Tutukluluklar artık tutsaklığa dönüştü

ÖNCELİKLE demokrasilerin en temel ilkesini bilmeyenler ya da bilmek istemeyenler için bir kez daha yazalım.

Haberin Devamı

Demokrasilerde bireylerin en önemli hakkı kişi özgürlüğü ve güvenilirliğidir.

Bunu sağlayamayan, tersine bu değerleri çiğneyen ülkelerde demokrasi iğdiş edilmiş demektir.

Her gün kürsülere çıkıp saatlerce demokrasi nutku atsanız da demokratik bir ülke yönetmiş olmazsınız.

Hele hele ülkenin temel yasasını kendi kafanıza göre değiştirip “Bunu  demokrasi adına yapıyorum” diyerek demokrasiyi boğarsanız bir demokrat değil, bir otokrat olursunuz.

Şimdi bakalım Türkiye’de bireylerin özgürlükleri, güvenilirlikleri var mı?

Var diyen ya yalan söylüyordur ya da çıkarı için böyle yazıyordur.

Çünkü “Evet” diyeceğini açıklayan AKP yanlılarını bir yana bırakın, aydınlar değişikliklerin iki maddesinin yargı bağımsızlığını yok ettiğini, birey özgülüğünü ortadan kaldırdığını çok iyi bilirler.

Mustafa Balbay’ın, Mehmet Haberal’ın, Tuncay Özkan’ın, yazar ve çizerlerin, bilim adamlarının, subayların ve de Bedrettin Dalan’ın üç-beş kişiyle ihtilal yapamayacaklarını da bilirler.

Ama kendilerine verilen talimatlar doğrultusunda bunlar için yorumlar yaparlar.

Bu yaptıkları kesinlikle aydın dürüstlüğüne sığmaz.

Dünyanın hiçbir ülkesindeki aydınlar da bunu yapmazlar.

Ama ah şu insanların çıkar zafiyeti yok mu?

Onlara her şeyi yaptırıyor.

* * *

Şimdi yukarda saydığımız gazeteci arkadaşlarımız ve onlarla birlikte cezaevinde çile dolduran insanlar haklarında somut deliller olmadan içeri tıkıldılar.

Bütün duruşmaların hazırlanan ve mahkemelerce kabul edilen iddianamelerinin hiçbiri bir hukuk devletinde geçerli olmaz.

Demokratik ülkelerin hiçbir mahkemesi bu hayali senaryolarla doldurulmuş, delilden yoksun iddianameleri ciddiye alıp yargılama yapmaz. 

Yandaş medyaya sızdırılan bu iddianameler hukukçuları şaşkına döndürüyor.

Ama mahkemeler bunları kabul edip insanları içeri atıyor ve yargılıyor.

Hukukçular bu yargılamaların tam bir hukuk faciası olduğunu açık açık söylüyorlar.

Hem de orda burda gizli kapaklı değil, mahkemelere bas bas bağırıyorlar.

Savcı ve yargıçlar hiçbir şey yapmadan birer robot gibi bu tepkileri dinlemek ve sineye çekmek zorunda kalıyorlar.

Türk hukuku adına hüzün verici bir durum.

* * *

Haberin Devamı

Üstelik, bütün tutuklular neyle suçlandıklarını da bilmiyorlar.

Bir yıldır, iki yıldır, üç yıldır yatanlar var.

Bu insanların uzayan tutuklulukları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin makul süresini kabul edilmeyecek kadar aştı.

Bir hukuk devletinde böyle keyfi, hukuku hiçe sayan bir yargılama olamaz.

Çünkü tutuklamalar yargısız infaza, işkenceye hatta tutsaklığa dönüştü.

Bugün dünyada benimsenen çağdaş hukuk insanların zorunlu nedenler olmadığı sürece tutuksuz yargılanmasını öngörür.

Eğer Tayyip Bey’in emriyle yapılan ve 12 Eylül diktasına rahmet okutacak Anayasa değişiklikleri onaylanırsa Tanrı Türkiye’yi korusun.  

Yazarın Tüm Yazıları