Peri masalında mutlu son...

FAZIL Say’ın önceki akşam verdiği konserde özel bir dinleyicisi vardı.

Ünlü sanatçıyı ilk kez izleyecekti. Çok heyecanlıydı.

Haydn’ın varyasyonlarını, Wagner’in “İsolde’nin Ölümsüz Aşkı”nı, Prokofiev’in sonatını ve Mussorgsky’nin “Bir Sergiden Tablolar”ını koltuğuna gömülüp soluksuz dinledi.
Bu özel konuğun adı Sevgi Bulut.
Görme engelli. Fazıl Say’ın, piyano çalışını göremedi ama müziğini ruhuna kaydetti.
Önceki akşam yaşadıkları bir peri masalı gibiydi onun için.
Masalın başına dönelim. 
Fazıl Say’ın Almanya’da verdiği konseri anlattığım yazıdan sonra bir mail aldım.
Sevgi Bulut’tan geliyordu.
Görme engelli olduğunu, Uşak’ta oturduğunu ve bir kamu kurumunda çalıştığını yazıyor ve şöyle diyordu:
“Yazınızı bilgisayarımdaki sesli ekran okuma programı sayesinde okudum. Keşke ben de dinleyebilsem Fazıl Say’ı. Bunu o kadar çok isterim ki...”
Bu mail üzerine Fazıl Say’ın menajeri Kadir Dursun’u arayıp Sevgi Bulut’u anlattım.
Aynı gün Kadir Dursun, Sevgi Bulut’u Fazıl Say adına sanatçının 22 Nisan’da İstanbul Süreyya Operası’nda vereceği konserine davet etti.
Sevgi Bulut aynı dairede çalıştığı arkadaşı ile İstanbul’a geldi.
* * *
Süreyya Operası’ndaki konseri birlikte izledik.
Sevgi Bulut’a konserden önce biraz salonu anlattım.
Salonun renklerini, duvarları ve tavanı süsleyen resimleri, heykelleri, locaları, koltukları...
Salonun tıklım tıklım olduğunu, hatta sahneye yüze yakın izleyici oturtulduğunu söyledim.
Sonra programdan Fazıl Say’ın çalacağı eserleri okudum.
Dikkatle dinledi anlattıklarımı.
Hangi orkestranın kendisine eşlik edeceğini sordu.
“Orkestra yok. Resital. Sadece Fazıl Say ile piyanosunu dinleyeceğiz” dedim.
“İzmir’de hukukta okurken sık sık klasik müzik konserlerine giderdim ama ilk kez resital dinleyeceğim” dedi.
Arkasından da şunları söyledi:
“Tufan Bey rüyada gibiyim. Fasıl Bey’le de tanışıp konuştuk. Bana kendi elleriyle CD’lerini armağan etti. Çok mutluyum”.
Sonra Fazıl Say sahneye geldi ve çalmaya başladı.
Sevgi Bulut hiç hareketsiz dinliyordu.
Konser bitiminde duygularını şöyle açıkladı:
“Olağanüstüydü. Piyanosu sanki bir orkestra, o kadar çok ses çıkıyor ki. Piyanoyu konuşturuyor. Muhteşem. Büyülenmiş gibiyim”.
* * *
Ertesi gün, yani dün Uşak’a döneceklerdi.
“Bir gün erteledik. Emirgân’da bir çay içmek, Emirgân Parkı’nı gezmek, çiçeklerini koklamak, Boğaz’ın havasını içime çekmek istiyorum” dedi.
Sevgi Bulut görme engelli ama yaşama tırnaklarını öyle bir geçirmiş ki...
Görememenin çaresizliği içine yuvarlanıp yok olmamış.
Sesli bilgisayarı ile dünyaya bağlanmış, müzikle ruhunu beslemiş, zenginleştirmiş.
İstanbul’u dinlemek, doğasını, çiçeklerini koklamak, Boğaz’ın esintisini yüzünde duymak isteyecek kadar yaşama sarılmış.
İstanbul’da olmak, Fazıl Say’la tanışıp konuşmak, bu büyülü kenti dinlemek, koklamak, rüzgârını duyumsamak onun için bir peri masalıydı.
Peri masalının mutlu sonu da işte böyleydi.
Yazarın Tüm Yazıları