YILLAR önce THY uçaklarına korkarak binerdik. Çünkü uçakları sık sık kaza yaptığı için THY güvenilirliği epeyce düşük bir şirketti.
Bu korku çok yaygındı.
Hatta bazı işadamları THY uçağına binmez, Lufthansa veya Swissair’le uçarlardı.
1980’lerden sonra Türkiye’de başlayan değişim dalgaları en çok kendini THY’de gösterdi ve kurum her geçen yıl hızla yenilenerek dünyanın en iyi havayollarından biri haline geldi.
O korku zamanla yok oldu ve insanlar THY uçaklarıyla büyük bir güven duyarak uçmaya başladılar.
Filo büyüdü, uçaklar yenilendi, THY hizmet ve teknoloji açısından Avrupalıların bile tercih ettiği bir havayolu şirketi oldu.
Bir zamanlar tercih edilen Lufthansa ile Swissair’i geride bıraktı.
THY son yıllara kadar gerçekten de bütün ulusun dünya ölçeğinde belki de en fazla gurur duyduğu Türk şirketiydi.
Dış hatlarda zaman zaman yabancı yolcu sayısı Türklerden fazla oluyordu.
Bu da insanı mutlu ediyordu.
* * *
Son üç yıldır eski korku psikolojisi yeniden geri geldi.
Pek çok insan, THY uçaklarına binmekten korkmaya başladı.
Peki neden böyle oldu?
Sözü fazla dolandırmadan söyleyelim. Bunun bir tek nedeni var, o da THY’yi yönetenlerin sahip oldukları zihniyet.
AKP iktidarının getirdiği genel müdür ve onun kurduğu kadro...
Önce THY’nin deneyimli, şirketi zirveye taşımış kadrosuna yönelik haşin bir tırpan hareketi başlatıldı.
Özellikle de uzmanlık isteyen görevlere, yöneticilerin dünya görüşüne uygun sıradan insanlar seçildi.
Bir süre sonra işletmede bir alaturkalık, bir laçkalaşma görüldü.
Uçakların teknik bakımları konusunda olumsuz bilgiler yayılmaya başladı.
Arkasından da arızalar, rötarlar geldi.
Bütün bunlar THY’ye dönük bir güvensizlik ortamının doğmasına neden oldu.
Şimdi pek çok insan, THY uçaklarına korkarak biniyor.
NOT YORUM
Guinness’e rahat girer
BEN dünyanın hiçbir ülkesinin en büyük kent metrosunun, bir sondaj firmasının burgusuyla delindiğini bu yaşıma kadar duymadım.
Türkiye’nin en büyük kentinin herhangi bir sokağını izin almadan delen bir sondaj firması olabileceğini de düşünmedim.
Ama bunun olduğunu İstanbul’da hep birlikte gördük, yaşadık.
Adamlar sokağın ortasına sondaj makinesini kurup aşağıda ne var ne yok araştırmadan delmeye başlıyorlar.
Burgu indikçe iniyor ve 25 metre aşağıdan geçen metro tünelini deliyor.
O sırada sefer yapan tren, adamların sarkıttığı borulara çarpıyor.
Kentin göbeğindeki sondajdan haberi bile olmayan İstanbul Belediyesi yetkilileri ise olay üzerine şu açıklamayı yapıyor:
"Allah korusun elektrik kontağı olabilir, dünyanın en büyük faciası yaşanabilirdi."