Türkiye’nin yeni imajı: Türban ve kara çarşaf

FES ve burma bıyık yıllarca dünyada Türklerin imajı oldu.

Hepimizi rahatsız eden bu imajdan kurtulmak için çok uğraştık.

Son yıllarda bunu başarmaya başlamıştık ki, bu kez de AKP sayesinde "türban ve çarşaf" imajıyla anılır olduk.

Bilmiyorum bundan ne zaman kurtulabiliriz.

Geçen gün Vatan Gazetesi’nde şöyle bir haber vardı:

"Dünya bizi böyle tanıyor. Her ay 475 milyon kişinin ziyaret ettiği internet arama motoru Google’a ’Türk kadını’ ya da ’Türk erkeği’ diye yazınca karşınıza ilk önce türbanlı ve çarşaflı kadın ile bıyıklı, kavruk bir erkek fotoğrafı çıkıyor."

Üzücü ama ne yazık ki gerçek bu.

Bunun nedenini hepimiz biliyoruz.

Bir toplumu yönetenlerin eşlerinin giyimi kuşamı o ülkenin imajını oluşturuyor.

* * *

Dünkü Hürriyet’te Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ile bir önceki başkan Mehmet Nuri Yılmaz’ın türban konusundaki örnek davranışları ile ilgili bir haber vardı.

Hem Bardakoğlu, hem de Yılmaz türban nedeniyle üniversitede okuyamayan kızlarına yaptıkları tavsiyelerde başlarına açmalarını söylemişlerdi.

Haberden, iki din bilgininin kızlarına "Önce okuyun sonra isterseniz başınızı örtersiniz" diye yol gösterdiklerini öğreniyoruz.

İslamiyet akıl ve bilimi daima ön planda tutar. Hiçbir kuralı akıl ve bilimin üzerinde kabul etmez.

Geçenlerde bir toplantıda eski bakanlardan Nahit Menteşe ile karşılaştık. Bir anısını anlattı.

Milli Eğitim Bakanı’yken bir sabah evine iki genç kız ziyarete gelir.

Büyük bir sorunları olduğunu söylerler ve Bakan’dan yardım isterler.

* * *

İki genç kız türbanlı oldukları için kazandıkları üniversiteye kabul edilmemektedirler.

Bakan’dan üniversiteye girebilmeleri için emir vermesini isterler.

Nahit Menteşe iki kız öğrenciye şöyle der:

"Bakın ben biraz sonra Meclis’e gideceğim. Onun için de koyu renk elbise giyeceğim ve kravat takacağım. Kural böyle. Buna uymak zorundayım.

Siz de üniversiteye gideceksiniz. Oranın kuralı ne ise ona uyacaksınız. Ama üniversiteden çıktıktan sonra istedinizi yapabilirsiniz."

Sonra eşini çağırıp, "Hanım senden bir ricam var. Bu iki kızımız üniversiteye gidecekler, başlarını açmalarına yardımcı ol" der.

Bakan iki kızı eşiyle yalnız bırakır ve Meclis’e gitmek için evden ayrılır.

Aradan iki gün geçtikten kızlardan birinin babası arar.

Kendini mevlithan olarak tanıtan baba telefonda şöyle der:

"Sayın bakanım, size minnettarım. Ben hem kızıma, hem de arkadaşına çok nasihat ettim ama onları ikna edemedim. Allah sizden razı olsun. Siz onları başlarını açmaları için ikna etmişsiniz ve okumalarını sağlamışsınız."

Nahit Menteşe
olayı anlattıktan sonra şöyle dedi:

"Kızlardan birinin babası arıyor dedikleri zaman ’Eyvah şimdi adam bana çatacak’ diye geçirdim aklımdan, ama adam teşekkür edince çok sevindim."

Aklı ve bilimi bir kenara iten kötü niyetli insanların elinde hoşgörü dini olan İslamiyet’in ülkemizde ve dünyada nerelere götürüldüğünü hep birlikte görüyoruz.



NOT: Sevgili okurlar, hepinizin bayramını ve yeni yılını en içten dileklerle kutlar, sağlık ve mutluluklar dilerim. T.T.
Yazarın Tüm Yazıları