AVRUPA Birliği konusunda Fransız kamuoyundaki imajımızı düzeltmek için yoğun çaba harcamamız gerekiyor.
Buna, sadece politikacıların uğraşları yetmez.
Başbakan Erdoğan’ın Paris gezisi ne kadar olumlu geçerse geçsin, Fransız halkı üzerinde çok fazla etki yaratamaz.
Bu çabalar, Türkiye’deki bütün sivil inisiyatifler tarafından sürekli desteklenmelidir.
Bana göre Fransız halkını en fazla etkileyecek olan grup da uluslararası üne sahip Türk sanatçıları ve yazarlarıdır.
Başbakan’a, sanatçı ve yazarlarımızın bir program çerçevesinde Fransız halkıyla buluşturulmasını öneriyorum.
Erdoğan, zaman yitirmeden emir verir ve uzun süreli bir strateji başlatılırsa çok kısa zamanda bunun yararı görülür.
Yaşar Kemal, Fazıl Say, Orhan Pamuk, İdil Biret, Güher-Süher Pekinel, Tarkan, Sertab Erener gibi uluslararası üne sahip sanatçı ve yazarlarımız böyle bir görevi seve seve kabul ederler.
* * *
Fransa gezisinin perde arkasına bakılırsa, Fransız kamuoyunun politikacılar üzerinde ne kadar etkili olduğu görülür.
Örneğin, Başbakan Erdoğan’ın ikna etmek için görüştüğü Fransa’nın en güçlü politikacılarından Nicolas Sarkozy’nin sergilediği tutum.
Sarkozy Maliye, Ekonomi ve Endüstri Bakanı.
Görüşme randevusu çok önceden ayarlanmıştı. Buna rağmen Sarkozy, Başbakan’ın oteline gelmekten son anda vazgeçti. Bunun üzerine buluşma Türkiye Büyükelçiliği’nde yapıldı.
Sarkozy, iktidardaki ‘Halk Hareketi İçin Birlik Partisi’nin en güçlü ismi. Önümüzdeki günlerde partinin genel başkanı olacak.
2005 yılında da Chirac’tan sonra cumhurbaşkanlığının en güçlü adayı... Fransızlara göre kesin olarak Chirac’ın koltuğuna oturacak.
49 yaşındaki Sarkozy’nin ataları Macar. Ama kendisi Fransa’da doğmuş.
1988 yılından beri milletvekili. Daha önce çok başarılı bir İçişleri Bakanlığı var.
* * *
Aslında Sarkozy, Türklere karşı sempati duyan bir insan. Çünkü tarihte, ataları Türklerden büyük yardım görmüş.
Macarların Atatürk’ü olarak kabul edilen iki kahramanı da, Avusturyalılara karşı verdikleri bağımsızlık savaşlarında yenilip Osmanlı’ya sığınmak zorunda kalmışlar.
Prens Rakodzy, 1711’de Avusturyalılara başkaldırmış ve yenilince askerleriyle birlikte Osmanlı’ya sığınmış. Tekirdağ’a yerleştirilen prens, 1732’ye kadar bu kentte kalmış ve burada ölmüş.
Kossuth Lajos adlı halk kahramanı da 1856’da yine Avusturyalılara karşı ayaklanmış, o da yenilmiş. Fransa’ya gitmek istemiş, Fransa kendisini ve askerlerini kabul etmeyince o da Osmanlı’ya sığınmış.
Lajos, Kütahya’ya yerleştirilmiş. 1.5 yıl bu kentte yaşamış, sonra Fransa’ya gitmiş, oradan da Amerika’ya geçmiş.
Sarkozy, bu insanların nesli. Köklerine son derece bağlı bir insan olarak tanınıyor.
Ama buna rağmen Fransız halkının eğilimlerine uyarak sempati duyduğu Türklerin Avrupa Birliği’ne tam üye olmasına karşı çıkıyor.
Fransız halkını etkilememizin önemi, Sarkozy ile ilgili bu ayrıntılardan sonra çok daha yaşamsal hale geliyor.
Bu konuda hepimize görev düşüyor.
Ama hiç kuşkusuz bu görevin lokomotifi, uluslararası sanatçılarımız ile yazarlarımız olmalı.