Sen Eskişehir'i bir de mayısta gör

Yılmaz Hoca ile önce yün atkılarımızı boğazlarımıza iyice sardık.

Sonra kalın paltolarımıza sıkı sıkı sarındık, şapkalarımızı kaşlarımızın hizasına kadar indirdik ve titreten soğuk sokaklara attık kendimizi.

Yerler takır takır, her taraf buz...

Yollar, kaldırımlar temizlendiği için tehlike yok. Rahat rahat yürüyoruz.

Ama soğuk alışık olmadığım kadar titretici. Nefesim kesiliyor. Kalın palto para etmiyor.

Hoca, halktan biri gibi... Koluma girmiş, hem yürüyor, hem de anlatıyor:

"Bak Porsuk'u temizledik. İki tarafına rıhtım yaptık. Yazın buralar hep kafe. Cıvıl cıvıl. Eskişehirliler botlara binip gezintiye çıkıyorlar. Kaptanlar isyan halinde. Bir dakika bile boş kalmıyorlar."

Porsuk üzerine yeniden yapılmış köprüler rengarenk korkulukları, özel elektrik direkleri ve nefis heykelleri ile gelin gibi süslenmiş.

Kaldırımlara Yılmaz Hoca'nın atölyelerinde yapılan renk renk, değişik desenli taşlar döşenmiş.

Eskişehir bir Avrupa kenti estetiğine bezenmiş.

* * *

Yılmaz Büyükerşen kent mobilyalarının hemen hepsini kendisi üretiyor. Heykelleri kendisi yapıyor.

Şimdiye kadar Eskişehir meydanlarına, Porsuk üzerindeki köprülere tam 75 heykel dikmiş. Bu sayıyı 150'ye çıkarmak için çalışıyor.

Araçlara kapatılmış, sadece yayaların kullanıma açık caddelere renkli asfalt dökmüş, sonra presle bu asfaltlara desenler yapmış.

"Hem güzel görünüyor, hem de çok ucuza çıkıyor" diyor.

Yılmaz Hoca büyük bir coşkuyla yapılanları anlatırken "Sen mayısta gör Eskişehir'i. Şimdi kar altında olduğu için güzelliği göremiyorsun. Baharda buralar yemyeşil olacak, rengarenk çiçeklerle bezenecek" diye cadde kenarlarını, meydanları ve parkları gösteriyor.

Sonra otomobile binip kenti turluyoruz.

Çok geniş bir araziyi gösterip, "Bak burayı ’Disneyland' yapıyorum. İnsanlar çocuklarıyla gelip burada eğlenecekler" diyor.

Sonra Avrupa kentlerindeki gibi durmadan gidip gelen pırıl pırıl modern tramvayı anlatıyor:

"Görüyor musun, tıklım tıklım. Hedeflediğimizin çok üstünde yolcu taşımak durumunda kaldık. Hatları çoğaltacağız."

Tramvay Eskişehirli için tam bir kurtarıcı olmuş. Ulaşıma çok büyük kolaylık getirmiş.

* * *

Yılmaz Hoca 520 bin nüfusun yaşadığı, 45 bin öğrencinin okuduğu iki üniversitenin bulunduğu Eskişehir'i bir sanat kenti haline getirmiş.

Önce pırıl pırıl bir sanat merkezi yapmış. Kurduğu şehir tiyatroları tam dört sahnede temsiller veriyor.

Bir senfoni orkestrası oluşturmuş. Orkestra haftada iki gün konser veriyor ve program her hafta değişiyor.

Belediyenin sanat merkezinde bir de opera salonu var. Konuk operalar gelip sürekli konser veriyorlar.

Bu sanat etkinliklerini kim izleyecek demeyin. Bütün salonlar tıklım tıklım.

Tiyatro fiyatları herkese sadece bir lira. Konser ise 75 kuruş.

"Ben belediyeyim. Bir görevim de sanatı desteklemek. Onun için tiyatroları, senfoniyi ve operayı finanse ediyorum. Aslında fiyatları makul tutsam buna da gerek kalmaz ama herkes gelsin istiyorum" diyor Yılmaz Hoca.

Anlaşılan mayısta bir kez daha gelip gezeceğiz Eskişehir'i...
Yazarın Tüm Yazıları