Bizim arkadaşlarınkine bakılmadı.
Daha sonra işlemlerini yaptırarak biniş kartlarını aldılar ve ikinci denetimden de hiçbir sorun çıkmadan geçip uçağa bindiler.
Bu aşamaları adım adım görüntülediler.
Uçak havalandıktan sonra fotoğraf makinesinin içindeki pim mekanizması iptal edilmiş el bombasını çıkardılar ve yine fotoğraf çektirdiler.
* * *
Ertesi gün bu haber enfes fotoğraflarıyla birlikte manşetten verildi ve tam bir skandal oldu.
Uluslararası Yeşilköy Havalimanı'nın güvenlik denetimi açısından inanılmaz bir zaaf içinde olduğu anlaşıldı.
Bir sürü polis görevden alındı, önlemler artırıldı.
Ama bu olaydan ders alınmadığı, son bir yıl içinde ülkemizde tam dört uçak kaçırma olayının gerçekleşmesinden anlaşılıyor.
Bu bir dünya rekorudur.
Son olayda uçak korsanı bir el bombası ve bir silahla elini kolunu sallaya sallaya uçağa bindi ve eylemini gerçekleştirdi.
Aynı alanda 8 ay önce de bir olay olmuştu. Ama belli ki o olaydan da hiç ders alınmamış.
Uçak kaçırıldıktan sonra yaşananlar ise bir başka yanlışlıklar komedyası.
Uluslararası kurallara göre, kaçırma olaylarında uçak personelinin en ufak bir riski dahi göze almaması gerekir.
Ama bu olayda bir kez değil, birçok kez risk alındı.
* * *
Baştan başlayalım.
Pilotun ‘‘Burası Sofya’’ deyip uçağı Ankara'ya indirmesi övgüye değer bir cesarettir ama çok büyük bir risktir.
Normal ruh yapısı içinde olmayan korsan bir çılgınlık yapabilirdi.
Düşünün, pilot uçağı Ankara üzerinde tam bir buçuk saat dolaştırıyor.
Terörist bu oyunu fark edip elindeki bombayı patlatabilirdi.
Allah'tan her şey yolunda gitti de böyle bir facia yaşanmadı.
Operasyon başarılıydı ama o noktaya gelinceye kadar sürekli risk alındı.
Özellikle özel timlerin uçağa girmesi sırasında terörist işi fark edebilir ve yine bir çılgınlık yapabilirdi.
Olayın kazasız belasız sona ermesi hepimizi çok sevindirdi ama bunun elinde el bombası taşıyan bir teröriste karşı yapıldığını unutmamak lazım.
Olay hepimizi üzecek, faturası da kolay kolay ödenemeyecek bir facia ile sona erebilirdi.
Operasyon başarılı oldu diye gerçekleri gözardı etmemek gerekir.
Zafer naraları atmayı bir yana bırakalım.
Yaşananları ciddi şekilde bir değerlendirmeden geçirelim ve gerekli dersleri çıkaralım.
Paylaş