Ortadoğu zirvesinde Erdoğan yok

GEÇTİĞİMİZ hafta Washington’da önemli bir zirve toplandı.

Zirve, Filistin-İsrail barış görüşmelerinin yeniden başlamasını amaçlıyordu.
Ancak televizyonlardaki görüntüler beni ve sanıyorum benim gibi pek çok insanı şaşırttı.
Zirveyi düzenleyen Amerika Birleşik Devletleri’ydi.
Taraflar Filistin ile İsrail’di.
Masada arabulucu olarak da Mısır ile Ürdün yer alıyordu.
AKP hükümetinin ağzından düşürmediği “Bölgenin parlayan yıldızı Türkiye” ne yazık ki zirveye alınmadı.
Halkımıza her fırsatta Ortadoğu fatihi olarak sunulan Başbakan Erdoğan’a gözlemci sıfatı bile çok görülmüştü.
Neden?
Birincisi Davos’taki “One minute” tiradı.
İkincisi de Hamas ve İran yandaşlığı...
AKP, Dışişleri’ni dışlayarak kendi kafasına göre oluşturduğu Ortadoğu politikaları ile bölgedeki radikal unsurların avukatı oldu.
Başbakan Erdoğan’ın İsrail’e dönük hakarete varan söylemleri Batı’da tepki gördü. Terör yanlısı Hamas’a ve uranyum zenginleştirmesi ile dünyayla inatlaşan İran’a kol kanat germesi, bölgenin öteki ülkeleri tarafından da hoş karşılanmıyor.
Ortadoğu halkının Erdoğan hayranlığı Türkiye’nin uluslararası ağırlığına olumlu bir destek kazandırmıyor.
Sonuç: Erdoğan Filistin-İsrail görüşmelerinde devre dışı kaldı.
¡ ¡ ¡
İç politikaya gelirsek, orada da tutarsızlıklar diz boyu...
Taze bir örnek verelim.
Diyarbakır mitinginden bir gün önce Başbakan şöyle diyordu:
“Biz Tekirdağ’da ne söylüyorsak, Ağrı’da da aynı şeyleri söylüyoruz. Bizden orada başka, burada başka bir söylem kimse beklemesin.”
Ancak Başbakan’ın Diyarbakır’da yaptığı konuşma ile bir gün sonra Mersin’de söyledikleri daha önceki söylemlerini yalanladı.
Çünkü Diyarbakır’da ne “Tek bayraktan, ne tek milletten, ne de PKK’dan” söz etti.
Ama Mersin’de Diyarbakır’da dokunmadığı konuları yine hançeresini patlatırcasına söyledi.
Bir önemli konuyu da anımsatmakta yarar var.
Çünkü Menderes’in dediği gibi: “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür - İnsan belleği unutma hastalığına sahiptir.”
Başbakan’ın kürsülerden günlerce halka anlattığı açılımlar ne oldu?
Kürt açılımı, Roman açılımı, Alevi açılımı, Ermeni açılımı unutuldu gitti.
Halkımız biraz bunları anımsasa referandumda oyunu daha bir duyarlılıkla kullanır.
¡ ¡ ¡
Yine geçtiğimiz günlerde Başbakan katıldığı iftar yemeklerinden birinde ülkenin başbakanı olarak yargıyı şöyle eleştirdi:
“İnanın ayaklarımızda pranga var. Türkiye’de parlamentonun da, yürütmenin de üzerinde bir yargı gücü var. Seni engelliyor. Ben bugün vali ataması yapamıyorum. Beni engelliyor, atadığım valiyi geri iade ediyor.”
Başbakan vali atayamıyorum diyor ama maşallah valiler AKP’nin il başkanları gibi çalışıyorlar.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanvekili Kadir Özbek, Erdoğan’ın bu sözlerine şöyle yanıt verdi:
“Başbakan’ın dediği pranga değil hukuk devleti.”
Evet, Başbakan hukuk devletini bir pranga olarak görüyor.
Yani hukuk devletini istemiyor ve kendi denetimi altına sokmak istiyor.
Onun için anayasaya paketine tuzak maddeler yerleştirdiler.
Durmadan 12 Eylül’den hesap sormak için “Evet” deyin diye halka çağrıda bulunuyor.
Ama hukukçular 12 Eylül’ü yapanların dava ve ceza zamanaşımına geçtikleri için hiçbir şekilde yargılanamayacağını açıklıyor.
Böylece Başbakan’ın “Evet” gerekçeleri gerçeklerle bağdaşmıyor.
Yazarın Tüm Yazıları