OYUNU izlerken iki şey beni fena halde koltuğuma mıhladı.
Nevra Serezli ile Cihan Ünal’ın mesleklerine olan tutkuları ve oyunun temel öğesi olan dansların büyüsü...
Gencay Gürün’ün sanat yönetmenliğini yaptığı ve ayakta tutmak için çırpındığı Tiyatro İstanbul’da oynanan "Altı Haftada Altı Dans Dersi" adlı ilginç oyunun içeriği ve dansları beni soluksuz bıraktı.
Öncelikle Nevra Serezli ile Cihan Ünal’a olan hayranlığım ve saygım daha da arttı.
İki sanatçı, bu zor rolün altından kalkabilmek için işi ucundan tutmamışlar, dansları kusursuz yapabilmek için aylarca dans dersleri almışlar.
Zaman zaman ciddi sakatlıklar yaşamışlar.
Bütün zorluklara katlanıp ikisi de usta birer dansçı olmuşlar.
Oyunun yazarı Richard Alfieri çok usta bir yazar.
Metni, felsefi diyaloglarla oya gibi işlemiş.
Dansın büyüsü, yalnızlığından biraz olsun kurtulmak için 72 yaşında dans dersleri almaya karar veren yaşlı bir kadın ile dans öğretmeni arasında büyük bir sevgi ve dostluk doğmasına neden oluyor.
* * *
Oyunun iki karakteri dans öğretmeni Michael ile Bayan Lilly...
İkisi de derin bir yalnızlık içinde yaşayan mutsuz insanlardır.
Ama dansın insanları bütünleştiren büyüsü bu ikiliyi sevgi dolu bir dostluğa sürüklüyor.
Birlikte büyük bir uyum içinde ve coşkuyla yaptıkları dansların yarattığı duygular, aralarındaki yaş farkı nedeniyle sekse yönelmeyen bir aşka dönüşüyor.
Onları mutsuz eden ve yaşamlarının dramı olan yanlızlığı küçük ve zararsız yalanlarla birbirlerinden saklıyorlar.
Bu yüzden de başlangıçta aralarında gerginlikler yaşanıyor.
Ama dans ikisi arasındaki buzları hızla eritiyor.
Büyük bir sevgi ile birbirlerini tamamlamaya başlıyorlar.
Dans öğretmeni Michael bir genç kıza kur yaparmışçasına Lilly’ye bir gece dışarı çıkmayı önerir.
72 yaşındaki Lilly bir genç kız heyecanıyla biraz nazlanır ama gururunu okşayan bu teklifi kabul eder.
Gece geç saatte coşku ve mutluluk içinde eve dönerler.
İkisi de birbirine tutkuyla bağlı iki sevgili gibidir.
Ama bu uzun sürmez çünkü Lilly kanserdir.
Tedaviye başlanır. Michael onu hiç yalnız bırakmaz.
Bir gün tedaviden döndükten sonra yine dans ederken Lilly’nin Michael’in kollarında can vermesiyle oyun sona erer.
* * *
İzleyiciyi danslarla coşturan, güldüren oyun, güçlü ve anlamlı diyaloglarla da hüzünlendirip düşündürür.
Gencay Gürün, bir sanat yönetmeni olarak dünya tiyatro sahnelerinde oynanmakta olan flaş oyunları Türk sahnelerine anında taşımaya sürekli özen gösteriyor.
Böylece Türk tiyatrosunun dünyadaki güncelliği yakalamasını sağlıyor.
Nevra Serezli ile Cihan Ünal’ı uzun uzun anlatmaya, ya da onlara övgüler yağdırmaya gerek yok.
Yazının başında da anlatmaya çalıştığım gibi, iki ustanın sanat adına gösterdikleri özveriye büyük saygı duyulması gerektiğini özellikle vurgulamak istiyorum.
Türk tiyatrosunun bu iki ünlü ve usta sanatçının olağanüstü oyunlarına ve danslarına gelince...