Tek adam sendromu

YILLARDAN beri siyaset sahnesinde hep aynı oyunu izliyoruz. Oyunun adı "tek adam sendromu".

Senaryo hiç değişmez.

Bir parti iktidara gelir, partinin lideri başbakan olur.

Hükümeti kurar, istediğini bakan yapar.

Başbakan ilk günlerde hepimizi mutlu edecek kadar demokrattır, hoşgörülüdür, sevecendir.

Ama zaman geçtikçe başbakanın olumlu özellikleri ciddi bir erozyona uğramaya başlar.

Önce yakın çevresini dinlememeye, onlara daha otoriter davranmaya başlar.

Kendisini eleştirmek gafletinde bulunanları hemen çevresinden temizler.

Sonra uzak çevresine gelir sıra.

Halkta hoşnutsuzluklar başladığı zaman da muhalefete, kendisini eleştiren toplum önderlerine, gazetecilere, işadamlarına saldırmaya başlar.

İşte o zaman işler iyice karışır, ülke artık kötü yönetilmeye başladı demektir.

Başbakan artık eski başbakan değildir.

Elindeki siyasi güç onu tartışılamaz olmaya doğru iter.

Ülke artık "tek adam sendromu" yaşamaya başlamıştır.

* * *

Bu sendrom her seferinde Türkiye’yi uçurumun kenarına getirmiştir.

Başbakanlar kendilerine yönelik eleştiriler arttıkça daha da sertleşir.

Yapılan uyarıların hiçbirini dinlemez.

Bütün yetkiler onda toplanır.

Bakanlar, başbakanın korkusundan inisiyatif kullanamaz hale gelirler.

Her şeyi başbakana sorarlar.

İşler yürümez olur.

Hatalar arttıkça daha büyük hatalar yapılmaya başlar.

Bir süre sonra ülke yönetimi hükümetin kontrolünden çıkar.

İşte Türkiye epeydir bu durumdadır.

Bu olumsuzluk her geçen gün daha da belirginleşiyor.

Geçenlerde sağduyu sahibi bir AKP’li, içinde bulunduğumuz durumun vahametini şöyle özetliyordu:

"Tek adam işi buraya kadar getirdi ama artık buradan bir yere götüremiyor. İşler tıkandı. Türkiye artık yönetilemiyor. Bir şeyler yapmak gerekiyor."

* * *

Türkiye gerçekten de şu anda "tek adam sendromu"nu yaşıyor.

İçerde ve dışarda yapılanlara, yürütülen politikalara, alınan kararlara bakarsanız bu durum net olarak görülüyor.

Ülkeyi yönetenler birbirleriyle çelişkili politikalar yapmaya kalkarlarsa devlet sağlıklı bir şekilde yönetilemez.

Devlette uyumu sağlamakla görevli olan Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın derin bir çelişki içinde olduğu Ermenistan’la yürütülen ilişkilerde ortaya çıktı.

Türkiye’nin yazgısını belirleyecek AB projesi tam anlamıyla dumura uğramış durumda.

İktidar, Avrupa Birliği ile sürdürülen görüşmelerin peşini bırakmış.

Egemen Bağış hangi kariyeriyle, hangi deneyimiyle bu zorlu müzakereleri yürütecek?

Ondan önceki başmüzakereci Ali Babacan da hiçbir şey yapmadı.

Demek ki AB ile görüşmeler ikinci plana itildi.

Türkiye’nin içte ve dışta yönetilemez hale gelmesinin en önemli nedeni yaşadığımız "tek adam sendromu"dur.
Yazarın Tüm Yazıları