TUNUS’taki diktatör devrildi. Mısır’da ise Mübarek yolcu...
Arap dünyasında kıyametler kopuyor, diktatörler korku içinde tir tir titriyor, Ankara ise suspus. Başbakan ilk kez dünkü grup toplantısında konuya değindi. 30 yıldır Mısır’ı babasının çiftliği gibi yöneten, halkı inim inim inleten diktatöre “Halkın sesine kulak ver” demekle yetindi. Oysa Mübarek’te ne halkın feryadını duyacak kulak var, ne de insanların sefaletini görüp sızlayacak bir yürek... Allah’tan Başbakan Erdoğan, diktatöre karşı ayaklanan Mısır halkını “eşkıya” olarak tanımlamadı. * * * Gelelim Türkiye’ye... İki gündür üç büyük kentimizdeki tıp fakültelerinin hocaları sokaktalar. Hükümet tarafından üniversite hastanelerinde başlatılan “Tam gün performansa dayalı sistem”i protesto ediyorlar. Sisteme göre hocalar artık baktıkları hasta sayısıyla ölçülecek performansa göre ücret alacak. Yani hocalara “Bilim yapmayın, birbirinizle yarışın ve bol bol hasta bakıp fazla para alın” anlayışı getiriyor AKP iktidarı. Şimdi sokaklara dökülen koca koca profesörler, doçentler, asistanlar eşkıya mı? * * * Peki ya işçilerin yaptıkları? Başbakan’ın değerlendirmesine göre onlar daha büyük eşkıya. Çünkü onlar kent içinde de değil, kentler arası protesto eylemine giriştiler. DİSK, KESK, TMMOB ve Türk Tabipler Birliği, İstanbul, İzmir, Diyarbakır ve Trabzon’dan Ankara’ya kadar yürüyecekler, Meclis bahçesinde birleşip “Torba Yasası’na hayır zinciri” oluşturacaklar. Şimdi bu emekçiler de eşkıya mı? * * * Başta İstanbul, Ankara gibi büyük baroların da bulunduğu 24 ilin barosu, Yargıtay ve Danıştay’ın üye sayısının yükseltilmesine karşı açıklama yaptılar. Hükümetin uyarıldığı açıklamada şöyle denildi: “Yapılmak istenen, Yargıtay ve Danıştay’ı, iş yükü bahane edilerek iktidara bağımlı hale getirmektir.” Hükümetin, baroların bu uyarılarını duymazlıktan geleceği kesindir. Seslerini duyuramayan hukuk adamları sokağa çıkıp yürümek zorunda kalırlarsa onlar da eşkıya sayılacaklar mı? * * * Başbakan Erdoğan Anadolu’nun çeşitli kentlerine kimselerin görmediği tesislerin “toplu açılışlar”ını yapmak için gitmeden önce bazı insanlar peşin peşin gözaltına alınmaya başladı. İlk uygulama da Denizli’de yapıldı. Biri il başkanı olmak üzere 10 İşçi Partili Başbakan’ı protesto edecekleri gerekçesiyle gözaltına alındı. * * * Başbakan kürsülerden ekonomiyi ne kadar başarıyla yönettiklerini öve öve bitiremiyor. Gerçekten öyle mi durum? Kesinleşen geçen yılın rakamlarına bakalım. Geçen yıl ülkemizin 11 aylık döviz açığı (cari açık) 41.6, dış ticaret açığı ise 12 aylık 71.5 milyar dolar (Cumhuriyet rekoru). O korkunç 2001 ekonomik krizinden sonraki yıl, yani 2002’de ise cari açık 0.6 milyar dolar, ticaret açığı ise 15 milyar dolar olmuştu. Nedense Başbakan Erdoğan 2010’un bu “rekor açıkları”nı hiç ama hiç ağzına almıyor.