BİR hukuk devletinde, hukuk adına bu yapılanlar asla yaşanmaz.
Bir hukuk davasında iki kez bırakma, üç kez alma yapılırsa bu hukuk değil siyaset olur.
Hukukçuların değerlendirmesi böyle. Peki, Balyoz sanıklarının tahliyelerinden sonra ne değişti de 102 insan hakkında yeniden yakalama kararı alındı. Yeni ve kuvvetli bir delil mi bulundu? Avukatların söylediklerine göre dosyaya giren yeni bir bilgi yok. Ama kararı alan mahkemenin kanaati kuvvetli bir delil olduğu yolunda. Diyelim ki öyle. Hukukçular diyor ki: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre sadece kuvvetli delil, tutuklama için yeterli olamaz. Sanıkların delilleri karartacağına veya kaçacağına dair kesin şüphe olması gerekir.” Böyle bir durum yok. Çünkü iki kez tahliye edilen bu insanların serbest kaldıkları sürece hiçbir yere kaçmadıkları ortada. Bunların artık delileri karartma olanakları da yok. O zaman yeniden tutuklanmaları için başka nedenler olmalı. Bu nedenler de siyasetten başka bir şey olamaz. İşte özel yetkili mahkemeler budur. * * * Bu mahkemelerin yürüttüğü yargılamalardaki hukuka aykırı uygulamalara sık sık tanık oluyoruz. Bu konuda hem yurtiçinde hem yurtdışında tepkiler var. Ortada geçerli hukuki bir gerekçe olmadan referandum arifesinde 26’sı muvazzaf, 27’si emekli general olmak üzere 102 subayın toplanmasının bir amacı olmalı. Bu amaç referandumda hükümetin elini güçlendirmek olamaz mı? Bal gibi olur ve bu tutuklamalar AKP’nin çok işine yarar. Başbakan meydanlarda “Darbecilere hayır demek için evet oyu verin” diye bas bas bağırmıyor mu? Sanırım durum açık seçik ortada. Burası Türkiye... Ancak bizim ülkemizde olur böyle vakalar. * * * Başbakan 30 yıl önce idam edilmiş ve 30 yıldır ağzına almadığı, hatta aklına getirmediği delikanlılar için televizyonların önünde ağlamıyor mu? Bu gözyaşlarını referandumda oy toplamak için akıtmıyor mu? Dünyada bunun bir örneği var mı? O anayasaya “Evet” diyeceğini ilan eden gazeteci arkadaşlarımız, entellerimiz hâlâ iktidarın niyetini anlamadı mı? Burası Türkiye... Bu ülkede insanlar işlerine gelmeyeni anlamaz. Çünkü Türkiye’de akıl, mantık, vicdan değil, çıkarlar ağır basar. * * * Kamer Genç Meclis’te uğraşmış ama seçildiği kentte depremde evleri hasar gören seçmenlerinin sıkıntılarına bir çare bulamamış. Bunun üzerine Başbakanlığa siyah çelenk koymaya karar vermiş. Ama Başbakan’ın korumaları önünü kesip kendisine engel olmuşlar. Bununla kalmayıp otomobilinin bagajını açıp çelengini kaçırmışlar. Düşünün, bu zorbalık bir milletvekiline yapılıyor. Kamer Bey bağırıp çağırıyor ama korumalar tınmıyor bile. Kamer Bey deneyimli bir siyasetçidir. Hiç böyle oy toplamak için ağlayan bir başbakan gördü mü? Ya milletvekilini itip kakan, bagajını açıp çelengini kaçıran koruma polisleri... Bunca yıllık politikacı olarak böyle bir iktidarla karşılaştı mı? Ama Kamer Bey bunların daha iyi günler olduğunu bilir. Ben de biliyorum ki eğer referandumdan “Evet” çıkarsa Türkiye yandı demektir. Ne hukuk devleti kalır ortada, ne insanların hakları, ne de özgürlükleri... Söylemeye dilim varmıyor ama bu işin sonu faşizmdir, faşizm...