Názım Hikmet-Fazıl Say buluşması...

SIMSICAK bir geceydi... Gösterişsiz ama çok büyük iki sanatçıya gösterilen vefa ve sevgi gecesiydi.

Názım Hikmet ve Fazıl Say...

İki dünya sanatçısının buluşmasını kalıcı bir belgeye dönüştüren DVD’nin gösterimi Fazıl Say’ın evinde yapıldı.

Názım Oratoryosu’nun DVD’sini izlerken tıpkı ilk konserde olduğu gibi soluğum tutuldu.

Aspendos’daki konserinden yapılan çekim mükemmeldi.

2001 yılında Fazıl Say’ın yaptığı müzik, Názım’ın ölümsüz şiirleriyle birleşince eşsiz bir yapıt çıkmış ortaya.

Genco Erkal’ın seslendirmesinin, Zuhal Olcay’ın, Güvenç Dağüstün’ün, çocuk solistlerin ve Devlet Çoksesli Korosu’nun şarkılarının katkıları olağanüstü.

Şiirle müziğin görkemli bir birleşimi...

Názım Hikmet Oratoryosu bugüne kadar tam 14 kez seslendirilmiş.

Bundan sonra hedef bu büyük ve zor organizasyonu yurtdışına taşımak ve "Názım-Fazıl buluşmasını" dünyaya da dinletmek.

Ayrı zamanlarda yaşayan ama eşsiz bir yapıtta buluşan ve gururumuz olan bu iki sanatçıyı bütün dünyanın seyretmesini Türkiye olarak sağlamalıyız.

* * *

Fazıl Say dünyanın sayılı piyanistlerinden biri. Olağanüstü bir yorumcu.

Ama onun bestekárlık yanı da olağanüstü.

Keşke üstün niteliklerini yorumculuktan ağırlıklı olarak bestekárlığa kaydırabilse...

Çünkü kalıcı olan, onu ölümsüz yapacak olan bestelerdir.

Ama kuşkusuz insanlar yaşarken sevilmek ve takdir edilmek tutkusunu aşamazlar.

Fazıl bugün dünyanın en fazla dinlenilen yorumcularından biri.

2007 ile 2008 konser takvimi tamamen dolmuş durumda.

Bu gerçekten gurur duyulacak bir ilgi.

Burada üzüntüyle bir gerçeği dile getirmek zorundayım.

Biz toplum olarak bir Názım’ın, bir Fazıl’ın, Türk toplumunun bağrından çıkan bu iki sanatçının değerini biliyor muyuz?

(Doğrusu Orhan Pamuk olayı hiç de iyi bir sınav olmadı.)

* * *

Ünlü şair Názım Hikmet’le ilgili anlatacağım anı da bu soruya bir yanıt olabilir.

1940’lı yıllar...

Bursa Cezaevi’ne Adalet Bakanlığı’ndan bir müfettiş gelir.

Birkaç gün denetim yaptıktan sonra cezaevi müdürüne "Názım da burada yatıyor. Çağır da görelim, nasıl biriymiş" der.

Názım’ı getirirler. Müdür koltuğunda oturan müfettiş Názım’ı uzun uzun süzdükten sonra "Demek Názım sizsiniz?" diye sorar, oturması için yer göstermez. Kısa bir konuşmadan sonra "Gidebilirsiniz" der.

Názım kapıdan çıkarken durur ve müfettişe dönüp sorar:

"Ömer Hayyam adını duydunuz mu?"

Müfettiş hemen yanıtlar:

"Kim duymaz Hayyam’ı."

"Peki Hayyam zamanında İran hükümdarı kimdi?"


Müfettiş şaşırır, yanıt veremez. Názım sürdürür konuşmasını:

"Görüyorsunuz, sanatçıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. Yıllar sonra beni dünya anımsayacak ama dönemin Adalet Bakanı’nı ve sizi kimse anımsamayacak."

Sonra da odadan çıkar.
Yazarın Tüm Yazıları