Paylaş
Her ikisi de tartışmaların birer parçası oldu.
Bunlardan biri Türk popunun ünlü ve üretken ismi Sezen Aksu, ikincisi ünlü aktris Hülya Avşar.
Açılımdan çok etkilenen Sezen Aksu Başbakanlığı arayarak Başbakan’ın başlattığı girişime bir vatandaş olarak destek verdiğini ve bu mesajının Başbakan’a iletmesini istedi. Aksu’nun bu jesti AKP dünyasını çok mutlu etti.
O kadar ki Başbakan Erdoğan sanatçıya dönüp teşekkür etti.
Buna karşın Sezen Aksu belli kesimlerden bazı tepkiler aldı.
Hülya Avşar da girişimin içeriği belli olmadan bunu desteklemenin yanlış olduğunu belirterek Aksu’yu eleştirdi.
Avşar’ın bu çıkışı kendisini birden tartışmaların odağına çekti.
Milliyet’ten Devrim Sevimay Avşar’la uzun bir söyleşi yaptı ve sanatçının değerlendirmeleri büyük yankı uyandırdı.
* * *
Hüya Avşar Türk bir anne ile Kürt bir babanın kızıydı.
Türk ve Kürt akrabalardan oluşan geniş bir ailenin içinde büyüdü.
Her iki dünyanın insanlarının duyguları, yaşadıkları acılar, sevinçler, uğradıkları haksızlıklar, başarılar ve mutluluklar onun ruhunda değişken birikimlere neden oldu.
Böyle birbirine karşıt iki dünyalı bir ortamda yetişen bir çocuk olarak kendisini hem Türk hem de Kürt olarak hissetmenin zorluklarını, belirsizlerini yaşadı.
Zaman zaman hangi yanının benliğine, kişiliğine egemen olduğuna karar veremedi.
Avşar, Sevim Demiray’a son yıllarda yaşanan ayrışmaların kendisini nasıl derin bir kararsızlık içine sürüklediğini ve bunun sıkıntısını nasıl yaşadığını bütün içtenliğiyle anlatıyor. Hülya Avşar’ın söylemlerinden Türklük yanının biraz daha ağır bastığı ancak bundan da zaman zaman rahatsızlıklar duyduğu da anlaşılıyor.
Bu çıkmazdan kurtulmak için ne yapması gerektiğini tam olarak bilmediğini söylüyor.
* * *
Hülya Avşar’ın taşıdığı ruhsal yük insanı etkiliyor.
Hem Türk hem Kürt olarak güzel ve mutlu bir çocukluk sonrasında pırıltılı bir yaşama imza atmış, ülkenin en ünlü sanatçılarından biri olmuş.
Ben Hülya Avşar’ın Türklük ve Kürtlük arasında kalmasının dramını anlıyorum ve bunun sıkıntısını duymasına hak veriyorum.
Ama bu kararsızlığın şöyle aşılması gerektiğine inanıyorum.
İnsanlar kendilerini neye ait hissediyorlarsa o olmalı.
İnsan ruhen Türk’se Türk, Kürt’se Kürt olarak ifade etmeli kendisini.
Bu topraklarda yaşayan hiç kimse kökeninin derinliklerine kadar inme olanağına sahip değil.
Tarihçiler, Osmanlı İmparatorluğu’nu kuranların bile kökeni konusunda yeni yeni gerçeklerle karşılaşıyorlar.
Kendimden örnek vereyim.
Ben kökenimi düşünmeden ve irdeleme gereği bile duymadan kendimi Türk olarak hissediyorum.
Onun için “Ben Türk’üm” diyorum ve bununla gurur duyuyorum. Başka etnisiteden olan bir insan da kendini nasıl hissediyorsa öyle ifade etmeli.
Böyle bir aidiyet duygusu insanların yaşadıkları ülkeyi sevmelerine kesinlikle engel de değildir.
Tersine, insanların doğup büyüdüğü, gerektiğinde canını ortaya koyarak savunduğu ülkesi kutsaldır.
Kökenimiz ne olursa olsun hepimiz bu ülkenin insanlarıyız.
Bu ülke hepimizin ortak vatanıdır.
Ve kimse unutmamalı ki vatan her şeydir.
Paylaş