CUMHURBAŞKANI Gül’ün söyledikleri kabul edilebilir gibi değil.
Mehmetçiklerin ölüm kalım savaşı verdikleri harekátın ilk günü türban değişikliklerini onaylamasının gerekçeleri, yaptığından da üzücü.
Cumhurbaşkanı "İnanın hiç aklımdan geçmedi böyle bir şey" diyor.
Keşke geçseydi de önüne koyup düşünseydi.
Keşke "Başkomutansam bu konulardaki milli hassasiyeti en çok gösterecek kişi benim" demeseydi.
O koltukta oturan bir kişi olarak milletimizin yüreğinin ağzında olduğu bir günde bu duyarlılığı gösterebilseydi.
Cumhurbaşkanı Gül’ün,belli ki YÖK Başkanı’nı atarken de ülkenin hassas dengeleri hiç aklından geçmemiş.
Sonuç ne oldu?
Üniversiteler tam bir kaosa itildi.
Ne yazık ki, hem iktidarın emelleri, hem YÖK Başkanı’nın tutumu sayesinde üniversiteler ki kaos daha da büyüyecek.
Öğrenciler birbirinin gırtlağına sarılmaya başladı bile.
Olaylar baş edilemez duruma gelince bakalım "Başkomutan" ne yapacak?
* * *
Üniversite camiasının adını bile duymadığı, yöneticilik deneyimi sıfır olan, rektörlük, dekanlık yapmamış bir kişiyi böyle bir göreve getirmek bilim kurumlarındaki huzurun bozulması için yaldızlı bir davetiyeydi.
Belli ki Cumhurbaşkanı’nın tek kriteri "Benim ve AKP’nin dünya görüşüne uygun olsun yeter, gerisi önemli değil"di.
Önemli olan bu kişinin üniversiteleri iktidarın ele geçirmesi için verilen emirleri harfiyen yerine getirmesiydi.
Doğrusu yeni YÖK Başkanı da bunu fazlasıyla yapıyor.
Bilim kurumlarındaki huzur bozulurmuş, öğrenciler birbirlerine girerlermiş kimin umurunda.
Bilgi çağında iktidar için bunlar hiç önemli değil.
Önemli olan türbanlılar üniversitelere, imam hatipliler istedikleri fakültelere girebilsin, şeriatçılar akademik kadrolara yerleştirilsin.
Hedef, Cumhuriyet üniversitelerini tarikat üniversiteleri haline getirmek.
AKP iktidarı çok iyi biliyor ki, uygulamaya başlanan baskı stratejisi ile üç beş yıl içinde üniversitelerde başı açık öğrenci kalmayacak.
* * *
Anımsarsınız, "411 el kaosa kalktı" sözüne nasıl köpürdüler.
Hakaretler yağdırdılar.
Ne oldu? Söylenenler doğru çıkmadı mı?
Üniversiteler sonu çok tehlikeli bir kaosa sürüklenmedi mi?
Hukuk ve uygulama açısından da durum karmakarışık değil mi?
Cumhurbaşkanı, Başbakan bunları görmüyor mu?
Durduk yerde ülkenin huzurunu bozduklarının, toplumu ikiye böldüklerinin farkında değiller mi?
Bir formül bulunamaz mıydı?
Bulunurdu, ama istemediler.
Çünkü "Ne pahasına olursa olsun, türban üniversiteye girsin.Üniversitelerin fethi tamamlansın" diye yanıp tutuşuyorlar.
* * *
Belki gözden kaçmıştır, bir kez daha anımsatmak isterim.
Kaosa kalkan 411 el içinde kimler yok, kimler...
Ama en şaşırtıcı olanı, 8 yıllık zorunlu öğretimin çıkması için günlerce mücadele eden eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın bu kadro içinde yer alması.
Atatürk’ten 80 yıl sonra, 21. yüzyılda Türk kadınını örtmek için birbiriyle yarışan bütün politikacıları kutlarım!